Fethullah Gülen Hocaefendi, haftanın Bamteli sohbetinde şunları söyledi:
Bir dönemde “Himmet!” dediler insanlar, bunu yaptılar. Döküldüler, saçıldılar ama hiçbir zaman o dökülüp saçılmada kendileri için bir dikili taşları olmasını düşünmediler. Çünkü Hizmet, kendini düşünmeme hizmetidir; ölesiye bir fedakârlıkta bulunma, adanmışlıkta bulunma ama o adanmışlığı bile hissettirmeme hizmetidir. Hizmet eri, o işe adanmış.. esasen o işin kölesi/bendesi olmuş.. sultanlara köle olmaya tenezzül etmeyen, hükümdarlara bende olmaya tenezzül etmeyen biri o ama nâm-ı celil-i Muhammedî dört bir yanda şehbal açsın diye hakikate bende olmuş.. “Biz, bu işe adanmış ruhlarız; onun dışında da bir şey düşünmüyoruz!” demiş.. giderken de dünyadan, “Varım ol Dost’a verdim hânümânım kalmadı / Cümlesinden el yudum pes dû cihanım kalmadı!” diyerek gidecek.. Münker-Nekir gelip, “Neyiniz var orada!” diyerek geriye dönüp baktıklarında, “Bir şeyleri yok; bunlara sual sormak fuzulî!” diyecekler!.. Kendilerine çok sualin sorulacağı insanlar, akıbetlerini düşünsünler; o da bizi alakadar etmez.
Eşinden/çocuklarından koparılan, hapse atılan veya ıssız bir yerde aile birleşimi bekleyen ya da kendisi nispeten emniyette olsa da bütün elemleri gözyaşlarıyla paylaşıp kermes gibi vesilelerle imdada koşmaya çalışan on binlerce Hâcer…
Evet, bugün mezâlim, zirveye vurmuştur, onu söylemeye lüzum yok! Yürekler yakıcı, bütün şefkat duygusunu tetikleyici bir tablo var, bir manzara var. Bu resmi, genel olup-bitenlerin resim mülahazasını, siz iyi ifade ederek ortaya koysanız, Picasso’ya verseniz, zannediyorum, ortaya çıkacak tablonun karşısına dikilen herkes, gözyaşları ile yetinmeyecek, dize gelecek, başını yere koyacak, hıçkırıklarını seccadeye boşaltacaktır. Tablo odur ama zannediyorum bu mesele, benim zavallı ifade tarzım ile de ifade edilemediğinden dolayı, henüz kıvamında bir ifade tarzını bulmuş değil. O, iyi bir resmedilseydi, iyi bir tasvir edilseydi, zannediyorum, insanlık, şu âna kadar duyduğu tiksinti ve ürküntünün belki on katını duyacaktı ve aynı zamanda nefretle mukabele edecekti.
Eşinden koparılan.. hapse atılan.. çocuklarını kaybeden.. onlardan ayrı düşen.. Hazreti Hâcer misali, tek başına ıssız bir yerde aile birleşimi bekleyen… Binlerce mazlum ve mağdur kadın…