Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlali yapıldığı” gerekçesiyle haklarında verdiği tahliye kararı, yargılamayı yapan mahkemeler tarafından reddedilen tutuklu gazeteciler Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın avukatları detaylı bir açıklama yaptı.
Ergin Cinmen, Figen Albuga Çalıkuşu, Ferat Çağıl ve Melike Polat imzasıyla yayınlanan açıklamada tahliye kararı sonrasında iktidar kanadından gelen yorumların hukuki ve kanuni dayanaktan yoksunluğu gözler önüne serildi.
Avukatlar, hiçbir organ, merci, kişi ve kararı uygulayacak olan birinci derece mahkemesinin AYM'nin gerekçeli kararını tartışamayacağına ve ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için gereğini derhal yapmakla yükümlü olduğuna dikkat çekti.
“OHAL KHK’ları için iptal kararının reddine karar verirken Anayasa Mahkemesi saygın, temel hak ve özgürlükler noktasında karar verirken ise saldırılan bir mahkeme olmamalıdır. Hukuk vicdanı olan tüm hukukçuları, hukuk güvenliği altında ülkesinde yaşamak isteyen ve hukukun üstünlüğüne inanan herkesi hukuka sahip çıkmaya, gerçekler üzerinden konuşmaya ve tartışmaya davet ediyoruz” ifadelerine yer verilen açıklamanın tam metni şöyle:
"Bizler Şahin Alpay ve Mehmet Altan vekilleri olarak, 11.01.2018 tarihli Anayasa Mahkemesi kararları sonrasında gündemde yer alan; ancak bir kısmı gerçeğe uygun düşmeyen hukuki meselelere açıklık getirmeyi, hukukçu kimliklerimiz ve sorumluluğumuz nedeni ile zorunlu görmekteyiz. Anayasasında, hukuk devleti olduğu yazılı olan ülkemizde hukuk güvenliği altında yaşadığı kabul edilen her bireyin bu gerçekleri bilmesinde, bu tarihi dönemeçte ihtiyacı ve zorunluluğu bulunmaktadır. Hiç kimse mahkeme ve hakimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunanamaz.
* Anayasanın 138. Maddesinin 1. Fıkrasına göre “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
* Gene 138. Maddesinin 2. Fıkrasına göre “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
* 138. Maddesinin 3. Fıkrasına göre “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”
* 138. Maddesinin 4. Fıkrasına göre “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Bu düzenlemeye göre yapılan açıklamalar ile Anayasa’nın bu amir hükmü ihlal edilmektedir.
ANAYASA MAHKEMESİ GÖREV GASBINDA BULUNMAMIŞTIR, SINIRLARINI AŞMAMIŞTIR
Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 148.maddesine göre bireysel başvuruları inceler. Hüküm gereği Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince giderilmemesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Buna göre;
* Yargı mercilerinin “suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunup bulunmadığını”, “tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığını”, “tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün” takdir aralığını aşıp aşmadığı, Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir.
* Her ne kadar tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındaysa da; kanun veya Anayasa’ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açıkça keyfilik halinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren kararlar bireysel başvurudaki inceleme kapsamındadır.
* Anayasa Mahkemesi bu denetimini, somut olayın koşullarını dikkate alarak, özellikle tutuklamaya ilişkin süreç ve tutuklama kararının gerekçeleri üzerinden yapar.
* Bu denetim mahkemenin yerine geçmek ve yerindelik denetimi yapmak değildir.
* Anayasa Mahkemesinin tüm kararlarında bu denetim vardır. Örneğin 230 kişinin bireysel başvuruda bulunduğu ve kamuoyunda Balyoz kararı olarak bilinen Anayasa Mahkemesinin 2013/7800 sayılı kararının 59. Paragrafında;
“Bireysel başvuru yolunda derece mahkemelerinin gerekçelerinin niteliği, ancak açık bir keyfilik veya takdir hatası oluşturduğu ya da makul ve ikna edici açıklamalar içeren bir gerekçe gösterilmediği, iddia olunan eylem ile hüküm arasında "uygun illiyet bağı" kurulmadığı durumlarda denetlenebilir. Derece mahkemesi kararlarının, adalet gereksinimini giderecek ölçü ve nitelikte yeterli gerekçe ile açıklanıp açıklanmadığı hususları, adil yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesince yapılacak denetimin kapsamında yer almaktadır” ifadesi ile yapılan denetimi izah eden tespit bulunmaktadır.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARINA DİRENEN MAHKEMELER NÖBETÇİ MAHKEME DEĞİLDİR
Anayasa Mahkemesi kararları, yüksek mahkemenin saptadığı ihlalleri ortadan kaldırmak üzere Mehmet Altan’ın yargılamasını yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ve Şahin Alpay’ın yargılamasını yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne UYAP üzerinden saat 17.00 sıralarında tebliğ edilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan ve Anayasanın amir hükümlerini ihlal eden mahkemeler, siyasi iktidar tarafından yapılan açıklamalarda yer aldığı üzere nöbetçi mahkemeler değil, yargılamayı yapan mahkemelerdir.
Anayasa Mahkemesi dosya içeriğini bilmiyor ya da yalnızca iddianame sürecine kadar incelemiş değildir.
Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında da yazdığı üzere; başvuru formu ve ekleri ile birlikte UYAP üzerinden her iki dosyanın tamamını ve geldiği son aşamaya kadar olan süreçlerini detaylı şekilde incelemiştir.
Bireysel başvuru kararları, iptal kararları gibi Resmi Gazetede yayınlanmak zorunda değildir.
Anayasa Mahkemesi her iki gerekçeli kararını aynı gün resmi sayfasında yayınlamış ve hatta aynı gün saat 23.22’de, resmi sayfasında kararını yayınladığını resmi Twitter adresinden duyurmuştur.
BİRİNCE DERECE MAHKEMELERİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARINI TARTIŞAMAZ
Anayasa’nın 153/son hükmü ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 66/1 maddesi gereği “Mahkeme kararları kesindir. Mahkeme kararları Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”
Buna göre hiçbir organ, merci, kişi ve kararı uygulayacak olan birinci derece mahkemesi gerekçeli kararı tartışamaz, ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için gereğini derhal yapmakla yükümlüdür. Bu yasal düzenlemeler değişmedikçe aksi hal mümkün değildir.
Anayasa hükümleri bariz bir şekilde ihlal edilmeye devam edilirken TC Anayasası ile kurulmuş Anayasa Mahkemesi kararına göre tutukluluğun devamında ısrar edilmekle; Anayasa’nın 19.maddesinde düzenlenen ve güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” ihlal edilmekte ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (TCK 109.madde)” suçu her an vücut bulmaya devam etmektedir.
OHAL KHK’ları için iptal kararının reddine karar verirken Anayasa Mahkemesi saygın, temel hak ve özgürlükler noktasında karar verirken ise saldırılan bir mahkeme olmamalıdır.
Hukuk vicdanı olan tüm hukukçuları, hukuk güvenliği altında ülkesinde yaşamak isteyen ve hukukun üstünlüğüne inanan herkesi hukuka sahip çıkmaya, gerçekler üzerinden konuşma ve tartışmaya davet ediyoruz."
Artigercek.com