Cem Mora / Kronos.news
‘Bizimkiler, sizinkilerin mallarını yiye yiye bitiremediler’
Veda vaktiydi.
Birlikte geçirdikleri güzel günlerin, mutlu yılların sonunda, sınav sancısını birlikte yaşayamadan, mezuniyet keplerini gökyüzüne atamadan, hazırlanan yıllıklara kalplerinden süzülen dostça sözcükleri dökemeden ayrılacaklardı.
Ülkede devam eden siyasî ve sosyal deprem, olağanüstü dönem, yaşanan cadı avı bir çok şeyin sonunu getirdiği gibi 17’sinde iki genç kızı da ayırıyordu.
Ortaokul yıllarında Anafen Dersanesi’nde kesişen yolları bir güz günü son buluyordu. Oysa dersane sıralarından farklı liseleri kazansalar da aynı okula naklini yaptıracak kadar bağlıydılar birbirlerine.
Tam gözyaşları içinde son kez birbirlerine sarılmışlardı ki, “dur” dedi yolcu eden. Çantasını açtı, içinden katlanmış bir kâğıt çıkardı.
-Bak sana ne göstereceğim! Bir hediye çeki…
Sonra da konuştukça konuştu:
-Bizimkiler, babamlar… Sizinkilerin mallarını yiye yiye bitiremediler. Şimdi de el koydukları NT mağazalarının adını değiştirdiler. Babama ve bütün gazete çalışanlarına 100’er liralık hediye çeki dağıttılar. Bunu kullanmaya elim varmıyor.
NT anektodu Türkiye’de son dönemin en büyük ve planlı gaspını daha iyi anlamamız açısından hayli çarpıcı. Gülen Cemaati’ne yakın bine yakın şirkete hiçbir mahkeme kararı olmadan el konuldu ve bu şirketlerin kasaları boşaltıldı, itibarları, marka ve piyasa değerlerine zarar verildi.
İhalesiz satışlarla şirketlerin taşınmazları el değiştiriyor. Her biri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) yüklü tazminat cezaları ile neticelenecek usûlsüzlükler devam ediyor.
Bank Asya, Zaman Gazetesi, Koza İpek, Boydak, Naksan ve Kaynak (NT, Sürat Kargo, onlarca yayınevi, İtina Gıda) holding, Dumankaya, Alfemo, Süvari, Küçükbay (Orkide), Kavuklar, Uğur (Derin Dondurucu), Abalıoğlu (Lezita Tavukçuluk), Faruk Güllüoğlu, Bolulu İsmail’in Yeri ve Seyidoğlu gibi sektörlerinin lideri markaların hukukî mesnetten mahrum biçimde TMSF’ye devredilmesi, E.S’nin arkadaşının derin bir teessürle aktardığı, “Bizimkiler sizinkilerin mallarını yiye yiye yiye bitiremediler.” sözlerini teyit eden gaspların önünü açtı.
BM İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, anayasa ve kanunlarla teminat altına alınmış mülkiyet hakkı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükûmetinin aldığı kararlarla çiğnendi ve ‘Gülen Cemaati ile iltisaklı’ diye 60 milyar liradan fazla bir kaynağa el konuldu.
Hukukun en temel düsturlarından biri olan ‘Masumiyet’, yani ‘mahkeme kararı kesinleşinceye kadar herkes masumdur’ karinesi geçerli olsaydı devlet eliyle organize mülkiyet gaspı iki genç kızı sarsacak boyutlara varamazdı.
Hikâyeye geri döneyim… Yaşanan bu hüzünlü vedayı Atina’nın kuzeyindeki Mülteci Kabul Merkezi’nde sırasını beklerken anlatan E.S. önce kayyım atanan, sonra Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan Zaman Gazetesi’nin bir çalışanının kızı. Babası, annesi ve küçük kardeşi ile birlikte uzun, yorucu ve yıpratıcı bir yolculuğun sonunda buraya ulaştılar.
Afganistan’dan, İran’dan, Irak’tan, Suriye’den ve Afrika’nın farklı ülkelerinden gelen yüzlerce mülteci adayı ile birlikte yeni bir dünyanın eşiğindeydiler. Belki Yunanistan’da kalacaklar, belki de Avrupa’ya, Amerika’ya veya Kanada’ya giderek yeni bir hayat kuracaklar.
Arkadaşının babası ise Takvim Gazetesi’nde diğer gönüllü yandaşlar gibi çalışmaya devam edecek. Arada bir yaptıklarının ödülü olarak KHK ile, kayyımla el konulan Anadolu sermayesinin yağmasından artanlarla, artıklarla ödüllendirilecek.
“Geride bıraktığın ülken, ayrılmak zorunda kaldığın okulun, arkadaşların için ne düşünüyorsun?” diye sorduğumda ise zihni berraktı genç kızın:
-Boşver abi, giden gelir. Henüz nerede olduğunu bilmediğim yeni evimize bir taşınalım. O zaman ben yine çok sevdiğim arkadaşımı misafir olarak davet eder, ‘yedirmeye devam ederiz’ diyordu.