Magduriyetler.com'a gönderilen ve Nur Fetihoğlu mahlasıyla yazılan mesajlardan sadece biri bile olan bitenin boyutunu anlatmaya yetiyor...
İmtihan ve Şükür...
Kardeşim duygusal, kırılgan, ürkek ve şefkatli bir annedir. Eşi ise bir yaşındaki oğlu daha fazla büyümeden vatani görevimi yapayım diyecek kadar özverili bir baba. Kardeşimin eşi askere gittikten sonar daha sık görüşür olmuştuk. Bir yaşındaki yeğenim hepimizin tek neşesi ve nefesiydi. Pek rahat günlerde değildik. Güzel günlerimizi daha çok anar ve özler olmuştuk.
Koskoca yaz mevsiminde sadece bir gecede yüz binlerce eve ateş düşmüştü. Düşen o ateş şimdi kor halinde daha da büyüyerek yanmaya devam ediyor. Her evde yanan o yangın yetmiyormuş gibi her geçen gün o yangının daha da büyümesi için yangına odun taşınıyor. Bu kadar sürede neler yaşadık, neler gördük, günlerin bir saatinin senelere nasıl karşılık geldiğini nasıl anlatırım bilmiyorum. Ben bir öğretmenim ama kelimeleri bulmakta, kavramları anlatmakta hiç bu kadar zorlanmamıştım.
Canım kardeşimle aramızdaki bağın bu kadar kuvvetli olduğunu yaşadıklarımızdan sonra görmüş oldum. Teyzenin anne yarısı olduğununu hepimiz biliyorduk. Ancak “Anne” kelimesinin muhatabı olmak benim için tarif edilemez hissiyatlar içinde kaybolmaktan başka bir şey değildi.
O geceden sonra insanlar ne olduğunu anlamadan, bilmeden akın akın birbirlerini ne için yaptığını bile düşünmeden ihbar ettiler. “Ocu, bucu” kelimelerini birbirlerine yakıştırır oldular. Bu kelimelerden nasibini kardeşim, eşi ve şu an bir buçuk yaşındaki oğlu da aldı.
Bir gün kardeşimin evini, hakkınızda şikayet var diyerek aramaya gelmişler. Arama sonrasında Türkçe Olimpiyatlarının görüntülerinin bulunduğu bir CD’ye ve 1 dolara el koymuşlar. Hani evinde 1 dolar bulunanların terör örgütü üyesi ilan edildiği günlerde kız kardeşimi gözaltına aldılar. Bu süre zarfında kardeşimi oğlundan ayırdılar. Kardeşim eşi asker olduğu için oğluna daha çok sarılmış hatta daha önce dedim ya nefesi olmuştu.
İnsan nefessiz yaşayabilir mi, bir anne küçücük yavrusundan ayrılabilir mi?
Gözaltı süresince terörist sıfatını kendine yediremediği gibi nefessiz de kalınca hep ağlamış ve baygınlık geçirmiş. Kardeşimin gözaltındayken doktora götürülmüş ve doktor, “Psikolojisi bebeği ile yan yana olmaya uygun değil.” raporu vermiş. Hiç insana akciğerlerin kötüleşmiş, nefes almaman gerekir denilir mi?
Bu arada bu kadar acıyı sırtına yüklenen kardeşimin eşi askerden geldi. Biricik oğlunun, annesine ihtiyacı olduğunu bildiği için yetkililere başvurarak CD ve 1 doların kendisine ait olduğunu söyledi. Tek amacı eğer ortada bir suç varsa(!?) suçlunun kendisi olduğunu söyleyerek, anne ve oğlunu, eşini ve biricik yavrusunu bir araya getirmekti.
O cefakar ve bir o kadar da vefakar bir baba. Öyle ya birinci görevi ailesini her türlü kötülükten korumak ve bir arada tutmak değil mi?
Nafile yetkililer hızlıca onun hakkında da tutuklama kararı verdiler. Bunu öğrenen kardeşimin kara günleri zifiri karanlığa döndü. Baba da tutuklanma kararı ile demir parmaklıklar ardına gönderildi. Yavrusundan hala uzakta olduğu gibi eşi de kendisi gibi demir parmaklıklar ardına konmuştu. Kardeşimin narin yüreği daha fazla dayanamadı, psikolojisi daha da bozuldu. O kadar çok baygınlık geçiriyordu ki hapishaneden çok hastane odasına kapatılmıştı. Bu zaman zarfında gözyaşları hiç dinmedi. Dağlarda eriyen karlar bile sel olup akar sonra biter. Kardeşimin gözyaşı seli, omuzlarındaki karları hiç bitmedi. O kadar çok ağlamış ki görme problemleri başladı. Bu durumuna rağmen tedavisi bile yapılmıyordu. Bebeğini göremeyen anne artık dünyayı sadece yüzde on görebiliyor. Dünyası daha da çok kararmak üzere çünkü yetkililer ilgilenmiyorlar.
Bu zulmet döneminde küçük yeğenimi eşimle yanımıza aldık. Dedim ya ben teyzeyim, anne yarısıyım. O küçük bedeni kime emanet edebilirdim?
Ancak yüreklerdeki yangının katlanarak yine büyüdüğü bir günde eşimi ve beni de meslekten ihraç ettiler. Sebebini söylemeye yüreğim elvermiyor artık zaten sizler de sebebini çok iyi biliyorsunuz. Karı koca ne yer, ne içeriz, peki bakıma muhtaç bu küçük aile bireyi... Onun ihtiyaçları nasıl giderilir?
Bunlar sadece boş soru boş lafmış. O küçücük adam bir melek. Onun bakımını biz üstlenmiştik ama her çocuk gibi o da kendi kısmeti ile geldi. Bizim masraflarımızı bile o karşılar oldu desem yeridir. Hiç darda kalmadık. Nasıl olduğunu anlamadık ama ben memuriyetime geri döndüm. Şu anda ben çalışıyorum eşim ise darbe yanlısı muamelesi görüyor.
Şükretmek, elindekilere bakarak ve genel dünya düzeni ile karşılaştırarak, bulunduğun pozisyon için minnettar olmak ve kanaatkar olmaktır. Ben şükretmenin anlamını unutalı çok olmuştu. Ben inançlı ve inancını küçük dünyasında muhafazakar olarak nitelendirebilecek birisiydim. İnancım ışığında şükretmeyi unuttuğumu, belki de hiç kavrayamadığımı fark ettim. Bu sefer nasıl sorusunu sorabilirsiniz. Anlatayım.
Kardeşim artık bir buçuk yaşına gelen oğluna tutuklandıktan dört ay sonra bir hakim kararı ile kavuşabildi. Şükürler olsun ki (hala demir parmaklıklar ardında da olsa) sonunda bir aradalar. Kardeşim eskisi gibi göremese de artık nefes alabiliyor. Şükürler olsun ki yeğenim geceleri uyanıp teyzesine, bana “Anne” diyerek sarılıp tekrar uykuya dalmayacak.
Annesine, kardeşime sarılıp derin ve uzun uykulara beraberce dalacaklar.
Kardeşim dünya gözüyle oğlumu görebilsem diye gözyaşı akıtırken, tedavi edilmediği için dünyayı artık sadece yüzde onluk bir netlikle görebiliyor. Şükürler olsun hala yüzde on da olsa evladını görüyor. Bu dünya bir imtihandır sözünü şimdiye kadar çok duymuştuk ve bu söz sadece kulağımızda kalmış meğerse Şimdi bunu bize sır içinde sır olarak hissettiren ve yaşatan Rabbimize hamdolsun.
Evet bu dünya imtihan yeriymiş ve bizler bu çetin imtihanları sabır metanet ve dua ile aşabiliyoruz.
İnşallah kardeşim ve onun durumundaki binlerce, yüz binlerce kardeşim de bu çetin imtihanı hakkıyla sabredenlerden olarak geçerler.
Magduriyetler.com