‘KONTROLLÜ GERİLİM’ STRATEJİSİNİN UNSURU OLARAK RÜYALAR
Kim ne derse desin, Hizmet hareketi dinini seven, ibadetlerini yerine getiren, vatanına ve milletine delicesine âşık, kutsal bildiği değerlere hizmet etmek için dünya hayatının geçici zevklerini ahirete erteleyerek yaşatma uğrunda yaşamadan vazgeçen bir nesil yetiştirdi.
Hareketin terörist ilan edilmesi, eğitim-öğretim kurumları başta ona gönül veren insan kaynağının devletin orantısız gücü, hukuk ve vicdan tanımayan zalimce uygulamaları ile tenkile tabii tutulduğu şu günlerde geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak oldukça zor. Vücudumdaki bütün hücrelerimle inanıyorum ki, Allah’tan ümit kesilmez. Amenna. Ümidin kesilmesi Allah’a imanın zafiyetine işaret eder.
Bununla beraber görünen köy de kılavuz istemez. İnsan iradesinin devrede olduğu eylemlerde Kur’an’ın tabiriyle “sünnetullah” kanunları işler. Allah’ın ata ve ihsanı, bütün plan ve programları alt üst edebilir. Ama plan ve projeler Allah’ın göndereceği bu lütuf ve ihsanlar üzerine bina edilemez.
Benim kanaatim yıllardan beri devletin tüm aygıtları ile üzerine çöktüğü, ezici propaganda gücüyle her şeyi alt üst ettiği bir zeminde kirlenmiş safi zihinler ve o zihniyetin oluşturduğu sosyal ve kültürel ortam temizlenmeden bahar neşideleri adına bir ses ve seda duymak zor gözüküyor. Sünnetullah böyle işliyor. Eşyanın tabiatı, insanın fıtratı bunu söylüyor. Tarihi beşerî tecrübe bunu gösteriyor. Dolayısıyla sabahtan akşama değişiklikler bekleme akıl ve mantıkla izah edilebilir bir şey olmasa gerek.
NE RÜYALAR GÖRÜLDÜ…
Bu gerçeğe rağmen 17 Aralık 2013’ü başlangıç noktası kabul edecek olursak, o günden bugüne neler neler söylendi? Ne rüyalar anlatıldı ne tarihler verildi ne keşiflerden ne kerametlerden bahsedildi, nice yakazalar dile getirildi. “Bitti bitiyor, gitti gidiyor; her şey güllük gülistanlık olacak” sözleri, bugünden düne bakınca insana, “Bütün bunlar yalancı bir ümit mumuymuş” dedirtiyor.
Pekâlâ, yalan mıydı bütün bunlar? Rüyanın, yakazanın, keşfin hiç mi gerçekliği yoktu? Haşa ve kella! Böyle söyleyen yok. Hiçbir mümin bunu söyleyemez. Yüce kitabımız Kur’an’da Hz. Yusuf kıssası bile tek başına rüyanın hem te’vil hem de hakikati adına bir fikir verir bizlere. Ama unutmamak lazım, o rüyanın toplumsal hayatta karşılık bulması için Hz. Yusuf, 7 yıl zindanda yatmıştır. Demek ki hakikati var; var ama onun reel hayata intikali her halükarda ilahi iradenin takdirinde. Sebeplere müracaat bu bağlamda önemli bir unsur. Sebepler üstü müracaatın adı olan dua bir başka faktör ve hakeza.
15 TEMMUZ’DA İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİ
Bu bağlamda dikkat çekmek istediğim esas husus şu: söz konusu rüya, yakaza, keşif, keramet hatta kehanetleri kimler dile getiriyor? İşin kehanet kısmı adına bir şey söyleyemem ama yaşadığımız süreçte hareket içinde yerini alan, imanından, samimiyetinden, dürüstlüğünden zerre kadar kuşku duymadığım birçok insan bunları dile getirenler arasında yerini aldı. Büyük ihtimalle hayatlarına hayat kıldıkları Hizmet’e yapılanlar karşısında hizmet gönüllüsü bazı insanlar büyük üzüntü duydu ve duydukları bu üzüntü şuur altlarına yansıyan kurtuluş düşünceleri ile rüyalarına yansıdı.
Fakat bu rüyalar büyük bir ihtimalle elden ele, dilden dile dolaşırken kartopu misali büyüyüp mahiyet değişikliğine de uğradı. Sosyal medyada bunların dolaşıma girmesi ise işi kontrol edilemez boyutlara irca etti. İşte bu durum, Hizmet’i düşman ilan eden kesimlerin eline büyük bir propaganda ve manipülasyon imkânı sundu. Açık konuşalım, Hizmet’te yer alan insanlar bunun farkına ancak ve ancak 15 Temmuz’dan sonra varabildi ama iş işten çoktan geçmişti.
RÜYALARLA YAPILAN ‘OPERASYON’
Propaganda ve manipülasyon psikolojik savaş teknikleri arasında önemli iki unsuru ya da iç içe geçmiş biri diğerinden ayrılmaz bir bütünü teşkil eder. Psikolojik savaş, insanların ruh halini etkilemeyi ifade eden bir terimdir ki savaşı kazanma veya kaybetmede, savaş sonrasında da galibiyeti sürdürmede kullanılır. Propaganda zaten siyasetin tabiatında var olagelen bir olgu ama savaşta bu bir silah olarak kullanılır.
Hukuki, ahlaki, vicdanı değerlere uymamayı da göze aldıysanız, hele bir de devletin şiddet kullanma dâhil tüm imkânları elinizin altındaysa yapılacak şey oldukça basittir; düşman kabul ettiğiniz kişi veya grubu şeytanlaştırmak, nefret objesi haline getirmek, bu eksende yalan ve iftiradan çekinmemek, insanların zihni alt yapılarına hitap eden ve duyulduğunda birçok menfi çağrışımı beraberinde getiren kelime ve kavramları kullanmak, tutarlı olmak ve bütün bunları yaparken yazılı, sözlü, görsel her türlü malzemeden istifade etmektir.
Yukarıda dediğimiz gibi hukuki, ahlaki ve vicdani kriter de tanımayınca kullandığınız malzemeleri manipüle eder, doğruları yanlış, yanlışları doğru gösterirsiniz. Sonuçta bir gerilim atmosferi oluşur ve atmosfer mağlup etmeyi, kökünü kazımayı düşündüğünüz kişi veya gruba her şeyi yapma imkân sunar. Nitekim Hocaefendi ve Hizmet’in Türkiye ve dünyada önce nefret objesi haline getirilme, ardından da özellikle Türkiye’de tenkil edilme sürecine baktığınızda bunların hepsinin tek tek ve adım adım uygulandığını görürsünüz.
BİLHASSA BU İŞLE UĞRAŞILDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM
Benim şahsi kanaatim bu süreçte sözünü ettiğimiz rüyalar manipüle edilmiş, sosyal medyadaki sahte hesaplar üzerinden birine bin katılarak yalan yanlış ilavelerle süslendirilmiş ve ferec, ferah, bahar bekleyen, zulmün ezici paletleri altında inleyen kesimlere pompalanmıştır. Ne yazık ki bu devletten halka doğru dini anlatmak için maaş alan İlahiyat akademisyenleri ile Diyanet Teşkilatının başta Mehmet Görmez Başkan olmak üzere ekran yüzleri diyebileceğimiz görevlileri de buna çanak tutmuştur. Sanki bunların Hizmet kanalıyla tabana moral vermek için sistematik olarak ortaya atıldığı argümanlar olduğuna inanmış ve rüyalara yüklenen bu türlü bir anlamın İslami prensipler çizgisinde yanlışlığı anlatmak yerine bunlara inanan insanların sapık kişiler olduğunu söyleyerek siyasetin ajandasına hizmet etmişlerdir.
Günümüz itibariyle aynı oyunun Türkiye’de hala daha oynandığını düşünüyorum. Manipüle içerikli içinde bol bol rüya, keşif, keramet ve yakaza bulunan doğrularla yanlışların iç içe geçirildiği malzemelerin psikolojik savaş tekniğinin bir boyutu olarak propaganda yapıldığı kanaatindeyim.
Bütün kurumları kapatılmış, yüz binlerce insanı kadınıyla erkeğiyle içeride bulunan Hizmet içinde şimdi de, “Sahih bir rüyada gördük ki şu zamana kadar her şey bitecek, hapishanelerdeki masum ve mazlumlar aileleri ile buluşacak vs.” türünden haberlerin piyasada yeniden dolaşmaya başlaması bunun en büyük delili. Bir takım safderun ve samimi insanlar hariç, Hizmet canibinden hiçbir destekçi bulmayan bu haberler göstermektedir ki manipülasyon ağırlıklı propaganda hala devam etmekte ve yine halkın duyguları, düşünceleri ile büyük planda oynanmaya çalışılmaktadır.
MAZLUM VE MAĞDUR HİSSİYATI KULLANILIYOR
Yalancı bir mum ışığına bile güneş diye sarılan bazı mazlumlar ve onların aileleri de bunlara inanmaktadır. Ama buradaki amaç yukarıda ifade ettiğimiz gibi bellidir: milleti bir kez daha ümitsizliğe salmak, onların depresyonlarını derinleştirmektir. Malum, denilen şeylerin denilen zamanda gerçekleşmemesi onlar da ayrı bir kırılma meydana getiriyor.
Hizmet gönüllülerine acizane tavsiyem bu türlü manipülatif haberlere kulak asmasınlar. Cüzi irade, sınırlı ilim ve kudret sahibi varlıklar olarak sebepler planında yapması gerekli olan eylemlere yönelsinler. Bu arada her şeye gücü yeten Allah’a sebepler üstü müracaatın adı olan duadan dûr olmasınlar. Kaza, kader ve atâ kavramlarını derinlemesine mütalaa etsinler. Allah’ın atasıyla her şeyi değiştirebileceği ama bunun için liyakat kesb etmenin şart olduğunu unutmasınlar. Son okuduğunuz tavsiye babındaki üç-beş kısa cümlenin didaktik bir üslup içerdiğinin farkındayım.Bundan dolayı da kusura bakmasınlar.
Abdullah Salih Güven / TR724