GDO'lu pirinç haberlerinden dolayı 'darbe' suçlamasıyla yargılanan gazeteci Mehmet Baransu, Mersin'deki cezaevinde sistematik bir işkenceye tabi tutuldu. Balyoz darbe planı belgelerini yayımladığı için Silivri Cezaevi'ne konulan Baransu, GDO'lu pirinç haberine ilişkin dava sebebiyle Mersin'e gönderilmişti. Yaklaşık 1000 kilometrelik yolu cezaevi nakil aracında kat eden Baransu'nun, Mersin E Tipi Cezaevi'nde insanlık dışı muameleye maruz kaldığı ortaya çıktı. Tecrit koğuşu adı altında çok soğuk bir tuvalette yatırıldı. Namaz, yemek ve uyku gibi temel ihtiyaçlarını kapının olmadığı, ışıkların yanmadığı ve sürekli rüzgâr alan bu tuvalette gidermesi istendi. Başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere hiçbir kitabı yanına almasına izin verilmedi. Baransu, kışlık kıyafetlerini dahi yanına alamadı ve geceyi tişörtle geçirmeye zorlandı.
Baransu, Silivri'ye gönderilmesinin ardından yaşadığı zulmü Taraf gazetesindeki köşesine taşıdı. ‘Dindar bir iktidar yönetiminde işkence ve şiddetin vardığı son nokta' nitelendirmesinde bulunarak, "İsrail'de Müslümanlara reva görülen muamelenin bir benzeri 2016 Türkiye'sinde İstanbul-Mersin hattında bir insana, bir gazeteciye yaşatıldı." dedi. Mersin Cezaevi'nde yer olmadığı gerekçesiyle ilk olarak uyuşturucu satıcısı, cinayet, yaralama gibi suçlamalarla yargılanan kişilerin koğuşuna konulduğunu kaydederek, "Altı kişilik koğuşta 18 kişi vardı. Yerler, merdiven altı bile yer yatakları ile doluydu. Yataklar, hayvanın bile yatamayacağı pislik içindeydi." şeklinde koğuşun durumunu anlattı. Baransu, ertesi gün kaldığı tuvaleti ise şöyle dile getirdi: "Bildiğiniz alaturka tuvalete, yer yatağı atıldı ve burada uyuyacağım söylendi. Tavan, boyumdan biraz yüksekti. Kapının olmadığı tuvalette, demir parmaklık vardı. İçeride lamba ve ışık namına hiçbir şey yoktu. Duvardaki pencerenin camı olmadığı için içerisi buzdolabını andırıyordu. Kapının olmaması da cereyan yapıyor, pencereden giren rüzgâr, demir parmaklıklardan çıkıyordu. Bu şartlarda uyumak imkansızdı. Sabaha kadar titreyerek beklemek zorunda kaldım. Tam iki gün bu şartlarda uyuyup, namaz kılıp, ayakta yemek yedim."
'ÇOK ÜŞÜDÜM AMA HİÇ ÜZÜLMEDİM'
Nesibe Baransu da eşinin maruz kaldığı insanlık dışı uygulamalara temas etti. Eşinin tuvalette uyumak zorunda bırakıldığıne ve camları kırık soğuk bir yerde tutulduğuna dikkat çekerek, "Mehmet, bana Said Nursi Hazretleri'ne cezaevlerinde yapılanları hatırlattı. 'Hiç üzülmedim. Evet çok üşüdüm, psikolojik işkenceler yapıldı ama ben kendi iç dünyamda doğru noktadaydım, o yüzden canım hiç acımadı' dedi." ifadelerini kullandı. Nesibe Baransu, milletvekillerinin ilgisizliğine de tepki gösterdi: "Israrla milletvekillerini bu davaya davet ettik. Hepsine ayrı ayrı 'Gelin buradaki hukuksuzlukları görün' diye yazılar yazdık. Hiçbirinden bir geri dönüş olmadı, sesimizi duyuramadık."
‘Cezaevi müdürüne itiraz ettik, bizi dinlemedi'
Mehmet Baransu'nun avukatı Sercan Sakallı da Mersin Cezaevi'ndeki uygulamalarla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Koğuşun kötü şartları karşısında cezaevi müdürüne itiraz ettiklerini belirten Sakallı, “Bize, ‘Yapabileceğim bir şey yok. Yerim yok, burası eski bir cezaevi, başka kalanlar da var.' dedi.” bilgisini paylaştı. Sadece Mersin'de değil Silivri Cezaevi'nden ayrılırken de sorunlar yaşandığını vurguladı ve ekledi: “Baransu, Mersin Cezaevi'ne götürüldüğü gece geçici koğuşta merdiven altında sabahladı. Ertesi gün tek kişilik tavanı basık, tuvaleti içinde bir hücrede, eski pis bir yatağın üzerinde yatırıldı.”
İnsanlık dışı muameleye suç duyurusu
Mersin Cezaevi'ndeki zulme eski Emniyet Müdürü Anadolu Atayün de maruz kaldı. Konya'da devleti dolandırmaktan 180 yıl hapse mahkûm olan Nusret Argun'un şikâyeti üzerine tutuklanan Atayün, Ankara Sincan Cezaevi'nde kalıyordu. Atayün, GDO'lu pirinç davası için Mehmet Baransu ile birlikte 10 gün önce Mersin'e getirildi. Cezaevinde alaturka tuvalette yatırılan Atayün, yemeğini burada yerken, namazını da burada kılmak zorunda kaldı. Baransu Silivri Cezaevi'ne gönderilirken Atayün halen Mersin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuluyor.
Atayün'ün avukatı Mustafa Kökten, işkenceyi andıran uygulamalar sebebiyle hem cumhuriyet savcılığına hem de infaz hakimliğine suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Koğuşun şartlarının çok kötü olduğunu dile getiren Kökten, şu ifadeleri kullandı: "Müvekkilim 10 gündür tek başına müşahede koğuşunda kalmaktadır. Biz buraya koğuş, müşahede koğuşu da diyemiyoruz. Sadece resmî kayıtlarda müşahede koğuşu olarak görünmektedir. Müvekkilim alaturka tuvaletin olduğu bir yerde yemek yemek, namaz kılmak zorunda bırakılmıştır. Kalmış olduğu yerin ışığı yoktur. Geceleri çalışma yapamamaktadır. Savunma hazırlayamamaktadır. Bunların da ötesinde kalınan yer tamamen insanî şartlara uygun değildir. Müvekkilim hükümlü değildir. Sadece bir suçtan tutukludur. Hükümlü olsa dahi hiçbir insana uygulanmayacak şartlar kendisine uygulanmaktadır."
GÖZ GÖRE GÖRE MAĞDURİYET
Anadolu Atayün'ün eşi Birsen Atayün de mahkeme başkanının hem Baransu hem de eşinin kaldıkları cezaevine dönmeleri yönünde talimat verdiğine dikkat çekti. Baransu'nun 2 saat sonra Silivri'ye gönderildiğini ancak eşinin 10 gündür burada tutulduğunun altını çizerek, şöyle konuştu: "Şartları çok ağır. Bulunduğu yerin camı yok. Küçük bir alan tuvalet, tuvalet taşının üzerinde yemek yiyorlar. Yanında bir yatak yerde. Kapısı yok. Demir parmaklıklar var, cereyan yapan bir yerde tutuluyor. Mağdur ediliyor. Artık neden alınmıyor? Ankara Sincan'da mı sıkıntı var? Jandarma'dan mı yoksa Adalet Bakanlığı'ndan mı bir sıkıntı var. Bilmiyoruz."
ZAMAN