Bizim gibi ülkeler kendi diktatörünü kendi yetiştirir

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazar, Haziran 12 2016
Uzun yıllar önce adım attığı medya sektöründe muhabirlikten yöneticiliğe kadar çeşitli pozisyonlarda başarılı işlere imza atan Kürşat Başar, en son köşe yazarlığı yapmış ve mesleği bırakmak zorunda kalmıştı. Türkiye’de demokrasi kültürünün eksikliğine dikkat çeken Başar, “Herkes olaya kendi gettosundan bakıyor. ve ona göre tepki veriyor.” diyor.
Bizim gibi ülkeler kendi diktatörünü kendi yetiştirir
Kürşat Başar’ın son kitabı Aslında Hayal’de, hem yazarın geçmişine doğru keyifli bir yolculuğa çıkıyor hem de duayen gazetecinin basın sektöründe geçirdiği çalkantılı yıllara tanıklık ediyorsunuz. Medyanın dünü ve bugününü tartışma fırsatı yakaladığımız Başar, iki dönemi kıyaslarken “Bugünkü tablo çok daha vahim. Etrafta hiç tanımadığım meslekten olmayan insanlar kol geziyor. Meslektaşlarıyla kıyasıya kavga edip iftira atıyorlar. Birini hedef gösterip öldürtmek gazetecilik değildir.” diyor.

Medya sektöründe yolu Ercan Arıklı ile kesişen isimlerden birisiniz. Arıklı nasıl bir yöneticiydi?
Ercan Bey’in ilginç yanı, bir patron gibi değil, sizinle birlikte çalışan biri gibi hareket etmesiydi. Eleştirse bile bunu komik bir dille yapardı. ‘Yavrum lan bunu böyle yapmışsınız ama dün patladı bu haber’ gibi cümleler kurardı. Aktüel’in ilk çıkış yıllarında onunla çalıştık. Çok güzel günlerdi.

GEZİ’DEKİLER ÜLKÜCÜ YA DA SOLCULARI DEĞİL BİREYSELLİĞİ SEÇTİ

Son kitabınızda Özal dönemindeki apolitik gençliğe vurgu yapılıyor. Günümüzde de y kuşağı diye tabir edilen gençlerin politikaya uzak tavrı eleştiriliyor. İki dönemi ne şekilde kıyaslarsınız?
Apolitik olduğu kadar politik tavra sahip bir gençlik de var bu ülkede. Hem de ciddi bir biçimde seçim faaliyetlerine katılıp partilerde çalışıyorlar. Fakat bizim zamanımızdaki gibi değiller. O dönemin benzerini sadece Gezi’de gördük ki, aslında o da farklıydı. Çünkü Gezi’deki gençlik bireysel hareket ediyordu. Bizim dönemimizdeki gibi ülkücü ya da sol gruplara bağlı değillerdi. Politize olma durumu bugün için oldukça farklı bir tablo ortaya koyuyor. Herkes olaya kendi getto’sunda bakıyor ve ona göre tepki gösteriyor.

90’lı yıllarda Tempo Dergisi’nde çalışırken başınıza gelmeyen kalmamış. ‘Türkiye’de gazeteciliği hakkıyla yapanların sonu budur’ diyorsunuz?
Bugünkü tablo tabii çok daha vahim. Ama bu hep böyledir. Her zaman iktidarın bir baskısı vardı a

Bu haberler de ilginizi çekebilir