DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, iktidarın şu anda "milli ve dini hassasiyetler" üzerinden siyasi desteği koruma çabasına girdiğini söyleyerek, AKP'nin kaybolan halk desteği karşısında dar bir kesimin oylarını daha da sağlamlaştırarak bir varoluş mücadelesi içinde olduğunu belirtti.
Partisinin yeni açılan genel merkezinde bir grup gazeteci ile sohbet toplantısı düzenleyen Babacan, Ayasofya'nın ibadete açılması, çoklu baro teklifi, İstanbul sözleşmesi ve ekonomi gibi farklı gündem konularına ilişkin soruları yanıtladı.
Ayasofya'nın ibadete açılması
Babacan, Ayasofya'nın Danıştay'ın dün açıkladığı kararın ardından ibadete açılması ile ilgili olarak "hayırlı olsun" temennisini tekrarlayarak, yapının ortak kültür mirası olduğunu ve bu çok kıymetli eserin hem fiziki şartları hem de tarihi anlamının mutlaka yaşatılması gerektiğini belirtti.
Ayasofya ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daha önceki ifadeleriyle bugün yaptıkları arasında tutarsızlık olduğunu da belirten Babacan, "Açıklamaları kronolojik olarak yan yana koyun, dün ne dendi bugün ne yapıldı, birileri bu tutarlılık testini bir gün yapar diye umuyorum" yorumunda bulundu.
Erdoğan, daha önce yaptığı bir açıklamada "Ayasofya'yı açmanın bir götürüsü var. Ayasofya'nın açılmasını isteyenler, yurt dışındaki camilerimizin başına ne gelir hiç düşünüyor mu? Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim" demişti.
Ayasofya'da şimdiye kadar zaten ezan okunduğunu ve Cuma namazlarının kılındığını hatırlatan Babacan, "Yani kısmen açıktı, şimdi anladığımız daha geniş alanlar açılacak ama henüz detay yok, bunu bir iki hafta içinde öğreneceğiz. Mekanın tarihi özelliklerinin korunması son derece önemli bir konu" diye konuştu.
Çoklu baro teklifi
Babacan, dün gece yarısı TBMM'de kabul edilen ve gerek barolar gerekse muhalefet tarafından eleştirilen "çoklu baro" teklifi sürecinde avukatlara yapılan muamelenin kabul edilebilir olmadığını da kaydetti.
Teklife ilişkin tartışmaları Babacan şöyle değerlendirdi:
"Tekli yapı olur, çoklu yapı olur çok kısıtlayıcı bakmamak lazım ama bu teklif neden geldi ve neden geçti, bunun arkasındaki sebebe bakmak gerek. İktidar için ana motivasyon emri altında hareket eden pek çok sivil toplum kuruluşu gibi baroları da kontrol altına almak, diğer her şey ikincil ya da üçüncül konular."
Ekonominin durumu
AKP'de olduğu dönemde ekonominin başındaki isim olan Babacan, ekonomik duruma ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Babacan, şu anda ülkenin ekonomik durumunu iyi görmediğini ve Covid-19 salgınının Türkiye için ekonomik şartları daha ağırlaştıracağını kaydetti.
Bu yıl pandemi nedeniyle Avrupa ekonomisinde yüzde 8-9 oranında daralma beklendiğini anımsatan Babacan, Türkiye'nin en önemli ihracat pazarı olan ve en çok turistin geldiği Avrupa'nın bu durumunu Türkiye'yi önümüzdeki süreçte en çok zorlayacak konular arasında gösterdi.
Babacan ekonominin son durumu ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Türkiye nispeten zayıf bir ekonomik durumda yakalandı pandemiye. Zaten ciddi oranda yavaşlamış bir ekonomik büyüme vardı, TCMB rezervleri erimişti, hukukun üstünlüğü ve yargı ile ilgili ciddi sorunlar vardı. Bunların üstüne pandeminin küresel ve bölgesel etkilerini ekleyince Türkiye'nin işi son derece zorlaşmış durumda."
Babacan, kadınlar başta olmak üzere iş gücüne katılımın giderek düştüğünü, gençlerde de ümitsizlik olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bu sorunlar kolay kolay mevcut yönetim anlayışı ile çözülebilecek şeyler değil. Yeni iş alanları için yatırım, yatırım için ise güven ve istikrar gerekiyor. Güven ve istikrar olmadan işsizlik sorununu çözmek mümkün değil. Tünelin ucunda şu an ışık falan görünmüyor, tünelin ucu açık mı kapalı mı o da belli değil ve mevcut yönetim çözüm üretemiyor."
"Lafla peynir gemisi yürümez"
Babacan, ekonominin giderek kötüleştiğini ve iktidar buna çözüm üretemediği için başka konuları ön plana çıkardığını ifade ederek, bu nedenle hep ekonomi dışındaki maddelerin ön planda tutulduğunu belirtti.
"Milli ve dini hassasiyetler üzerinden durumu idare etme ve siyasi desteği koruma çabası var. Ama lafla peynir gemisinin yürümesi de mümkün değil. İnsanların duygu dünyası tabi ki çok önemli ama reelde insanlar adalet, özgürlük ve refah ister" diyen Babacan, bu sağlanamadığı zaman siyasi sistemin zayıflayacağını kaydetti.
Vatandaşların "daha kötüsünden korktuğu için" mevcut yönetime destek verdiğini söyleyen Babacan, DEVA'nın ekonomi modelinin saç ayaklarını "güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı" olarak sıraladı.
"Ben yaptım oldu denmemesi lazım"
İstanbul Sözleşmesi'nden Türkiye'nin çekilmesi tartışmaları ile ilgili de konuşan Babacan, bu sözleşme imzalandığı sırada daha farklı bir bakış açısı bulunduğunu ancak şimdi iktidarın eriyen halk desteğini dar bir kesime daha çok hitap ederek kapatmaya çalıştığını savundu.
Babacan şöyle konuştu:
"Eğer imzalar çekilecekse imza atılırken bulunan toplumsal mutabakat anlayışı ile yapılması lazım. 'Ben yaptım oldu' denmemesi lazım. Ama bugün için sözleşme vardır ve olduğu sürece de gereğinin yapılması gerekir."
Sosyal medyaya ilişkin değerlendirme
Gündemde olan sosyal medya düzenlemesi ile ilgili henüz ortada somut bir teklif bulunmadığını belirten Babacan, belli başlı sosyal medya kuruluşlarının tamamının sadece Türkiye'de değil her ülkede terörle mücadele ve 18 yaşın altındakilerin korunması ya da ağır hakaret gibi konularda zaten işbirliği içinde olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu firmalar terörü destekler konuma zaten düşmek istemez, sadece Türkiye değil her ülkede bu böyle. 'İnsanların sesini kısalım, konuşturmayalım ve bu firmaları da yönlendirelim' derseniz o zaman olmaz. Burada ne yapılmak isteniyorsa amaç açık şekilde ortaya konmalı. Konuşarak değil de sopayla bir şey yaptırmaya çalışırsanız bunun amacının farklı olduğu ortaya çıkar."