Genetik bilimci Doç. Dr. Çağhan Kızıl gazeteduvar'dan Aynur Tekin'e konuşurken, Türkiye'nin cuma gecesi yaşananlardan sonra salgında yeni bir aşamaya geçtiğini belirtti.
Cuma gecesi, Süleyman Soylu bir genelge ile iki günlük sokağa çıkma yasağı ilan etmiş, ardından yüz binlerce vatandaş marketlere akın ederek virüsün yayılması için uygun bir zemin oluşturmuştu. İki günlük yasağı 'abes' olarak nitelendiren Kızıl, sokağa çıkma yasağının iki-üç haftaya yayılması gerektiği görüşünü dillendirdi ve, "Şu aşamada en azından İstanbul için ivedilikle yapılması gerekiyor" dedi.
Kızıl, sadece iki gün için ilan edilen sokağa çıkma yasağının faydadan çok zarar getireceğini ise şu sözlerle ifade etti: "Sokağa çıkma yasağı hiç ilan edilmeseydi ve yine az olan tedbirlerle devam edilseydi belki daha az vahim bir tablo ile karşılaşırdık."
Virüsle mücadelede elzem olanın herkesin evinde kalması gerektiği ve acil kamu hizmeti verenler dışında istisnası olmayan kapsayıcı bir sokağa çıkması yasağı uygulaması olduğunu vurgulayan Kızıl şu ifadeleri kullandı:
"Bunu hastalığın seyri açısından düşünürsek daha anlamlı olur. Virüsü kaptıktan sonra iki-yedi gün arasında bir kuluçka dönemi oluyor ve sonra semptomların ortaya çıkma süreci başlıyor. Bu semptomlar yavaş ilerleyebiliyor, yani birkaç gün ya da bir hafta daha bu ilerleme devam ediyor. Hastane sürecine dair veriler ise hastaların yaşamlarını kaybetme süresinin iki hafta civarında olduğunu söylüyor.
Yani bir haftaya yakın bir kuluçka süresi ve iki haftaya yakın bir hastalığı geçirme süresi var. Hasta sonrasında iyileşiyorsa bir karantina dönemi yaşanıyor. Bu şu anlama geliyor: Eğer bir insan virüsü kapmışsa bir gün iki gün bir yerlerden uzak durması ve kendini karantinaya alması yeterli değil, ayrıca anlamlı da değil. Çünkü vücudunda hiçbir şey değişmeyecek. En az iki hafta dememizin nedeni de bu. Bu 14 gün uydurulmuş bir şey değil."
Karantinanın önemine dairse, Kızıl şunları söyledi:
"Mesela İtalya’da ya da Çin’de biliniyor ki, karantina yapıldıktan sonra en erken üç-beş hafta içinde rakamlarda bir iyileşme olabiliyor. İyileşmeden kastımız artan vaka sayılarının düze inmesi, yani artışın durması. Örneğin vaka sayısı 4 binse bu rakamın 3 bin 800’e inmesi. Öte yandan ölümler zaten vakalardan bir-iki hafta geç tekerrür ediyor. Yani vakaları azaltsak bile bir-iki hafta süresince ölümlerle karşılaşacağız.
Çünkü iki hafta önce enfekte olmuş insanlar var, onları yok saymıyoruz. Bu durum şuna benziyor: Hani telefonda konuşurken ses birkaç saniye geç gelir ya bu böyle bir şey, yaptığınız şeyin etkisini en erken iki-üç hafta sonra görüyorsunuz. Bu sebeple iki günlük bir şey yapmak hiç akla uygun değil, gereksiz de. Daha önce söylediğim gibi yarattığı bu başarısızlık yüzünden daha da zararlı."