Bahçeli, "Hiçbir kötürüm ihtiyaç, hiçbir zorba zaruret, hiçbir zapt edilemez arzu, hiçbir tuzak ve tahrik millet duvarını aşıp aramızı bozamayacaktır. Türkiye Zincirlikuyu Mezarlığı'na dönmeyecek; Suriye, Libya, Irak, Ukrayna, Mısır, Tunus olmayacaktır" dedi.
İşte Bahçeli’nin açıklamaları:
“Merhum Peyami Safa; hayranlığı mağlup olmuş bir kıskançlık olarak tanımlar. Hayranlık zaafa uğrarsa dipteki kin de yüzeye çıkar, der. Ötüken’de mayalanan, Söğüt Ocağı’nda yoğrulan millet hamuru, asırlarca beşeriyetin hayranlıkla kıskançlık arasındaki gelgitlerini yaşadı. Şuur altı siperlerimizde kardeşliğimizin kapanmayacak mevzilerini kazdık. Ertuğrul nesli kesrete sırt döndü, vahdete ardına kadar kucak açtı. Ayrılıklarımız birlikte yaşama ülkümüzün önünü kesemedi. Kadim itiyatların hasretini uyandıran büyük acı ve sevinçlerle kader ağlarını ördü.
Yine merhum Safa’nın sözleriyle ifade edersek, mücadelesiz ve eziyetsiz hiçbir zafere ulaşamadık. Yenilgilerden doğduk, an be an büyüdük. Dağ zirveleri karlı, uçurumlarla çevrilidir. Doruğa çıkmanın bir bedeli, yükseklerde kanat çırpmanın bir sorumluluğu vardır. Kutlu ülküler meşakkatlidir. Millet olma hali de böyledir ve kaynağı kurumayacak bir şelaledir. Bu şelale kurursa ceremesini hepimiz çekeriz. Hafızasını aldırmamış, geçmişini defnetmemiş, kültürünü emanete vermemiş Türk milleti, huzur cellatlarına, barış katillerine pirim vermez.
"TÜRKİYE, ZİNCİRLİKUYU MEZARLIĞI'NA DÖNMEYECEK"
Tezatların maskarası, tertiplerin soytarısı, şüphelerin cümle kapısı olmayan herkes, sahip olduğu vatan ve milletin değerini bilecektir. Birbirimizi terk edemeyiz, çünkü yollarımızı ayırmak için birleştirmedik. Etnik kimliklere dağılamayız, çünkü millet hukukunda buluştuk. Öfkelerin önüne vicdan dalgakıranlarını çıkarmalıyız. Nefretlerin yoluna fedakarlık ve hürmetle karılan Türk asırlarını koymalıyız. Hiçbir kötürüm ihtiyaç, hiçbir zorba zaruret, hiçbir zapt edilemez arzu, hiçbir tuzak ve tahrik millet duvarını aşıp aramızı bozamayacaktır. Türkiye Zincirlikuyu Mezarlığı’na dönmeyecek; Suriye, Libya, Irak, Ukrayna, Mısır, Tunus olmayacaktır.
Koçi Bey der ki; her yanlış karar bir zulümdür. Ne ki zulüm insan olmanın erdem ve gereklerinden, muhabbet ve dostluktan vazgeçmektir. Sevme kabiliyeti, sevilme liyakati sahiplenilmelidir. Unutmayalım, zengin bir hayal aleminde meçhul daima malumun en korkunç rakibidir. En küçük seziş becerisinden mahrumiyetle sabit bir fikrin peşinden sürüklenip kavga arayanlara ikramda bulunursak çağın vebasına yakalanırız.
Çağın vebası etnik ve mezhep kutuplaşmasıdır. Çağın salgını sanal sorunlarla millet varlığının çözülmesini amaçlayan vahşi operasyonlardır. Fuzuli gibi yüksek bir duyuşla;“Yani ki, çok belalara kıl müptela beni” diyemeyiz. Dersek belalar kalemizi içten yıkar, ocağımızı kana bular. Bu ocak heveslerimizi fırçalayan, gururumuzu havalandıran, heyecanlarımızı bileyen inanç, iman ve ülkü havzasıdır. Yoksa bu ocak Osmanlı ruhunu kefenleyen, ecdat yadigarını yağmalayan tekfur sığınağı değildir.
Bodrum’da kıyıya vuran minik bir bedene hepimiz yandık. Duran insanlık saatini tekrar çalıştıran medeniyet değil, küçücük cansız bedendi. Masumiyet özlemi çeken günahkarların edepli duruşu taklittir. Hiçbir taklit de aslını geçememiştir. İnsanlık taklitle olmaz, adanmışlıkla olur. O yavru yurdundan kopmuştu. İç savaşla boynu bükülmüştü. Oyuncak yerine silah ve bomba görmüştü. Gelecek nesillerin sonu aman böyle olmasın. Bugün yaşanan vizyon kazalarının, misyon kaymalarının, stratejik ve politik değişimlerin diyetini gelecekte ödeyeceğimizi akıldan çıkarmayın.
"SÖZÜM TÜRK VATANDAŞLARINADIR.."
Sözüm tüm Türk vatandaşlarınadır. Sanal korkulukları yıkmanın vaktidir. Sabır ve asaletimizi koruyarak birliğimizi müdafaanın zamanıdır. Bakın 12 Eylül’den 35 yıl geçti.Geriye koca bir hiç kalsa da yaşanan trajedi ve çileler Yusuf yüzlülerin ruhunda hala için için kanamaktadır. Yakında bugünlerden de eser kalmayacak, ama geriye en azından yaşayacağımız bir vatan, mensup olduğumuz millet kalırsa her zorluğu geçeriz. Hayret ve korku dolu gözlerle, ürkek ayak sesleriyle, iki cepheli inat ve isyan içinde varlığımızı sürdüremeyiz.
Bilmek için bilgi kafi değildir. Yürekte hissetmek, gönülde özümsemek, kalben ve zihnen anlamak lazımdır. Bilelim ki, biz Türk milletiyiz."