Röportajdan ilgili bölüm şöyle:
-Sizin için idam isteyen birinin (Nurettin Soyer) oğlunun adaylığına saldırılıyor ve siz buna karşı durmak için partiye katıldınız, öyle mi?
-Evet, benim CHP’ye giriş nedenim budur! Bakın bu konuyu istismar malzemesi yapmalarının İzmir’de bir tesiri yok ama özellikle İYİ Parti ile ittifakın olduğu Orta Anadolu’da, Karadeniz’de, mesela Erzurum’da eski Ülkücü gelenekten gelenler üzerinde etkisi olur bunun. Yeni yetmeler bilmez! O dönemden MHP Genel Merkezinde 2-3 arkadaş var. Onların dışındakiler de. “Bak, Türkeş’i asmaya çalışan bir adamın oğlunu getirdiler” diyecekler. Şimdi çıkmış Devlet Bahçeli, “Ülkücüleri idamla yargılayan…” diye bağırıyor. Biz idamla yargılanırken sen neredeydin?
KONUŞACAKSAM BEN KONUŞURUM!
Konuşacaksam ben konuşurum! 564 sanıklı davada Alparslan Türkeş birinci, ben 6’ncı sıradayım. İdamla yargılandık. Üç yıla yakın cezaevinde kaldım. Nurettin Soyer ayrıca “sorgulamada bana hakaret ettin” diye hakkımda iki kez suç duyurusu yaptı. Evet, o benim üzerime yürüdü, ben de onun üzerine yürüdüm. Allah rahmet eylesin. Tunç Bey’in babasının yazdığı 975 sayfalık o iddianamede yani MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası iddianamesinde benimle ilgili suçlamalar var; bir de ilaveten Alparslan Türkeş’in illegal tüm faaliyetlerinde en yakını diye yazılmış benim için. Peki soruyorum Devlet Bahçeli’ye, sen neredeydin?
ÜÇ KİŞİYİ AFFETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL!
Ben ve benim gibi MHP içinden gelen ve o süreci yaşayanların üç kişiyi affetmesi mümkün değildir: Kenan Evren, Nurettin Soyer ve Raci Tetik. Raci Tetik denilen adam benim tutuklu olduğum dönemde üçü sol görüşlü, ikisi Ülkücü gencin kafasını duvara vura vura öldürdü. (12 Eylül döneminin Mamak Cezaevi Müdürü E. Albay Raci Tetik, 2012 yılında Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na, tedavi gördüğü İstanbul Çamlıca TSK Özel Bakımevi’nde ifade vermişti. Komisyon Başkanı Nimet Baş ile Tetik’in Mamak’ta işkence yaptığı dönemin BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve MHP milletvekili Atilla Kaya’nın sorular yönelttiği Tetik, Sırrı Süreyya Önder’e işkence yapıldığını hatırlamadığını belirtmiş ve “pişman mısınız?” sorusuna “hayır” yanıtını vermişti. ÖAÇ)
MAMAK’TA BİR JİLET PARÇASI BULSAM İNTİHAR EDECEKTİM
Mamak’ta 29 gün Taha Akyol ile hücrede beraberdik. Bir jilet parçası bulsaydım intihar edecektim. Şartlar o kadar fenaydı! Buralardan gelmiş bir adam olarak Tunç Soyer’e babası üzerinden yapılan eleştirilere karşı çıkıyorsam burada başka bir mana var. Daha acısı, tahliye olduk, bir hafta sonra gazetede bir haber yayınlandı. “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında iki genç hakkında mahkeme tekrar tutuklama kararı aldı” diyordu. Beni aldı mı bir sıkıntı! Hapse girmek mühim değil ama Mamak!!! Gece yarısı çocuklar yattıktan sonra ceketlerimin vatkalarını içeriden söktüm, jileti ikiye ayırdım, naylona sardım, birini bir vatkanın içine koydum, diğerini öbür vatkanın içine. Dört takım elbisenin ceketinin vatkalarında 5.5 sene jiletle dolaşmış adamım ben!
GECE DUVARA YAZI YAZANI TUTUKLADILAR, BAHÇELİ’Yİ UNUTTULAR MI?
Ben buralardan geliyorum! Devlet Bahçeli neredeydi o zaman? Ne yapıyordu? Şimdi bağırıyor, ‘Ülkücülere bilmem ne yapan adamın oğlunu biz kabul etmeyiz!’ Sen neredeydin ha! Gece duvara yazı yazanı aldılar, seni unuttular mı?
BAHÇELİ, TUNÇ SOYER’İN BABASINA, KENDİSİNİ TUTUKLATMADIĞI İÇİN MİNNETTAR OLMALI
Babası Nurettin Soyer üzerinden Tunç Soyer’i eleştireceğine, Sayın Devlet Bahçeli’nin yerinde olsam eskileri kurcalamam, giderim Tunç Soyer’i ziyaret ederim, babasının kendisini içeri atmadığından dolayı minnettarlığımı oğluna söylerim.
Beyefendinin, bırakın sanık olmayı, o davada tanıklığına bile başvurulmamıştır. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında adının başında “Ülkücü” olan tüm kuruluşların başkan ve yöneticileri yargılandı. Ben de o dönem Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti başkanıydım. Ülkücü Sanatçılar Birliği, Ülkücü Öğretmenler Derneği… Hepsinin yöneticileri sanıktı. Bahçeli de o dönem Ülkücü Akademisyenler Derneği başkanı idi. Ne hikmetse beyefendi unutuldu. Unuttular onu(!) Diyorum ki kendisine, karıştırma eski defterleri!..
BAHÇELİ, KALAŞNİKOF YAKALANAN BEYAZ TOROS’U İÇİN KARAKOLA BİLE ÇAĞRILMADI
-Başka neler var o eski defterlerde? Bir kısmını kitabınızda ima etmiştiniz.
-Tarih 23 Şubat 1978… Sayın Devlet Bahçeli, Gazi Üniversitesinde asistan. Ülkücü birkaç öğrenci, Adana’ya gideceğiz, bize arabanızı verir misiniz diyor. Beyaz Toros. 01 FE 994 plakalı. Bahçeli arabasını bu gençlere veriyor. Adana’dan dönüşte Ankara yakınlarında polis aramasına takılıyor bu araba içinde bu dört kişiyle. Bagajda portakal sandıklarının altında iki tane kalaşnikof, 700’e yakın mermi bulunuyor. Bu dört kişiyi Emniyet’e götürüyorlar. Sorgular, yargılamalar, tutuklamalar… Bu silahlar Devlet Bahçeli’nin arabasında yakalanıyor. Araba ve arabanın sahibi belli. Soru şu: Karakola bile çağrılmazsa arabanın sahibi, bu ne demektir? O dört gençten ikisini Sayın Bahçeli yıllar sonra milletvekili yaptı. O kadarını söyleyeyim.
ALPARSLAN TÜRKEŞ MEKTUBUNDA ‘MİT İLE ALAKALIDIR’ DEMİŞTİ
Rahmetli Alparslan Türkeş’in 1983’te kaleme aldığı el yazısı mektubunu gösteriyorum televizyonlarda, bunun için “MİT ile alakalıdır, gençler bundan uzak dursun!” diye yazıyor o mektubunda. 564 sanıklı davada, Beyaz Toros’u yakalandığında, hepsinde gözden kaçmış bu beyefendi, nasıl olmuşsa! Sayın Devlet Bahçeli bu sorulara açıklık getirirse ben de memnun olurum. Ben sadece iddiaları tekrarlıyorum. Karakola çağrıldı mı, savcıya ifade verdi mi, mahkemeye gitti mi? Açıklasın bunları.
Ben tahliye oldum, sonra diğer arkadaşlar tahliye oldu. Alparslan Türkeş Bey tek başına kaldı cezaevinde. Devreye girildi falan, Dışkapı Mevki Askeri Hastanesi’ne aldırdık kendisini. Orada yarbay, binbaşı falan, 5-6 doktor subay arkadaşımız var. Onlar bize doktor önlüğü giydiriyor, stetoskop veriyor. Alparslan Türkeş Bey’in odasına giriyoruz. Dinleme olur diye A4 kâğıda yazıyordu “Şu avukata para ödenmesi gerekiyor” gibi talimatları. Benim söylediğim mektubun aynı mealini bir başka arkadaşa da yazmıştı. Alparslan Türkeş, el yazısı mektubunda Devlet Bahçeli için “nereden çıktı bu!” diyor, “arkadaşları kışkırtıyor, MİT ile alakalıdır, uzak durun” diyor.
TÜRKEŞ, ‘MİT MUTLAKA ADAM SOKAR, BARİ BİLDİĞİMİZ BİRİ OLSUN’ DEDİ
Ama 1987 yılında Alparslan Türkeş, Bahçeli’yi kendisi çağırmış ve Bahçeli, Milliyetçi Çalışma Partisi’nin (MÇP) genel sekreteri seçilmişti. 1997’de Türkeş’in ölümünün ardından yapılan olağanüstü kurultayda da MHP’nin genel başkanlık koltuğuna oturdu.
Alparslan Türkeş, Bahçeli’yi genel sekreter yapınca birkaç arkadaş yanına gittik, “Efendim siz buna MİT ajanı demiştiniz, aldınız genel sekreter yaptınız” dedik. Hiç unutmam, rahmetli dedi ki, “Oğlum, MHP gibi partiye MİT mutlaka adam sokar. Bari bildiğimiz biri olsun.” Bir başka rivayet de İngiliz istihbaratıyla ilişkili olduğu.
Sen ana avrat sövüyorsun. “Her yere Ne mutlu Türküm diye yazmazsam namerdim! Senden bunu hesabını sormazsam şerefsizim!” diyorsun. Sonra birden pat! Ne oldu da oraya stepne gibi yanaştın, yedek lastik oldun?!