Enerji Bakanı Berat Albayrak. Nam-ı diğer damat. Red Hack’in yayınladığı belgelerde Berat ve kardeşi Serhat’ın ülkeyi hanedan gibi yönettiği ortaya çıktı. Göründüğü kadarıyla damat Berat, devlete çökmüş. Silahlı kuvvetler, general terfileri hepsi onun e-mailleride… Kardeşi Serhat ise medyaya çöreklenmiş. Bir gram demokrasinin olduğu bir ülke olsaydık çoktan istifa etmiş olurlardı. Ne yazık ki artık Kuzey Kore’yiz.
Skandalları halktan gizlemek için yüzlerce twitter hesabı kapatıldı. Dropbox gibi dev bir bilgi saklama sitesi sansürlendi. Google’ın bilgi saklama bölümü Google Drive kapatıldı. Kimse okumasın diye haber paylaşım sitesi Medium’a erişim sonlandırıldı. Ve daha neler… Yakında interneti tümden kapatsalar şaşırmamak lazım.
REZİL OLDUYSAN CEMAATE SALDIR!
Skandalın medyadaki tarafı Mehmet Ali Yalçındağ Doğan grubundan istifa etti. Ama diğer damat Berat Albayrak ise boğazına kadar gömüldüğü eraciften kurtulmak için ailece hep yaptıkları işi yaptı. Cemaate saldırdı. Şöyle diyor geçenlerde:
Cemaati kastederek “IŞİD’den, DAEŞ’den veya PKK’dan daha tehlikeli. Çünkü eğitimsiz, cahil, ilkokul mezunu bile olmayan bir adamın zihnini, yıkayarak 13,15,18 yaşında bomba bağlayıp patlatmak daha kolay. Ama profesör, paşa, savcı, hakim bunlar Türkiye’de eğitim açısından, zeka açısından, yetişmişlik açısından belli bir seviyenin üstündeki insanlar… Konuştuğumuzda bu arkadaş profesör IQ’su yüksek insanlar, sizi bilmem ama benden daha çok olan arkadaşlar bunlar.”
Eskiler çok güzel demiş: “Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler.” (Çingene mertlik yaparken hırsızlığını ele verir)
Yani nasıl oluyorsa cemaat üyeleri yüksek IQ’lu, eğitimli, doktor, prof, Ph.D. ama aldatılmışlar ama defalarca “aldatıldık, kandırıldık” diye ikrar eden Erdoğan ve hanedanı “akıllı ve kandırılmaz”
Devam ediyor: “Altın nesil, hain nesil çıktı”
Türkiye’de Fatih Koleji gibi cemaate yakın 1000’e yakın okul vardı. Türkiye’nin en başarılı ve en seçkin özel okulları bu kolejlerdi.(Şimdi el konulup çoğu İHL yapıldı) Berat ve Serhat Albayrak kardeşlerin ikisi de Fatih Koleji mezunu.
DALTONLAR HAYIRSEVER, REDKİT TERÖRİST
15 Temmuz’da darbe girişimide bulunan subaylar bu okullardan mezun olmadı. Ama önemli değil 100 asker darbeye giriştiyse tüm cemaat darbe yapmış demektir!
Hırsızlıklar, rüşvet skandalları ortaya çıkana kadar hemen hemen tüm AKP’li seçkinlerin çocukları buralarda okudu.
Fakat asıl dert bu değil. Şimdi bu mezun çocuklar; hırsızlık yapan, rüşvet alan, yolsuzluklara karışan AKP’li bakanları suçluyorsa “hain” oluyorlar. Yani altın nesil değil, hain nesil oluyorlar.
Ama “Hiçbir AKP’li asla rüşvet almaz, hiçbir bakan yolsuzluk yapmaz” diyorsa o okullardan mezun olsalar da “hain” olmuyorlar. Tıpkı Berat ve Serhat gibi.
Yani bu kolejleri bitirdiysen Daltonlar’dan Avarel ve Joe’ya soyguncu dersen “hain”sin.
Ama Avarel ve Joe kardeşlere “Dürüst, hayırsever” dersen “vatanseversin” demektir. Hatta Redkit’e “terörist” dersen direkt “demokrasi kahramanı” olursun!
Problem IQ değil, problem zeki ve akıllı insanların kör olamaması.
İnsanların bu mantıksızlıkları görmemesi için aklını ipotek etmesi gerkiyor.
BU SÜREÇTE HAİN OLMAMANIN SIRLARI
– Erdoğan’ın kendi sesinden rüşvet ve komisyonları fark etmemesi için sağır olması gerekiyor.
– İşid’e silah kaçakçılığını hoş görmeleri için aptal olmaları gerekiyor.
– İşid’ten petrol kaçakçılığını damat’ın organize ettiğini anlamamaları için Red Hack’in sansürlenmesi ve böylece VPN’siz kitlelerin skandalları duymaması gerekiyor.
– Velhasıl halkın daha yüzlerce yolsuzluğu görmemesi için düşük IQ taşıması lazım.
Bu nedenle “profesör, paşa, savcı, hakim, yüksek IQ” son derece tehlikeli!
Yüksek IQ’nun yasak olmadığı tek makam Saray ve hanedan üyeliği. (İşe bak ki orada da IQ karaborsa)
Başbakan olmak için bile yüksek IQ, yüksek profil yasak.
Ahmet Davutoğlu IQ’dan kaybetti.
Binali Yıldırım “düşük profil” standardına uyduğu için başbakan olabildi.
“OKUMA ORANI ARTTIKÇA BENİ HAFAKANLAR BASIYOR”
Bu kadar yolsuzluğa, rüşvete ve komisyona bulaşmış bir partinin okumuş ve eğitimli insanlardan oy alması mümkün mü? Tabi ki değil. Bunu açık eden de AKP’li rektör Prof. Dr. Bülent Arı olmuştu.
Üniversite rektörü koca profesör ve televizyonda açık açık şunları demişti:
“Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır… Dünyanın gidişatını göremeyenler okumuşlardır. Okuma oranı arttıkça Türkiye’de olayları tahlil kabiliyeti azalıyor… Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor.”
Bu tehlikeyi eski enerji bakanı da görmüştü: Taner Yıldız:
“Eğitim seviyesi arttıkça Ak Parti’ye güven azalıyor. Eğitim seviyesi arttıkça Ak Partinin hitap ettiği alanın daha da daraldığını görüyoruz”
Yolsuzluklarla, rüşvet ve komisyonlarla delik deşik olmuş, menfaat dayanışması ve adam kayırma üzerinde ayakta duran bir partinin doğal olarak düşmanı zeka ve akıldır.
AKP’nin düşünceye ve düşünüre; gazetelere ve gazeteciye; yazar ve romancılara düşman olmasından daha doğal ne olabilir?
Böyle bir iktidar, yüzlerce gazeteci ve düşünür ancak hapisteyse rahat uyuyabilir.
(SELİM GÜNDÜZ / TR724.com)