ANKARA (CİHAN)- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruzdan beri ilk kez geri çekildiğini, ilk defa vatan bildiği toprakları geride bıraktığını belirterek "Göre göre, bile bile AKP vatanımızın bir parçasını koparıp atmıştır. Türk tarihinde böylesi bir zillet, böylesi zelil bir vaka pek az yaşanmıştır. AKP Hükümeti 'Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nu tehdit ve şantajlara boyun eğerek arkasına bakmadan terk etmiştir." dedi.
Partisinin Meclis Grup toplantısında konuşan Bahçeli, engellere ve tuzaklara rağmen Bilge Kağan'ın sancağının inmeyeceğini ifade etti. "Caber Kalesi'ne giderken Fırat'ın koynunda son nefesini veren Süleyman Şah ve neslinin çağrı, ilke, hedef, öğüt ve emanetleri incitilmeyecek, itibarına leke sürdürülmeyecektir." diyen Bahçeli, Türkiye'nin 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruzdan beri ilk kez geri çekildiğini, ilk defa vatan bildiği toprakları geride bıraktığını vurguladı.
"Göre göre, bile bile AKP vatanımızın bir parçasını koparıp atmıştır." diyen Bahçeli, "Türk tarihinde böylesi bir zillet, böylesi zelil bir vaka pek az yaşanmıştır. AKP Hükümeti 'Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nu tehdit ve şantajlara boyun eğerek arkasına bakmadan terk etmiştir. Korkaklar kafilesi, ürkekler koalisyonu vatanın bağrına hançeri saplamıştır. Kimse meraklanmasın, biz bu hançeri mutlaka çıkaracağız. 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması'nın 9. maddesiyle vatan toprağı olarak teyit edilen, muhafız bulundurma ve bayrak çekme hakkını elde ettiğimiz Süleyman Şah Türbesi 94 yıllık aradan sonra aniden yok sayılmıştır. Lozan'da vatanımızın bir parçası olarak sağlam esaslara bağlanan topraklardan gece yarısı apar topar kaçılmıştır. Cumhuriyet'i reklam arası olarak aşağılayan, yaftalayan sorumsuz ve güdük zihniyetler ne durumdasınız, nereye sıvıştınız? Hatırlatırım ki, sizin filminiz buysa biz ömrü billah reklam izlemeye razıyız." diye konuştu.
'HANGİ YETKİYLE KİME SORARAK VATANDAN VAZGEÇTİNİZ?'
Süleyman Şah Türbesinin 1931 tarihinde Gazi Mustafa Kemal'in bizatihi emriyle elden geçirildiğini ve aynı zamanda karakol haline getirildiğini anlatan Bahçeli, 1939 tarihinde eski türbenin tamiri imkansız hale gelince belirlenen yeni yerine taşındığını ve nakil işleminin bu şekilde tamamlandığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmişte konuya ilişkin yaptığı açıklamaları hatırlatan Bahçeli, Özel Paşa'nın Süleyman Şah'a nasıl yetiştiğini tecrübeyle herkesin öğrendiğini ifade etti. Bahçeli, şöyle devam etti: "Madem Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu Türk ana vatanının ayrılamaz bir parçasıdır, o halde ey Cumhurbaşkanı, ey Başbakan, ey Özel Paşa ne hakla, hangi yetkiyle, kime sorarak vatandan vazgeçtiniz? Bunu tarihe nasıl anlatacaksınız? Bunu millete nasıl izah edeceksiniz? Ortadoğu'da bizden habersiz yaprak kımıldamaz diyerek atıp tutan Davutoğlu, vatan topraklarını korkakça bırakıp kaçtığınızı hala görmeyecek misiniz? Şam'daki Emevi Camiinde namaz kılacağız, Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacağız, Bilal Habeşi'nin Türbesi'nde dua edeceğiz diyen Erdoğan, ceddimizin kemiklerini nakliye araçlarına yükleyip vatanı yüz üstü bıraktınız, hala anlayamayacak, pişman olmayacak mısınız?"
'AL AT AH MAT OPERASYONU'
AKP'nin "Al At, Ah Mat Operasyonu"nun 21 Şubat 2015 akşamı saat 21 itibariyle başladığını, eş zamanlı iki ricat harekâtıyla yaklaşık 9 saat sürdüğünü dile getiren Bahçeli, "Türk devleti vatanından çekilmiştir. Bu olacak, yenilecek, yutulacak şey değildir. Davutoğlu buna başarı demekte, bu rezillikle övünmektedir. Cumhurbaşkanı söz konusu bozgun için her türlü takdirin fevkinde başarılı bir operasyon yorumunda bulunmaktadır. Özel Genelkurmay Başkanı, 'geride değerli emanetler bırakılmadığını', Davutoğlu da 'manevi emanetler alındıktan sonra geride kalan yapıların kullanılmaz hale getirildiğini' şuursuzca dile getirmişlerdir. Demek ki vatan değerli görülmemektedir. Büyük atamızın kemiklerini oradan buraya taşımak marifet olarak sunulmaktadır. Bugün Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'ndan rahatlıkla ve gurur duyarak vazgeçenler, Allah muhafaza yarın Erzurum'u, Diyarbakır'ı, Edirne'yi önüne gelene peşkeş çekeceklerdir.
Sayın Özel Paşa, senin için vatan nedir? Yoksa Harbiye'de vatan konusu işlenirken dersi mi kırdın, okuldan mı kaçtın?
Sayın Davutoğlu ya sana ne demeli? Ya seni nasıl izah etmeli? Stratejik derinliğin çuvalına her şeyi koydun da bir tek vatanı mı unuttun?
Sayın Erdoğan bu çerçevede sana bir şey demek zaman israfıdır, zira sen vatanla yollarını çoktan ayırdın, çoktan bu defteri kapattın. Genelkurmay Başkanı Suriye'de ortaya çıkan güvenlik sorunları ve askeri zaruretleri bahane göstererek kaçma operasyonunu gerekçelendirmeye çalışmıştır. Suriye'deki güvenlik sorunları yeni değildir ve 4 uzun yıldır sürmektedir. Bize göre, Genelkurmay Başkanlığı Hükümet kanalıyla askeri zaruretlerin neler olduğunu derhal açıklamak durumundadır. Hani ihtiyaç olduğu anda Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'na gidilecek, Türkiye'nin vatanı savunulacaktı? Nerede kaldı kararlılık mesajları, nereye gitti meydan okumalar?" şeklinde konuştu.
'AKP'NİN LÜGATINDA ERKEKLİĞİN ONDA DOKUZU KAÇMAK, KALAN KISMI DA SUSMAKTIR'
"Davutoğlu ile birlikte Özel Paşa karargahta an be an geri çekilmeyi izlerken en küçük bir utanma, mahcubiyet hali göstermemişlerdir." diyen Bahçeli, şunları söyledi: "Başbakan ceketi çıkarmış, masaya serilmiş harita üzerinde incelemeler yaparak sanki fethe çıkmış muzaffer komutan edasıyla pozlar vermiştir. Öyle ya, AKP'nin lügatında erkekliğin onda dokuzu kaçmak, kalan kısmı da susmaktır. Korkaklığın sembolleri koruyamadığı vatan topraklarımızı algı yönetimiyle örtmeye kalkışmışlar, zaaflarını fuzuli hamlelerle telafi etmeye çabalamışlardır. Bu çerçevede Hükümet, sınırlarımızdan 200 metrelik uzaklıkta bulunan Suriye'nin Eşme Köyü'ne askeri birliği intikal ettirmiştir. Sanki gece gündüz ziyaret edecekmiş gibi, Milli Savunma Bakanı'na göre bu uzaklık yürüme mesafesidir. AKP bir tarafta bayrak indirirken, diğer tarafta bölücülerin denetim ve kılavuzluğunda bayrak dikmiştir. Geride iz bırakmamak adına, Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nu imha eden AKP Hükümeti, böylelikle vatan topraklarını bombalayan siyasi bir yönetim olarak Türk tarihinin kara sayfalarına adını yazdırmıştır. IŞİD'ten kaçan Başbakan ve Hükümeti, Süleyman Şah Türbesi'ne ABD'nin izni, PKK'nın yardım ve desteğiyle ulaşmıştır. AKP'nin, PKK-PYD'den ricacı olduğu bölücü çevreler tarafından devamlı gündemde tutulmuştur. Şu işe bakınız ki AKP'nin işbirlikçiliği resmilik ve alenilik kazanmıştır. Erdoğan, Davutoğlu ve Özel Paşa; şehit yuvası, Peygamber Ocağı TSK'yı, Türk milletine ölüm yağdıran PKK'yla aynı çizgiye getirmişlerdir. Ayn El-Arap'tan, yani Kobani'den açılan koridordan geçen birliklerimiz PKK'nın mihmandarlığıyla hareket etmiş, caniyle kahraman aynı kefeye konmuştur. Bunu yapanlara yazıklar olsun ve hakkımız varsa da haram olsun."
'KIBRIS'I MERSİN'E Mİ GETİRECEKSİNİZ?'
"Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu IŞİD tehdidiyle boşaltılmış, bir şehidimiz dışında diğer askerlerimiz çok şükür sağ salim vatanlarına dönmüşlerdir." diyen Bahçeli, "Buna diyecek bir şeyimiz yoktur. Fakat IŞİD'ten kaçarken, PKK-PYD'nin hâkimiyetinde bulunan Eşme Köyü'ne konuşlanmak da neyin nesidir? Bir yanda Türk bayrağı dalgalanırken, hemen yakınında Öcalan canisinin ve PKK'ya ait paçavralarının direklerde sallanmasına nasıl tahammül edilecektir? Burada da bir sorun olursa, nakil işlemi nereye yönelik olacaktır? Cizre'de tehdit var diye, Silopi'de terör saldırısı oluyor diye, Hakkari'de güvenlik zafiyeti olur bahanesiyle buraları da kamyonlara yükleyip nereye götürelim?
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet'inde askeri zaruretler çıkarsa, ne yapacağız, Kıbrıs'ı da Mersin'e, Antalya'ya, Yozgat'a mı nakledeceğiz? AKP Hükümeti Suriyeli muhaliflerin çıkarını gözeten eğit-donat anlaşmasını muhataplarıyla 19 Şubat'ta imzalamıştır. Böylece Suriye rejimine yönelik düşmanlığını belgelemiş, IŞİD'e cephe açmıştır. Şam yönetimi, uluslararası hukukun ve BM kararlarının hilafına fiili işgal karşısında misilleme yaparsa, bu pısırık ve yandan çarklı Hükümet bununla nasıl başa çıkacaktır? PKK'nın gölgesinde Eşme Köyü ve mücavir alanına mevzilenmek akıllara gelmiştir de, sınırlarımızdan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'na kadar uzanan 37 km'lik derinliğe Türk devletinin gücü niçin yerleştirilememiştir? IŞİD kimdir ki Hükümet kaçmaktadır? Askeri zaruretler ve güvenlik sorunları geri çekilmeyi gerektiriyor idiyse, değerli arkadaşlarım söyler misiniz, biz Çanakkale'yi niçin müdafaa ettik, milli mücadeleyi niye verdik?
Mondros Antlaşması'ndan sonra silah bırakmaya yanaşmayarak beş ay direnen, Medine'yi canı gibi savunan, Efendimizin emanetlerini korkusuzca sahiplenen, askerlerine çekirge yedirerek hayatta tutan çöl kaplanı Fahrettin Paşa'yı unutalım mı?
Balkan Savaşlarında aç kalma pahasına Edirne'yi yaklaşık 150 gün savunan Şükrü Paşa'yı hafızamızdan silelim mi?
Allah-u Ekber Dağlarında donduk, ama onurumuzda taviz vermedik. Plevne'de aylarca direndik, ama iffetimizden olmadık.
Budin'in kaybına senelerce ağıtlar yakıldı, Yemen'den Anadolu'ya kadar yalın ayak yüründü, buna rağmen Türk milleti pes etmedi, asla kaçmadı. Aziz ecdadımız Süleyman Şah korksaydı, ezikliği başarı gibi görseydi üç kıtaya nam salmış Osmanlı İmparatorluğu vücuda gelir miydi? Ne büyük bir ayıp ve ahlaksızlıktır ki, atamızın naaşını defnedecek bir toprak dahi bulunamamaktadır. Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu, bu toprakların kilidini açan, bize yurt ve şöhret bırakan Ertuğrul neslinin bedduasını daha fazla üzerinize çekmeyin. Onlar bize devasa bir vatan bıraktı, siz elleri öpülesi ecdadımız Süleyman Şah'a 2,5 metre küplük vatan toprağı bulamıyorsunuz. Bu nankörlük, bu vefasızlık hayatınız boyunca bir gölge gibi peşinizi bırakmayacaktır." ifadelerini kullandı. CİHAN