.
BM İnsan Hakları Konseyi’nce atanan iki bağımsız raportörünün hazırladığı Ayasofya raporunda, Türkiye’nin Ayasofya üzerinden hem kendi halkını hem de diğer halkları “ayrıştırdığı” değerlendirmesi yapılarak, Türkiye'ye, böyle bir yaklaşım izlemek yerine birleştirici bir rol oynaması çağrısı yapıldı. Raportörler Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kılıçla verdiği hutbenin daha da endişe yarattığını belirterek, Türk hükümetini Ayasofya konusunda tüm paydaşlarla diyalog kurmaya davet etti.
BM insan hakları uzmanları, Türkiye’nin dini ve kültürel grupları birleştirmek yerine birbirinden ayrıştıran adımlar atmasının küresel çapta tarihi bir hata olacağını kaydetti. Raporda uzmanlar, Türkiye’nin 1500 yıllık kültürel bir dünya mirası olan Ayasofya’yı “kültürel bir buluşma yeri” olarak kullanması çağrısında bulundu.
Karima Bennoune ve Ahmed Shaheed adlı özel raportörler tarafından hazırlanan raporda, olağanüstü bir evrensel değeri olan Ayasofya’nın korunması gerektiğine vurgu yapıldı. İki uzman, tekrar camiye dönüştürme kararının Ayasofya konusunda hem Türk halkını hem de Türkiye’nin ötesindeki halkları ayrıştırdığı görüşünü dile getirerek, “Ayasofya'nın kubbesi herkesi kapsayacak kadar büyük olmalı” ifadesini kullandı.
“Birleştirmek yerine ayrıştırmak tarihi hata”
İnsan hakları uzmanları hazırladıkları raporda şu ifadeleri kullandı: “Başlangıçta dünyadaki Bizans Hıristiyan mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak inşa edilen Ayasofya, ilk kez 1453 yılında Osmanlı İmparatorluğu altında bir cami haline geldi. Türkiye'nin 20’inci yüzyılda laik bir cumhuriyete dönüşmesi sonrasında 1934 yılında müzeye dönüştürüldü. Ayasofya Hıristiyanlar ve Müslümanlar da dahil olmak üzere tüm başka inançlara sahip kişiler, hatta dini inançları olmayanlar tarafından hem dini inançlar hem de kültürlerarası diyaloğa örnek teşkil edecek şekilde yıllardır yaygın bir şekilde kullanıldı. Türkiye’nin 10 Temmuz’da Ayasofya’nın statüsünü değiştiren bu kararı acilen uygulamaya koyması bizi endişeye sevk etti. 1972 UNESCO Dünya Mirası Sözleşmesi kuralları çerçevesinde Türkiye'nin yükümlülüklerini ihlal edebileceğinden endişe ediyoruz. Ayrıca hükümetin aldığı son Ayasofya kararıyla hem kendi halkını hem Türkiye dışındaki halkları dini ve kültürel olarak birleştirmek yerine ayrıştırması tarihi bir evrensel hata olacaktır."
“İstişare edilmeden alınmış bir karar”
Uzmanlar, evrensel bir küresel miras olan Ayasofya’nın camiye dönüştürülme kararının aceleyle alındığı değerlendirmesini yaparak, “Olağanüstü evrensel değere sahip olan Ayasofya’nın camiye dönüştürülme kararı acele etmek yerine istişare edilerek alınmalıydı. Herkesin insan haklarına saygı gösterilmesini sağlamak için tüm paydaşlarla önceden bilgi paylaşımında bulunulması ve istişare edilmesi gerekirdi. Ayasofya, Türkiye'nin en çok ziyaret edilen cazibe merkezi ve küresel öneme sahip bir yer” ifadelerine yer verdi.
“Diyanet İşleri Başkanı’nın kılıçlı hutbesi bizi daha da endişelendirdi”
BM insan hakları uzmanları, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ayasofya’daki kılıçlı hutbesinin kendilerini daha da endişeye sevk ettiğini belirterek, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı namazda, devletin diyanet işleri başkanını fetih sembolü olarak yorumlanabilecek kılıçla verdiği hutbe bizi daha da endişeye sevk etti. Ayasofya, birçok sembolü bir araya getiren bir yerdir. Tek bir amaç için kullanılamaz. Bu gördüklerimiz Ayasofya’nın tek bir amaç için kullanılacağı yönündeki endişelerimizi arttırıyor” dedi.
“Türk hükümetini paydaşlarıyla diyalog kurmaya davet ediyoruz”
Uzmanlar, Ayasofya’nın araç olarak kullanıldığı endişesinde olduklarını belirterek, “Herkesin kültürel miraslara erişme ve bunlardan yararlanma hakları var. İnançlar arası birlikte yaşama ve laik alanların, Hıristiyanlar da dahil olmak üzere tüm dini azınlıkların eşitlik ve güvenliğinin sağlanması konusunda büyük bir endişe duyuyoruz. Evrensel değerlerde ayrımcılık yapılmamalıdır. Türk hükümetini diğer paydaşlarla diyalog kurmaya davet ediyoruz. Ayasofya’nın Hıristiyan, Müslüman ve laik miraslarını yansıtarak kültürel haklardan herkesin yararlanabileceği bir alan olmaya devam etmesi için çağrıda bulunuyoruz. Ayrıca Ayasofya’nın, Türkiye'deki herkesi bir araya getiren bir sembol olmaya devam etmesini sağlamak çok önemlidir” dedi.