Bir entelektüelin iflası ve çağrıştırdıkları üzerine

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cumartesi, Ocak 2 2021
"Çoğunluğu tefsir akademisyeni olan meslektaşlarını ‘Paralel akademisyenlik’ yapmakla suçlayan Öztürk, bilhassa 17 Aralık’tan sonra giderek Müslüman kamuoyunu rahatsız eden bu fikirlerin mimarı ve savunucularıyla ilgili ölüm fetvasını veren ilk sivil(!) ve bir o kadar da demokrat(!) kişidir."
Bir entelektüelin iflası ve çağrıştırdıkları üzerine

Bir entelektüelin iflası ve çağrıştırdıkları üzerine
Prof. Dr. Muhittin Akgül | Samanyoluhaber

Kısa makalelerimi ve tweetlerimi okuyan değerli okuyucuların da fark ettikleri gibi yazılarımdaki asıl gâye, şahıslardan ziyade fikirleri tartışmaktır. Bugün, söz konusu prensibi temel olarak korumakla birlikte, “Hakk’ın hatırı için” bazen şahıslara indirme zorunda kalacağımı baştan belirtmek isterim. 

Bu yazıda, son günlerde medyayı fazlasıyla meşgul eden ve her geçen gün biraz daha ayrışan toplumun gerilimini resmetmesi açısından gerçekten üzerinde durulmaya değer bir mevzuyu, farklı bir perspektiften ele almaya çalışacağız. Ana temamız İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün, Kur’an’da geçen bir kelimeyle ilgili açıklamaları ve sonrası gelişmeleri farklı bir açıdan yeniden değerlendirmek istiyoruz. 

Burada Öztürk’ün sözlerini teolojik bir zeminde tartışmaktan ziyade, Öztürk’ün ahlâki duruşu ve bu duruşun toplumsal yansımalarını ele alacağız. Tercihimizde, bir taraftan konunun teolojik açıdan ele alınmış olması ve ayrıca Öztürk’ün akıl yürütmesinin teolojik zeminle ilgili gerçekten tutulacak bir tarafı olmadığı belirleyici olmuştur. Kritersizliği kendisine karakter haline getirmiş birisiyle aynı dili konuşmamanın verdiği zeminsizlikten dolayı, bu konuya şimdilik girmeyeceğimizi evvelemirde söylemiş olalım. 

Sn. Öztürk, söz konusu ayetin Tanrı kelamı olamayacağını değil de bizzat Tanrı’nın kendisinin varlığını bile inkâr etse, -benim dogmatik anlayışımda bu bütün kâinatı istihfaf etme anlamına gelmektedir- ona cevap vermeyi inanın zâit addederim. Fakat söz konusu doğrudan kul hakkı ve büyük bir kitleyi ilgilendirdiği için, masumlar adına bu yazıyı bir fantezi değil, aslında bir sorumluluk kabul ettiğim için kaleme alıyorum.

Yukarıda da belirttiğim gibi Öztürk, seküler bir ülkede, seküler bir kurumda (sözde dinin

Bu haberler de ilginizi çekebilir