Ergenekon davası başladığında, “Ben bu davanın savcısıyım” diyen Erdoğan, 17/25 Aralık sürecinde Harp Akademileri Komutanlığı'nda 'kandırıldık' ifadesini kullanmıştı:
“Suçluyla suçsuzun, gerçekle yalanın, doğruyla yanlışın aynı torbaya konularak yürütüldüğü bu operasyonlarla şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Kurumlarımızın içinde örgütlenmiş, güçlü medya desteğiyle teçhiz edilmiş bir yapının, Türkiye'yi ele geçirmek için yürüttüğü bir kumpasa, bir darbe teşebbüsüne hep birlikte maruz kaldık. Samimiyetle ifade ediyorum; eski Genelkurmay Başkanımız başta olmak üzere, birlikte mesai sarf ettiğim için yakından tanıdığım pek çok komutanın tutuklanmasına şahsen gönlüm hiçbir zaman razı olmadı. Tereddütlerimi, itirazlarımı o dönemde bu işin sorumlularına ifade ettim, hatta kamuoyu önünde de dile getirdim. Ama o zaman önümüze konan, ancak çoğunun sahte ve çarpıtılmış olduğu daha sonra ortaya çıkan belgeler, bilgiler karşısında, hukuka saygı gereği, yapacak bir şeyimiz kalmadı.”
Buna rağmen Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz sonrası “Balyoz da Ergenekon da sapına kadar vardı, F... sulandırdı” demeye başladı.
Dün de Kocaeli'nde partisinin toplantısında, aynen şöyle dedi:
“Bu yargı vesayetini de ortadan kaldıracağız dedik. Bunu da gerçekleştirdik, ancak bir baktık ki, başka bir tehlike söz konusu. Bu sefer 15 Temmuz'un F... teröristleriyle karşılaştık, F...'cüler bu sefer önümüze çıktı. Darbeciler, Balyozcular, Ergenekoncular sırasını savdı, bu sefer F...'cülere görevi devretti. Ama yağma yok bu partinin adı AK Parti, Türkiye partisi, milletin partisi, pabuç bırakır mı? Bırakmaz. Biz de gereğini yaptık.”
Başbakan Yıldırım bir kez daha, “Balyoz da Ergenekon da sapına kadar gerçekti” demiş oldu.