Atay’ın konuşması şöyle:
Bilen bilir, bilmeyenler için söyleyeyim, benim mesleğim oyunculuk. Oynadığım bir tiyatro oyununda dikkatimi çekti; karakterlerden bir tanesi, mensubu olduğu devletin ve devletler üstü oluşumun ne kadar ulvi, ne kadar yüce, ne kadar başarılı işler yaptığını anlatırken, diğer karakter ‘Asıl işiniz nedir?’ diye soruyor. Aslında Gençlik ve Spor Bakanlığı için çok uzun süredir denk düşen bir söylem. Gerçekten sizin asıl işinizin ne olduğuna dair çok büyük soru işaretleri var. Çünkü gençlikle ilgili soruları sormaya kalksak her biri başka bir bakanlığın bünyesine geliyor. Saffet Sancaklı çok güzel açıkladı: Zannederiz ki iktidar biziz, muhalefet sizsiniz. Aslında yapmak istemişsiniz de biz hepsine karşı çıkmışız.
Bakın sadece şu an devlet okullarının yüzde 70’inde beden eğitimi dersi yok. Siz kaldırdınız. Ödenek yok. BESYO mezunlarının iş bulamadığı doğru çünkü atama yapmıyorsunuz. Bu insanlar boşuna mezun oluyorlar buradan. Bir spor kültürümüz yok. Doğru. Çünkü spor kültürüne alıştıracak bir iktidar perspektifi de yok. Çünkü eğitimi de sporu da özelleştirdiniz. İnsanlar spor yaptırmak için çocuklarını kurslara gönderiyor. Siz bu parayı nereye harcıyorsunuz? Mesela TÜGVA’ya, TÜRGEV’e, Ensar Vakfı’na, İlim Yayma Cemiyeti’ne ayda 36 milyon lira destek veriyorsunuz bakanlığınızdan. Yıllık hesabını siz yapabilirsiniz bence. O yüzden merak ediyorum: Gerçekten işiniz ne?
Aramızda olan genç arkadaşlarımızı tenzih ediyorum. Gençliğin durumu, bakanlığınızın bürokratlarının yaş ortalamasından belli arkadaşlar. Şurada iki takım çıkarıp maç yapalım desek 15 dakikayı çıkaramazsınız.
Gelelim KYK’ya. 650 lira veriliyormuş. Şunu söylemekten utanır insan ya.
İktidara geldiğiniz dönemde üniversitede en ucuz yemek menemendi. Domates biber ve yumurta. Bugün 3 öğün menemen yese bir öğrenci, 30 lira koysa masaya ayda 900 lira eder. Sizin verdiğiniz borç 650 lira. Borç diyorum çünkü sonra üstüne çöküyorsunuz o paranın. 650 lirayı bile faiziyle geri alıyorsunuz o çocuklardan. Yaratmaya çalıştığınız gençlik tam olarak bu.
Tanırsınız, İsveç Adalet Bakanı var ismi Abdülhamit Gül. Dün öğrencilerle bir meclis simülasyonu yapmış. Sözlerinden direkt aktarıyorum: Demokrasi tahammül kültürüdür. Muhalefet elbette eleştirecek. Hayat farklı düşüncelerle zenginleşir. Eleştirmekten çekinmeyin gençler. Sizi cetvelle şablon çizmeye çalışanları elinizin tersiyle itin. Aklınızı kiraya vermeyin. Yaşam şeklinize kimse müdahale edemez. Statükoya teslim olmayın.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin onlarcasını sadece rektör atamasını kabul etmedikleri için gözaltına alıp tutuklattınız. Terörist diye yaftaladınız. Kendi aklınızdan örgütler uydurdunuz. Şimdi iki tanesi, Berke ve Perit hala tutuklu. Eleştiri kültürü öyle mi?
Bu spor işi, aklınıza eseni yapmanızla gelişmez. Bir gençlik yaratma şansınız da olmaz. Ben bunu sadece sizinle aram iyi değil, sizin yaptığınızı beğenmiyorum diye söylemiyorum. Yanlış yapıyorsunuz.
Koca bir bakanlıkta bürokratlar olarak oturup bir kitapçılık hazırlamışsınız. Övündüğünüz tek şey tesisler. Gençlik ve Spor Bakanlığı inşaatla övünür mü? Gerçekten hiç sormuyor musunuz bu soruyu kendinize? Kaç tane stadyum, tesis yaptığınızın ne önemi var. Mahalleye inmiş basketbol kortları. Bugün her mahallede bunlar var ama gençler uyuşturucu kullanıyor. Kaç kişinin uyuşturucu kullandığı Gençlik ve Spor Bakanlığının umurunda değil mi?
Uyuşturucuya ne kadar kolay ulaşıldığı hiç umurunuzda değil mi? Mahalleye yaptığınız basketbol kortunu ne yapalım biz?