'Babamın yüzünü unutmaktan korkuyorum'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Perşembe, Ağustos 22 2019
''Amca! Ferhat polislerin kolları arasında giderken arkasına dönüp dönüp baktı. Her defasında 'Beni beklemeyin, hemen gidin' dedi. Ben ne yapayım şimdi?” "Ah amcam, keşke bu sorunun cevabı bende olsaydı...''

Babamın yüzünü unutmaktan korkuyorum
HARUN TOKAK 

Ağustos ayı benim için biraz da hicrandır…

Hem hatıralarımın ışığı anamı, hem de canım kardeşim Cemal Uşşak’ı bu ayda kaybettim.

Cemal Bey kardeşimin son yazısı, yayınlanmayı bekleyen “Anam ve Davam” kitabıma takdimdi.

O takdimdeki tespiti benim için bir hicrandır…

“… Bu hastalıklı gurbette bir şey daha düşünüyorum. O da iyi ki analarımız hayatta değil, iyi ki ülkemizin içinde bulunduğu bu günleri görmediler.”

Evet, ben de bu tespite yerle gök arası kadar katılıyorum.

Anam şimdi hayatta olsaydı ben ne yapardım?

2015 yılının Ağustos’uydu. Toprak evin odasında bir başıma kaldığımda, anamın ayrılık iniltileri ruhumu, kalbimi, hülyalarımı, hatıralarımı kor bir ateş gibi yakıyordu.

Tüm gözlerden uzak, odamın en kuytu köşesinde başımı ellerimin arasına alıp düşünüyordum: Ben anasız ne yapardım?

İçimde hiç de söyleyemediğim, itiraf etmeye korktuğum duygularımın hapsindeydim. Bir anayı yavaş yavaş yitirmenin kahredici azabı içinde omuzlarıma ve gözlerime çöken ağırlığı taşımak, hayatın tüm girift yönlerini yaşamaktan daha zordu.

Kırık dökük duygularımın cenderesinde bunalmış ruhumla günahkâr ellerimi kaldırıyor, anam ve davam için dualar ediyordum.

Dualarım anamı geri döndürmeye yetmedi.

Anamdan sonra ailemiz ipi kopmuş tespih taneleri gibi dağıldı. Sadece bizim ailemiz değil, bütün bir ülke Kerbela’ya döndü.  

Şiddet, zehirli bir sarmaşık gibi gün gün, saat saat, dakika dakika büyüdü, hâlâ da büyüyor.

İki yıl kadar önceydi… Kuzey ormanlarının uğultularla yeri göğü yıktığı soğuk bir kış günü ağıt gibi bir ses doluyor yüreğime: “

Bu haberler de ilginizi çekebilir