Allah’tan af afiyet dileyerek başlıyorum mektubuma; Bizim için zaman 10 Ağustos Çarşamba gününde kaldı. Her halimize şükürler olsun ama isyan etmiyoruz. Devletimize küsmüyoruz diye bizlere yapılan haksızlıkları da sineye çekmiyoruz.
O sabah çok kötü bir rüya ile uyandım. Saat 6:30 sularında bir türlü uyuyamadım. Rüyam hayra yorulmayacak kadar kötüydü ama yaşadıklarımız tam bir kabus oldu. Hala devam eden bir kabus!!!! Sabah 9:30 sularında çok sessiz olan sokağımızdaki hızla arka arkaya duran arabaların sesiyle irkildim. Çat çat kapılar arka arkaya kapandı. Birbirlerine…………….. mı? diye soruyorlardı. Kötü bir şeyler oluyordu. Korkuyla eşimin yanına gittim.
Eşim hızla ayağa kalktı. Yüzü sapsarı oldu. Titreyen sesiyle beni sakinleştirmeye çalıştı. 15 yıllık eşimi ilk defa böyle görmüştüm. Gerçi kapımıza da ilk defa polis dayanmıştı. 3 katlı binanın bütün kapıları aynı anda çalmaya başladı. Büyük oğlum panikle kapıyı açmaya koştu. Ecel gibi çalan kapıyı açtı oğlum. Gelen 13 kişilik bir gruptu. Şimdi onları görsem tanır mıyım bilmiyorum. Ama gözlerindeki nefret dolu bakışlarını unutamıyorum. Ne yaptı ki eşim? Ne yapmıştı? Onun hayatının en yakın tanığı benim önce Allah rızası hep. Onun yaşantısında kin yoktu. Nefret yoktu. Vatana ihanet mi? O da neydi ki? “Sevgi eken sevgi biçer” derdi hep. Ama karşımızda benim devletimin polisi nefretle “eşin nerede” diye sordu. Evde dedim.
Eşim geldi. Elini uzattı, el sıkıştı polisle. Polis, evinizde arama yapılacak dedi. Arama kararını görebilir miyim dedi eşim. Sert bir söylemle 'göremezsin' dedi. Biz Antep’e daha yeni taşınmıştık. Komşumuz kim? Ev sahibimiz kim? Bilmiyorduk. Onları da getirdiler evimize. Eşime şu andan itibaren tutuklusun deyip yemek masasına oturtup artık kalkamazsın dediler. Sonra ev araması başladı. Devlete ihanetmiş suçumuz, paralelmiş, teröristmiş eşim. Siz hiç gördünüz mü evinde 3-5 saatlik arama yapılan ama delil diye “Robinson Cruise” dünya klasiklerinin alınmaya çalışıldığını? Ben gördüm.
Sonra oğlumun gideceği okulun kayıt sözleşmesini örgüt dokümanı diye dosyaya konulması bunlar kabus gibi değil de ne? Biz gördük bunları eşim 9 aydır tutuklu çok tehlikeli bir adam imiş evinde buldukları delillerden mi yola çıkıp karar verdiniz 43 yaşına kadar hiç bir suça karışmamış yolu karakola hiç düşmemiş bundan mı karar verdiniz tehlikeli olduğuna. Alıp gittiler eşimi tam 9 ay oldu yaşanan hukuksuzluklar, haksızlıklar. Hepsine rağmen hiç inanamadım, 3 gün sonra gelir dedim gelmedi. Kışa kalmaz gelir dedim gelmedi. O kadar da zalim olamazlar, kombiyi açtığım gün o umudum da bitti. Sömestr olunca gelir, kalmaz dedim o da geçti gelmedi. Zulüm gün geçtikçe daha da artıyor. Eşimi alıp gittiklerinde ben ekmek fırını nerede bilmiyordum. Kalakaldık iki yavruyla öylece.
Biz Hakkari'de yaşamış bir aileyiz. Oğlum orada doğdu. Kimsenin gitmek istemediği bu şehirde bizi burada tutan şey sadece vatan-millet sevdası idi. Oradaki çocuklar polis ve askerlerden çok korkardı. Ben çok üzülürdüm o zaman. Neden derdim, neden insan devletinin polisinden askerinden korkar mı? Şimdi benim çocuklarım aynı şekilde korkuyor polisten. Bana öyle sarılıyorlar ki polis görünce aklıma Hakkarili çocuklar geliyor, seni de götürürler anne diye ağlıyorlar. Evimizin kapısı çalmıyor da artık!! Olur da yanlışlıkla çalınca öyle korkuyorlar ki, polis mi anne diye... Hayatımız altüst edildi.
Babamız Batman’da, biz Antep’de. 3 gün sonra Batman’da diye aradılar, 3 gün nerede ne yapıyor haber alamadan geçti. 10 gün sonra da gece 12:30 da tutuklandığı haberini verdiler. Ben 15 yıldır eşim olmadan çarşıya bile gitmezdim ama Batman’a gitmek zorundaydım. 10 gün boyunca eşim tek bir gömlek ile kalmıştı çünkü. Peki nasıl olacaktı? Batman’dan geleli iki ay olmuştu. Dost, arkadaş, akraba hepsi vardı çok şükür ama bilemezdim hepsini bir korku sarmış kimse telefon açmadı, ben 4 kapıya gittim. Tam 4 kapı, dördü de kapıdan çevirdi kalakaldım öylece... Yanımda 13 ve 7 yaşında iki oğlumla.
Otelde kalacak paramız da yok, yakın akrabalarımızın bile arayıp sormamasından beklemediğim bir sonuç değildi esasen ama hani dostluk, kardeşlik nerede? Kimseye kırgın değilim. Haysiyetimizi 5 para ettiler, mahşer gibi kimse kimseye sahip çıkamaz olmuştu ne yazık ki sokaklarda kalmak zorunda kalmak çok acı verici, buna da katlanmak zorunda idik.
Çünkü zulüm, korku herkesi sarmıştı. Bizim de çocuklarla yapayalnız sokaklarda kalmak, parklarda yatmak düşmüştü bahtımıza. Batman'da Ağustos sıcağında saatlerce yol yürüdük. Bir de elimizde kırık bir bavul ile. Bu çocuklar bu ülkenin geleceği değil miydi? Onlar sırtlarında çantaları, yemin ederim tişörtlerinde ve şortlarında tek kuru bir yer kalmadan yol yürüdüler. Yemek yok, su yok, ben katlanırım her zorluğa da çocuklar onlar, her şeye nazlanan çocuklarım benim. Babaları ile yaptıkları yolculuklarda saat başı acıktık, susadık diye arabayı durduran yavrularım hiç bir şikayet etmeden öylece babalarını göreceklerinin sevinci ile her türlü sıkıntıya göğüs geriyorlardı. Bunu yaşatanlar onlar da rahat yüzü görmesin diyor insan.
Çocukların ne suçu var? Tek sahibimiz Allah ona şikayet ediyorum bu insanları. Git gel alıştık her zorluğa artık. Şimdi sokakta kalmamak için gece 12'de yola çıkıyoruz evden. Günü hiç 24 saat ayakta yaşadınız mı? Biz 2 ayda bir gün, günü 24 saat yaşıyoruz. Gece 12'de kalkıp yola düşüyoruz saat 6'da Batman’da oluyoruz. Soğuk kış günlerinde saat 9’a kadar otogarda bekliyoruz. Ayaklarımı hissetmiyorum anne diye ağlayan çocuğu, oğlum baban bizi bekliyor dayanın diye susturmak ne kadar zor biliyor musunuz? 15.30'a kadar sokaklarda kalmanın zorluğu var ama buna rağmen keşke her ay görebilsek diye dua ediyoruz biz. Açık görüşlerimiz 1 saatti şimdi yarım saate düşürdüler bunca çile ile gidip yarım saat hayal mi, gerçek mi diye soruyoruz birbirimize.
Yüzünü unutuyorum 15 yıllık eşimin evdeki resimlerine bakıp bakıp bu sen misin diyorum. Allah’a emanet ettik onu artık tek dileğim Allah’tan sebebi olanların pişmanlıklarını görebilmek. Ne olur Allah’ım, ne olur bu son olsun gelsin bize artık. Bütün suçsuzlarla birlikte atılı bu iftiradan temizlenerek kimseye muhtaç olmadığımız mütevazi bir hayatımız vardı bizim. Kimsenin ne canında ne malında gözümüz var. Hepsi onların olsun, bize çaldıkları huzurumuzu versinler. Eşim gittiğinden beri her anımız ayrı bir sıkıntı. 50 TL için evden kovan ev sahibinin mi... Çirkin mide bulandıran imalarla her adımımı ölçen komşum mu? Yaptıkları haksız yere eşsiz, işsiz, babasız kalmak mı? Hangisini yazayım buraya hangisi daha ağır ve acı. Çok hastalık atlatmış bir çocuk babası öksürse, hapşırsa hemen doktora götürürdü. Ama yavrum yaşadıklarının sıkıntısı ile 42 derece ateş ile yanıp kavrulurken ben onun için hiç bir şey yapmadım. Bana annem nerede diye soran yavrumun ateşini sirke ile düşürmeye çalışmak mı çok zordu? Ateşli havale geçiren oğlumun ateşi 42 derece ateş ölçerde ben böyle bir rakam hiç görmedim ama ne ilaç alabiliyor ne de doktora gidebiliyordum, basiretim bağlandı adeta. Yavrum babam gelse iyi olurum ben anne diyordu. Hiç bir suçu olmayan babasını istiyordu.
Bazen soruyor küçük yüreği ile anne babamın silahı mı vardı neden götürdüler onu diye. Cevap yok oğlum, cevap yok. 13 yaşındaki oğlum ise herşeyin farkında, susuyor ama baş başa kaldığımızda nefret kusuyor insanlara. Babam benim herşeyimdi diyor. Herşeyi elinden alınmış bir çocuğu ne ile sakinleştirirsiniz ki?
10 Ağustos Çarşamba günü sabah 9:30 alt üst edilen hayatımızı öyle böyle devam ettirmeye çalışıyoruz. Ölmedik, ölseydik iyiydi belki ama yaşıyoruz evet. Yaşadıklarımız bunlar ve yazamadıklarımızda daha fazlası var belki ama burası son durak değil. Allah var, ahiret var, hesap var.
Adaleti şaşmışlar bilsinler ki Allah’ın adaleti şaşmaz, zaman aşımına uğramaz. Ne olur bu zulme sessiz kalmayın. Babası varken babasız uyuyan çocukların hatırına susmayın, korkmayın bizim gibi olan insanlara el uzatın. Bir selam bir sedaya çok ihtiyacımız var. Allah’a emanet olun.
Bir mağdur / magduriyetler.com