Bahar aylarında alınan hayati kararlar pişmanlık ile sonuçlanabilir


Bir gün güneşli ve dingin, ertesi gün yağmurlu ve rüzgarlı havaları yaşadığımız bahar dönemi sadece vücudumuzu değil, psikolojimizi de etkiliyor. Bu aylarda alınan hayati kararların pişmanlık ile sonuçlanabileceğini belirten Medical Park Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Engin Türkmen, baharın ayrılık, iş değişikliği gibi önemli kararlar almak için uygun bir mevsim olmadığını söyledi.

Konu hakkında bilgiler veren Yrd. Doç. Dr. Türkmen, güne sadece kahve içerek kahvaltı yapmadan başlayanların ise kalp çarpıntısı, gastrit ve mide krampı riski taşıdığı uyarısında bulundu. Ani sıcaklık değişikliklerinin vücudumuz üzerinde metabolik ve psikolojik etkilerinin olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Engin Türkmen, hızla değişen havalarda dikkat edilmesi gerekenler hakkında şunları söyledi:

BİPOLAR BOZUKLUĞU OLAN DAHA ÇOK ETKİLENİYOR

İnsan vücudunu olumsuz yönde etkileyen değişken bahar havaları, sağlıklı düşünmeyi de engelliyor. Kış aylarından bahar aylarına geçişlerde vücudumuz atmosferde yaşanan basınç ve iyon değişikliklerine uyum sağlamakta zorlanıyor. Bahar günlerinde bir günde üç mevsimi birlikte yaşayabiliyoruz. Sabah erken saatlerde 5 derecelerde olan hava, öğleden sonra 15 derecelere çıkabiliyor. Ani sıcaklık ve atmosferdeki basınç değişiklikleri beyin dalgalarımızı negatif etkileyerek ruh halimizde gelgitlere neden oluyor. Özellikle geçmişinde depresyon ve bipolar bozukluğu olanlar bahar havalarındaki değişikliklerden daha fazla etkileniyor.

DEPRESYON VE DURGUNLUĞA YOL AÇIYOR

Yağmurlu havalarda dışarıda negatif iyonlar çok fazla olduğu için depresif ve durgun bir hale bürünüyoruz. Güneşli havalarda ise havadaki pozitif iyonlar insanlara neşe ve heyecan veriyor. Ruh halindeki bu hızlı değişiklikler doğru karar vermeyi engelleyeceği için havaların dengesiz seyrettiği Mart ayında ve Nisan ayının ilk günlerinde evlilik, ayrılık ve iş değişikliği gibi önemli kararları vermemek gerekiyor. Bu kararları özellikle kıştan bahara geçiş döneminde almamak gelecekte pişman olmamak adına büyük önem taşıyor. Havalar dinginleştiğinde, yani yazın yaklaştığı ve termometrenin hep 24-25 derecelerde, sakin olduğu havalarda bu kararları almakta bir sakınca yok.

BEYİNDEKİ ISI MERKEZİ ZORLANIYOR

Vücudumuzun normal ısısı 37.5 derecedir. Vücudumuzun içindeki biyokimyasal reaksiyonlar metabolizma hızı, bütün enzimatik reaksiyonlar bu optimal ısıda gerçekleşir. Beynimizin ortasında 'hipotalamus' denilen merkezde, vücut ısısını ayarlayan termoregülatör vardır. Bir nevi termostat gibi düşünebiliriz. Dışarıdaki ısı ne olursa olsun, vücut ısısını ayarlayan merkez, dışarıdaki ısıyı bir termostat gibi algılayarak vücut ısınızı artırıp ve azaltarak optimal düzey olan 37.5 derecede tutmaya çalışır.

BÖBREKLERE UYARI GÖNDERİYOR

Termoregülatör merkezi, beynimizi akciğerlerimizi ve böbreklerimizi kullanarak bu ısı dengesini sağlıyor. Dışarıdaki ısı çok fazlaysa bu merkez öncelikle böbreklere, deriye sonra akciğerlere uyarılar gönderir. Deri, dışarıdaki ısı çok sıcak ise ateş yükselmesin diye terler. Terleyerek vücut ısısını dengede tutar. Böbrekler fazla idrar yapmayarak vücutta su tutar; akciğerler de bu suyu solunumla buhar yapıp dışarıya atar. Bu şekilde vücut ısısı dengede kalır. Soğuk havalarda ise vücut ısısını dengelemek için termoregülatör merkezi enerjiye ihtiyaç duyar. Gıdalardan aldığı enerjiyle ısıyı korumaya çalışır. Ancak dış ısı bu şekilde hızlı değişkenlik gösterip 7 - 10 derecelik ani sıcaklık düşüşleri ve yükselişleri yaşandığında, beynimizdeki termoregülatör merkezi zorlanır. Vücudumuzun adaptasyon mekanizmasında bozukluk meydana gelir. Bu bozukluk sonucunda da bağışıklık sisteminde çatlamalar oluşur. Bağışıklık sistemi zayıfladığında ise çok çabuk nezle, grip ve sinüzit olabiliyoruz.

ISLAK SAÇLA DIŞARI ÇIKMAK TEHLİKELİ

Sıcaklıkların ani değişim gösterdiği havalarda ıslak saçla dışarı çıkılırsa, sinüzite yakalanma riski çok fazla olur. Özellikle camı açık şekilde araba kullanılırsa ya da vapurda soğuk esen rüzgarı bir taraftan alınırsa yüz felciyle de karşılaşılabilir. Vücut ısımızı dengede tutan merkez bu havalarda zorlandığı için enfeksiyonlar ve hastalıklar ortaya çıkabilir.

BAHAR YAĞMURU HASTA EDİYOR

Vücut ısısını bu dönemlerde korumak için iyi beslenmek ve doğru giyinmek gerekir. Bahar yağmuru ne yapar ki demeyin, meteorolojiyi takip ederek giyinmekte fayda var. Lahana tipi giyinin, çantanızdan şemsiyenizi eksik etmeyin. Havalar henüz yağmurun vücudumuza erdiği zararı engelleyecek kadar sıcak değil. Bahar yağmurunda ıslanmak ve ardından rüzgar çarpmasına maruz kalmak, vücut ısısının düşmesine neden olur. Bağışıklık sistemi düşer ve enfeksiyona açık bir hale gelir. Nezle virüsleri de bu havaları sever. Kişinin vücut ısısı düşük, bağışıklık sistemi zayıf ve yeterli savunma mekanizması yoksa, solunum yolu enfeksiyonları, sinüzit, bronşit, zatürre, kas ağrıları ve ishal gibi şikayetler sık yaşanır.

DÜZENLİ KAHVALTI YAPMAYANLAR RİSK ALTINDA

Özellikle bu havalarda düzenli kahvaltı şart. Kahvaltı kültürü edinmek çok önemli. Son dönemde iş dünyasında kahve içip işe gitmek gelenek haline geldi. Bu kişiler kahvenin enerji verdiğini düşünüyorlar. Halbuki kahve, kafein içerdiği için dikkati artırsa bile vücuda enerji vermez. Aksine sabahları sadece bir kahve içip işe başlayanlarda kalp çarpıntısı, gastrit ve mide krampları görülebilir. İş yerinde de stres varsa, gergin ve mide kramplı bir gün kaçınılmaz olur.

MUTLAKA GÜNDE 2-3 LİTRE SU İÇİN

Mutlaka evden çıkmadan en azından bir dilim ekmek, bal, bir bardak çayla da olsa kahvaltı edilmeli. Kahvaltı, vücudun bağışıklık sistemi için büyük önem taşıyor. Bunun yanı sıra yeterli miktarda sıvı çok önemli. İyi bir kahvaltı olursa, vücut aldığı enerji sayesinde ısısını 37.5 derecelik tutarak koruyacaktır. Bunun dışında günde 2- 3 litre su tüketilmeli. Çünkü vücudumuzda ısıyı kontrol eden sistem sıvıdır. Ayrıca çok sıcaklarda vücut hararetini düşürmek için su içmek lazım. Ayran ve soda gibi soğuk içecekler de tercih edilebilir. Sıcak havalarda vücut sodyum ve potasyum kaybeder terleme yoluyla. Sodyum ve potasyum ihtiyacı için tuzlu ayran veya maden suyu içilebilir.

TURP VE DOMATES BAĞIŞIKLIK İÇİN ÖNEMLİ

Bağışıklık sistemimizin doğru çalışabilmesi için bol sebze ve meyve, sodyum, potasyumun yanı sıra B12, H vitamini, çinko ve magnezyum almak gerekiyor. Bağışık sistemimizdeki çatlaklardan virüslerin girmemesi için özellikle kırmızı renkli meyve sebzeleri tüketmemiz lazım. Çünkü onların içinde selenyum ve likopen gibi bağışıklık sistemimizi güçlendiren maddeler bulunur. Domateste bulunan selenyum ve likopen bir anti kanserojen ve bağışıklık sistemini koruyan maddelerdir. Kanserleşmeye yakın hücreleri yakalar ve öldürür. Turp, karpuz, kırmızıbiber de bağışıklık sistemi ve kalp için önemli sebzelerdir. Bağışıklık sistemi için biraz da manganez, bakır, çinko gibi maddelere ihtiyacımız var. Bunları da fındık, fıstık ve ceviz gibi kuruyemişleri yiyerek alabiliriz.

POTASYUM VE SODYUM KAYBINA DİKKAT!

Bu mevsimde özellikle yaşlılar, gebeler, çocuklar ve kronik hastalığı olanların ısı kontrol merkezi daha çok zorlanır. Isı değişimine karşı bu kişiler daha hassastırlar. Kalp, tansiyon ve böbrek hastalarının özellikle beslenmelerine dikkat etmeleri gerekiyor. Yeterli miktarda sıvı alımı ve ilaçlarını daha düzenli almaları gerekiyor. Kalp hastaları, bu havalarda elektrolit ölçümlerini daha sık yapmalı. Bazen bu hastalarda el uyuşukluğu olabiliyor. Bu durum aşırı terlemeye bağlı sodyum ve potasyum kaybından olabilir. Kayısı, muz, üzümde potasyum oranı yüksektir. Kronik hastaların daha sık kontroller gerekir. Kronik hastalar normalde 6 ayda bir doktora gidiyorlarsa, yaz başı ve yaz sonunda da hekime gidip kan kontrollerini, üre ve keraitini testlerini mutlaka yaptırmaları gerekir.
CİHAN
<< Önceki Haber Bahar aylarında alınan hayati kararlar pişmanlık ile... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER