Ortakların avukatı Süleyman Taşbaş, mülkiyet hakkının hâlâ hissedarlarda olduğunu belirterek, yargı süreci devam ederken böyle bir açıklamanın yanlış olduğunu söyledi.
Bank Asya'nın yönetimine hukuksuz şekilde müdahale eden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan (TMSF) dün skandal bir açıklama geldi. Bankanın mülkiyet hakkı hissedarlarda olmasına rağmen TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül, Bank Asya'yı 29 Mayıs'a kadar satmayı planladıklarını, satılmadığı takdirde ise tasfiye edeceklerini söyledi.
Açıklamaları hukuksuz ve skandal olarak değerlendiren Bank Asya hissedarları avukatı süleyman taşbaş, “Bankanın satılması gibi bir durum yok. Bankanın hâlâ özkaynakları 1 milyar 350 milyon lira civarında. Aynı zamanda 1,4 milyar lira Merkez Bankası rezervi var. Aktifleri pasiflerden fazla.” değerlendirmesinde bulundu. Mülkiyet hakkının hâlâ hissedarlarda olduğuna işaret eden Taşbaş, yargı süreci devam ederken bu açıklamaların yapılmasının yanlış olduğunu vurguladı. Sorumluluk mevkiindeki üst düzey yöneticilerin bu tür açıklamalarının kabul edilemez olduğunu ifade eden Taşbaş, henüz yargı süreci sonuçlanmamışken açıklama yapılmasının siyasi bir durum olduğunu kaydetti. Bunun hukukta bir karşılığının olmadığını vurgulayan Taşbaş, “Dolayısıyla hissedarların muvafakati olmadan böyle bir süreci yetki aşımını doğuruyor. Velev ki böyle bir satış gerçekleşti, buna muvafakat etmeyen hissedarların hakları korunacağı gibi, hukuki hakları da devam edecek.” diye konuştu. Banka hissedarlardan bazılarının muvafakatnamesinin bulunuyor olabileceğini ifade eden Taşbaş, bu muvafakata istinaden böyle bir satış sürecine ilişkin görüşmeleri başlatılmış olabileceğini söyledi.
Ortakların haklarını koruyacağız
Taşbaş şunları söyledi: “Bu manada da bizim hukuk sürecimiz devam ediyor. Biz, vekaleti bizde olan hissedarlarla alakalı hukuk sürecini sonuna kadar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dahil, kullanacağız. Burada, satışa ilişkin muvafakatname verenler, hukuku aslında bu manada ortadan kaldırmış oldular. Biz, muvafakatname vermeyen müvekkillerimize istinaden, müvekkillerimizin haklarını savunacağız. Ortakların, hissenin uğramış olduğu değer kaybı, banka normal seyrinde devam etmiş olsaydı elde etmiş olacağı kâr, kazanç kaybı, uğranılan manevi zararlara ilişkin haklarını dava konusu ettik, edeceğiz. Bu manada da muvafakat vermeyen yani hisse satışına, bankanın satışına muvafakat vermeyen hissedarların, satış gerçekleşirse hissedarlıkları devam edecek. Aynı zamanda hukuki haklarını da korumuş olacaklar. Bu manada, muvafakatname vermeyen hissedarların endişe etmelerine gerek yok.”
Önce linç sonra gasp
Türkiye'nin İslami bankacılık alanındaki en köklü markası olan Bank Asya, sermaye yeterlilik rasyosunu 2014 itibarıyla yüzde 18,29'a, 2015'in ilk çeyreğinde yüzde 19,26'ya yükseltmeyi başardı. Yürütülen linç kampanyasına rağmen ayakta durmayı başaran Bank Asya'nın yönetimine, bağımsız olması gereken Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından siyasilerin baskısıyla müdahale edildi. 3 Şubat ve 29 Mayıs 2015'te iki ayrı kararla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan (TMSF) atama yapıldı. Kanuna göre, bir bankanın TMSF'ye devrinin ardından, Bankacılık Kanunu'nun 107'nci maddesi uygulanmaya başlıyor. Buna göre; Bankacılık Kanunu'nun 71'inci maddesi kapsamında temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışı ile ilgili sürecin, devrin yapıldığı tarihten itibaren üç aylık ek süre ile birlikte en geç bir yıl içinde tamamlanması gerekiyor.
ZAMAN