Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili İdris Baluken, 'sarayda oturan diktatörün adeta bir Neron hüviyetinde kendi geleceğini kurtarma adına bütün ülkeyi ateşe atmanın pervasızlığını yaşadığını' söyledi. Baluken, "Onun görevlendirdiği, onun örgütlediği gladyo güçleri Kürdistan sahasında katliam üstüne katliam yapıyorlar. 90'lı yılları çok aşan bir savaş konseptiyle karşı karşıyayız." dedi.
HDP, 1 Kasım'da yapılacak seçimler için Diyarbakır'da seçim çalışmasını başlattı. Merkez Kayapınar ilçesi Cegerxwîn Kültür Merkezi'nde yapılan programa HDP Diyarbakır milletvekilleri, belediye başkanları ile sivil toplum kuruluşlarının başkanları katıldı. Programda konuşan HDP Grup Başkanvekili ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken, AK Parti'yi ve isim vermeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sert bir dille eleştirdi. Halkın iradesini darbe zihniyetiyle boşa çıkaranların bugün yeniden bir seçim gündemini kendi darbe emellerini başarmak üzere halkların önüne getirdiğini öne süren Baluken, halkın bütün Türkiye sandıklarında müzakere yoluyla çözüm yöntemlerinin güncellenmesini istediğini kaydetti.
Baluken, sözlerine şöyle devam etti: "Halk, Parlamento çatısı altında siyasi partilerin uzlaşma temelinde 100 yıllık sorunlarımıza çözüm üretilmesini istedi. 30 yıldır devam eden bir çatışmalı sürecin artık bir kalıcı barışla birlikte eşit hukuk temelinde eşit yurttaşlık temelinde bir nihai sonuca ulaşmasını istedi. 7 Haziran seçimleri bu açıdan kritik bir kavşak olarak değerlendirilmelidir. Eğer Türkiye'deki siyasi irade mevcut siyaset kurumu buradan çıkan mesajı doğru değerlendirseydi bugün çok daha farklı ortamda bir araya geliyor olurduk. Maalesef ortaya çıkan çözüm ve barış irademizi bir saray diktatörü tarafından kelimenin tam anlamıyla bir darbe konsepti yapıldı."
"8 HAZİRAN'DA DARBE YAPILDI, YASAL MEVZUAT DARBE MEVZUATIYLA YER DEĞİŞTİRDİ"
Bu darbe konseptiyle halkın iradesinin boşa çıkarılmaya çalışıldığını belirten Baluken, "Halkın iradesine ve demokratik siyaset sürecinin işleyişine 8 Haziran sabahı itibariyle darbe yapanlar bütün yasal ve anayasal mevzuatları, uluslararası sözleşmeleri bugüne kadar maalesef ayaklar altına aldılar. Türkiye'de mevcut yasal mevzuat bugün bir darbe anlayışıyla artık yer değiştirmiştir. Bu darbe zihniyetini taşıyanlar ortaya çıkan bütün toplumsal ve yasal meşruiyetini yitirmişlerdir." ifadelerini kullandı.
Meşruiyetini yitirdiğini gören saray diktatörünün ve onun yanında sıralanan darbeci zihniyetin temsilcilerinin kendi iktidarlarını devam ettirme uğruna bu darbe sürecine bir de çatışma ve kaos sürecini eklediğini iddia eden Baluken, "Yani bir savaş konseptini ekleyerek bugün bütün Türkiye halkların önüne maalesef acı bedeller getirmişlerdir." sözlerini kaydetti.
Saray ve onun savaş hükümeti AK Parti'nin tam anlamıyla bütün bir coğrafyayı yangın yerine çevirmek istediğini ileri süren Baluken'in açıklamaları şöyle: "Sarayda oturan diktatör adeta modern bir Neron hüviyetinde kendi geleceğini kurtarma adına bütün ülkeyi ateşe atmanın pervasızlığını yaşıyor. Onun görevlendirdiği, onun örgütlediği gladyo güçleri Kürdistan sahasında katliam üstüne katliam yapıyorlar. 90'lı yılları çok aşan bir savaş konseptiyle karşı karşıyayız. Bugün hangi Amed sokağından geçerseniz plakasız araçlarla, pikaplarla bu gladyo güçlerinin sivil katliam arayışlarına tanıklık edersiniz. Karşımızda bu derece pervasızlaşmış bir anlayış vardır.
FATURA SARAYA VE AKP'YE KESİLMELİ
Kendi siyasi geleceklerini, kendi ailelerin istikbalini bu ülkenin ve halkların geleceğinden daha önemli görenler ortada ne mutabakat bıraktılar ne masa bıraktılar ne çözüm umudu bıraktılar ne de barışla ilgili özenle bugünlere getirdiğimiz o çalışmadan eser bıraktılar. Darbe ve savaş kopseptinin planlayıcıları barışa bir hafta uzaklıktayken kendi sokaklarımızı ve evlerimizi dağlardan, zindanlardan gelecek çocuklarımızı barış ruhuyla kucaklamaya hazırlanırken maalesef sokaklardaki ve evlerdeki çocuklarımızı alıp katletmeyi çok kirli bir politika olarak hayata geçirdiler. Bu insanlık dışı uygulamalarının bir faturasının saraya ve AKP'ye olması gerektiği kanaatindeyim.
Bugüne kadar sadece barış söylemini dile getiren partimizin gelen merkezi dahil olmak üzere 300'e yakın linç saldırıları yapıldı. Ankara'nın göbeğinde HDP'nin genel merkezi Tayyip Erdoğan'ın görevlendirdiği istihbarat elemanları ve onların güvenliklerini sağladıkları linç çeteleri tarafından yakıldı. Bunun bir faturası olduğunu AKP'nin 1 Kasım'da mutlaka görmesi gerekiyor. Demokratik siyasette ve barışta ısrar eden bir iradeye karşı yapılan saldırının bir faturasının olduğunu eğer onlar görmüyorlarsa 1 Kasım'da bizim mutlaka göstermemiz gerekiyor." CİHAN