Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, yeni ayrışımlara neden olabilecek ve izlenen politikaların sorumlularını unutturmaya yarayacak yürüyüşü doğru bulmadıklarını söyledi. Çıtırık, "TOBB'un öncülüğünde başlatılan ve 14 kuruluşun destek verdiği, 17 Eylül 2015 Perşembe günü Ankara'da yapılacak olan 'Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet' yürüyüşünün, doğrudan doğruya bu kuruluşların inisiyatif kullanmalarıyla değil, Başbakan'dan gelen talep üzerine gerçekleşecek olduğu unutulmamalıdır." dedi.
Çıtırık, konuya ilişkin yaptığı açıklamada ülkede son zamanlarda artarak devam eden yıldırma, baskı, şiddet ve terör olaylarında yüzlerce güvenlik görevlisi şehit düşerken, çok sayıda vatandaşın öldürüldüğünü hatırlattı. Çıtırık, "Terör olayları kanıksatılmıştır. Terör, günlük yaşamımızın ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Terörün her türlüsünü, terörü yöntem olarak benimseyenleri ve akan kandan ve terörden medet umanları kınıyoruz, protesto ediyoruz." ifadelerini kullandı.
NEDEN KANIN AKMASINA GÖZ YUMDUKLARINI AÇIKLAMALARI GEREKMEKTEDİR
Toplumsal huzur ve barış ortamının yeniden tesis edilmesini dileyen Çıtırık, kaos ve kargaşa yerine, bir arada yaşayabilmenin koşullarını geliştirmesi gerektiğine dikkat çekti. "Kardeşlik duygularını hakim kılmak, siyasete ve medyaya hakim olan nefret ve ayrışım söylemlerini ortadan kaldırmak; insanların belirleyicisi olmadıkları etnik köken ve mezhep üzerinden siyasete son verilmesi için yöneticilere, tüm siyasi parti ve örgütlenmelere büyük görevler düşmektedir." uyarısında bulunan Çıtırık, şöyle devam etti: "7 Haziran seçimleri sonucunu kabullenemeyen siyasi iktidar ve 'Kaçak Sarayın' sakini olan kişi, ülkedeki etnik köken ve mezhep siyasetini ön plana çıkartan, kitleleri harekete geçirten hamasetle, milliyetçi oyları devşirme politikalarıyla bugün yaşanmakta olan şiddet ortamına neden olmuştur. Bunun yanında kayıtsız, koşulsuz silahları susturup, teslim etmesi gerekenlerin bu konuda gereğini yapmamaları, şiddetin dozunu daha da arttırarak terör saldırılarını devam ettirmeleri de yadsınamaz bir gerçektir. Ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, bireylerin vazgeçilmez, adil, sürdürülebilir ve kalıcı barış ortamı içerisinde yaşamlarını sürdürme hakkı olduğu düzenlenmiştir. Demokrasiden ve hukuk devletinden uzaklaşan her türlü uygulamanın sergilendiği bir dönemde ebetteki 'savaşa hayır, kardeşliğe ve barışa evet' diyoruz. Ancak uyguladıkları politikalarla temel hak ve özgürlükleri askıya alan, birlikte yaşamın koşullarını ortadan kaldıran, kanın akmasına seyirci olan '400 milletvekili verilseydi, bu yaşananlar olmazdı' ve 'memleketin yeniden istikrara kavuşması için AKP'nin tek başına iktidar olması lazımdı; olmadı, millet kaosu seçti' sözlerini sarf edenlerinde sorgulanması ve neden kanın akmasına göz yumduklarını açıklamaları gerekmektedir."
KONUŞMASI GEREKENLER SUSKUNLUĞA BÜRÜNMÜŞLERDİR
Ülkede demokrasi ve hukuk devletinin katledildiğini, temel hak ve özgürlükler ile Anayasa'nın askıya alındığını dile getiren Çıtırık, şunları kaydetti: "İfade ve basın özgürlüğüne yönelik saldırılar bu kadar ağırlaşmışken; ezilen, yoksul, dar gelirli, emekçi yurttaşlarımızın sosyal-ekonomik koşulları ciddi gerilerken; emekçi kesimlerin sesinin iş veren tarafından kısıldığı ve haklarına yönelik her türlü saldırı varken konuşması; eylem koyması gerekenler suskunluğa bürünmüşlerdir. Ancak suskunluğa bürünenlerin, siyasi iktidar ve 'kaçak sarayın' sakini olan kişinin politikalarının en fazla sorgulanması gereken bir dönemde yürüyüş düzenleyerek, ülke gündeminin değişmesine ve sorumluların anlayışlarının legalite kazanmasına hizmet ettikleri unutulmamalıdır. Kan akmasın silahlar sussun, analar ağlamasın, toplumsal huzur ve barış sağlansın; ama sorumlular da unutulmasın." CİHAN