Habertürk’ten Kübra Par‘a konuşan Çiçek, kendisinin “Nevzat gazetecilikten deneyimlidir, moderatörlüğü o yapsın” denilerek davet edildiğini belirdiği buluşmanın ‘itikadi bir tartışma’ olarak, “Allah yerde midir, gökte midir?” diye başladığını, daha sonra güncel siyasi tartışmalarla bittiğini açıkladı.
Çiçek, Nurettin Yıldız’ın “asansörde halvet”, “yastık yorgan” ve “çocuklara yönelik evlilik” fetvasından geri adım atmadığını ve “Ben bunu fıkhi kaynaklardan alıp aktarıyorum” dediğini aktardı.
TARİKATLAR ‘HOCALAR HEYETİ’ KURUYOR
Yapılan toplantıda her hocanın kendi etrafında 8-9 kişilik bir istişare heyeti kurmasının istendiğini, bu heyetin içerisinde medyacısı, avukatı, psikoloğu, iletişimcisi olacağını belirten gazeteci Nevzat Çiçek, sohbetlerin halka yansıtılmadan önce kontrol edileceğini söyleyerek şöyle devam etti: “Mesela Nurettin Yıldız, en azından yanlış anlamalar engellensin diye sosyal medyasını kapattı. Cübbeli Ahmet Hoca, Nurettin Yıldız ile ilgili videolarını çekti. Aslında şu an birçok şey yapılıyor. O fotoğraf karesinde olmayan, isimlerinin açıklanmasını istemeyen hocalar da orada vardı.”
‘DEVLET IŞİD TEHLİKESİ VAR DEDİ SOHBETLER DURDU’
Bazı Nurcu gruplarda ve başka cemaatlerde sohbetlerin iptal edildiğini açıklayan Çiçek, gerekçe olarak devletin ‘IŞİD tehlikesi’ olduğunu öne sürdü:
“IŞİD üzerinden bir saldırı gerçekleşir diye, devletin uyarıları neticesinde bunlar gerçekleşti. Böyle bir atmosfer de var. Bunu da çok söylemiyorlar. Daha ileri şeyler de oldu. Dolayısıyla da herkesin kendine göre bir tedbiri var. Bu tedbir içerisinde böyle tartışmalarla gündeme gelince, “Ne oluyoruz?” demeye başladılar. Haklı olarak da hem kendilerini hem sistemi sorguladılar hem de bu işin neden böyle patladığını ifade ettiler. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez döneminde bu tarikatlar ve cemaatler toplandı ve 5 madde öne çıktı. Bir, “Tekfir etmeyeceksiniz”, iki, “Ötekileştirmeyeceksiniz”, üç, “İslam’dan ayrılmayacaksınız”, dört, “Şahsi olmayacaksınız”, beş, “Şiddete karşı duracaksınız” dendi. Bence esas mesele bunlar. Bunlar olmadığı zaman insanların İslam’dan soğuması da gündeme gelebilir.
“Tarikatlara, cemaatlerin denetlenmesi gündemde. “Hükümet bu konuda adımlar atacak” söylentisi var. Bununla ilgili bir tedirginlikleri var ve bu nedenle mi bir araya geldiler?” sorusuna Çiçek şu yanıtı verdi:
Devlet katında cemaat ve tarikatların büyük bir kısmının milli ve yerli olmadığı düşünülüyor. Yani “Dışarıyla bağlantıları var. Halkı gözetmiyorlar, daha çok kendi çıkarlarını öne çıkarıyorlar” tarzı yaklaşımlar oluştu. “Bu ülkenin ve bu halkın faydasına çalışmıyorlar.” Yeni paradigma, Hanefi-Maturidi, biraz daha Eşarilik ile Maturidilik arasında gidip gelen, daha akılcılığı önemseyen bir paradigma olacak.
Devletin tarikat ve cemaatleri kayıt altına alacağını,ancak ‘nasıl kayıt altına alınacağı’ konusunun belirsiz olduğunu anlatan Çiçek, toplantıda İslam hükümlerinin güncellenmesi tartışmalarının da yapıldığını aktardı.
Par’ın, “Perşembe akşamı kandil gecesi Fatih Camii’nden bir fotoğraf paylaşmışsın, içerisi bomboş. “Eskiden olsa namazlar kılınıyor olurdu. Acaba insanlar dinden mi soğuyor?” demişsin. Böyle bir şey hissediyor musun?” sorusuyla ilgili olarak da Çiçek şöyle konuştu:
Toplumda dinden bir uzaklaşma olduğunu çok net görüyoruz. Fatih Camii İsmailağa’ya çok yakın. Fatih, İstanbul’da dindar kesimin en yoğun olduğu semtlerden, bir kale gibi bilinir. Fatih Camii’ne gecenin o saatinde, kandillerde bir de tespih namazları kılınırdı. Hatta ben, “Bir şey mi var?” diye camideki görevliye sordum. “Benim anlamadığım bir şey var. Bizimkiler gelmese de Suriyeliler geliyordu, onlar da bitti” dedi.
5 VAKİT 3’E İNDİ, ŞİMDİ O DA YOK
“Yaşayış itibarıyla, 5 vakit namaz kılıyorsa, önce 3’e indiriyor, sonra da tamamen vazgeçiyor. Dünyevileşme başlıyor. Bir hayal kırıklığı var. “28 Şubat sürecinde dindarlık ile bugünkü dindarlık aynı mı? O zamanlar belki muhalefet olmanın, baskı görmenin bir etkisi vardı. İdealizm vardı. Dindarlar devletleştiği için olay farklı bir yere gidiyor. Daha önce İslami yapıların dernekleri, vakıfları sivildi. Şu an sivil değiller.
AKP GİDERSE KORKUSU
İktidara biat eden tarikat ve cemaatlerde “AKP giderse bizim de kazanımlarımız kaybolur” mantığının olduğunu da belirten Çiçek, “Türkiye’deki tarikat, cemaat, dernek ve vakıfların şu anki en büyük sorunu sivillik ile devlet arasında gidip gelmelerinden kaynaklanıyor. Bu da ne yazık ki gençlere çok büyük bir umut aşılamıyor.” diyerek şöyle konuştu:
Tarikatların kapısında “Resmi hizmete mahsustur” yazılıyor ve siz insanlardan uzaklaşıyorsunuz. Aslında bugünkü tartışma “Milli bir din oluşacak mı, oluşmayacak mı?” sorusu üzerinden devam ediyor.
Nevzat Çiçek verdiği röportajda söz konusu toplantıya katılanlarla ilgili ise şu bilgileri verdi:
“Nurettin Hoca’nın yanındaki arkadaşlardan Hüseyin Tepe vardı. İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, İhsan Şenocak, Avukat Cihat Gökdemir ve İHH’dan Yakup Bey vardı. Bir de o fotoğrafta olmayan Siyer Vakfı Başkanı Muhammed Emin Yıldırım vardı. Onun mekânında gerçekleşen bir toplantıydı.
-Peki, bu isimler farklı ekolleri, farklı grupları mı temsil ediyor?
Cübbeli Ahmet Hoca’nın, İsmailağa’nın bir kanadını temsil ettiği söyleniyor. Ama Cübbeli Ahmet Hoca’ya sorsanız, nevi şahsına münhasır olduğunu söyleyecektir. Nurettin Yıldız Hoca Sosyal Doku Vakfı’ndan, İhsan Şenocak İFAM’dan, Muhammed Emin Yıldırım Hoca Siyer Vakfı’ndan. Cihat Gökdemir, o çevrelerin avukatı. Dolayısıyla, herkesin kendisini farklı nitelendirdiği yapılar içerisinden geliyorlar.
-İHH Başkanı Bülent Yıldırım neden oradaydı? Sonuçta o bir insani yardım vakfının başkanı…
O bütün hocaların tanıdığı, güvendiği bir isim. İHH’nın merkezinde bütün cemaatlerden oluşan bir yapı var. İyi ki de o gün oradaydı, kırgınlığı sona erdirmesi, atmosferi değiştirmesi için herkesin güven duyacağı bir insana ihtiyaç vardı. Bülent Yıldırım’ın öyle bir vasfı bulunuyordu.
kronoshaber.com