Korkusuz yazarı Memduh Bayraktaroğlu Youtube kanalında yaptığı yayında Mustafa Said Türk’ün cezaevine gönderilmesine isyan etti. Parmağını dahi kıpırdatamayan yatalak hasta Mustafa Said Türk’e ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veren doktorlara ve infaz erteleme talebini reddeden yargıçlara tepki gösteren Bayraktaroğlu şu ifadeleri kullandı:
‘‘RUHUNU TESLİM ETMEK ÜZERE OLAN BİR KİŞİ CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ’’
‘‘8 tane doktor imzasıyla 86 yaşındaki Mustafa Said Türk için cezaevinde yatabilir raporu verildi. 8 doktor tarafından. Adam yatalak, hoş olmayacak inşallah ailesi bana gücenmez, adamın cezaevinde kadavrası yatıyor. Kadavra nedir, parmağını dahi kıpırdatamayandır. Yani ruhunu teslim etmek üzere olan biri ‘cezaevinde kalabilir’ raporuyla cezaevine kondu. Bunlar Türk doktorları, bir de bunlar gibi Türk savcıları, Türk yargıçları var. Üstüne basa basa söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin yargıçları değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin savcıları da değil, Türkiye Cumhuriyeti hekimleri de değil bunlar. Bunlar sadece sıradan Türk hekimleri, Türk yargıçları, Türk savcıları. Bunlar ‘Rabbena hep bana’, bunlar emir kulları. Bunlarda insanlık var mı ne insanlığı. Hipokrat yemini mi? Ne yemini. O yemin bana daha çok para ver falan mı? Bana daha çok makam mevki ver falan mı? O zaman o yemini hatırlarlar. ‘İnsanlık yap, insanların canlarını kurtar’. Öyle bir yemin yok, büyük ihtimalle hiç duymamışlar.
‘‘BARIŞ PEHLİVAN İÇİN MÜCADELE EDEN MUHALİF GAZETECİLER VE SİYASETÇİLER PARMAKLARINI DAHİ KIPIRDATMIYOR’’
Peki neden Mustafa Said Türk gibi insanlara destek olunmuyor? Bakın Barış Pehlivan’a yapılan bana göre iğrenç Türk yargı zulmü kabul edilebilir bir şey değil. Aynı zamanda da kanuni değil, gayrimeşru bir infazdır bu. Ama yapıyorlar. Barış Pehlivan için isyan edenler, hapse girmemesi için mücadele edenler (içlerinden biri de benim, bu mücadelemden gurur duyuyorum) Mustafa Said Türk için parmaklarını kıpırdatıyorlar mı? Ben duymadım, ben görmedim. Mustafa Said konusunu gündeme getiren muhalif bir gazeteci ben tanık olmadım. O zaman ne oluyor, muhalif gazetecilerin, muhalif siyasetçilerin vicdanları kendi çıkarlarına olunca çalışıyor. Kendilerinden ise tamam. Bu neye benziyor; benim hırsızım iyidir çalarsa çalar, rakibimin hırsızı çalarsa kötüdür. Hırsızlık lanet bir şeydir, böyle siyaset de olmaz böyle gazetecilik de olmaz. Ama Türkiye o hale getirildi ki Barış Pehlivan gibi demokratik rejimi korumak için çabalayan, devletin soyulmasına yazılarıyla, konuşmasıyla engel olan, hırsızları deşifre eden bir gazeteci hapiste, Atatürk cumhuriyetinin baş düşmanı lanet bir selefi imam Halil Konakçı devlet tarafından taltif ediliyor, yanına koruma, altına Mercedes veriliyor. Ve bu kişi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı tarafından koruma altına alınıyor, Barış içeride Halil Konakçı dışarıda.’’