Bugün sona ermesi beklenen programda, şiddet içeren aşırıcılık ve bu alanda Müslüman toplumuna düşen sorumluluklar tartışıldı. Son dönemde artan terör olaylarının İslam ile bağdaştırılması sonrasında İDP ve Gülen Kursu bu inisiyatif ile birlikte hem İslam uleması hem de Müslüman olmayan önderlerin bu alanda yapılabilecek çalışmalar için bir araya getirdi.
Etkinliğin ikinci gününde Fethullah Gülen Hocaefendi’nin programa gönderdiği mesaj salonda okundu. Gülen mesajında şiddete karşı Müslümanlara ve gayrimüslim vatandaşlara büyük görevler düştüğünü belirtti.
Hocaefendi'nin gönderdiği mesajda yer alan ifadeler şöyle: "Terörist grupların en temel hatası İslam'ın temel kaynaklarından yaptıkları iktibasları siyak sibak münasebetinden kopararak zaten önceden tespit ettikleri hedeflere ulaşmada vasıta olarak kullanmalarıdır. Tarihi, edebi, sosyal ve dini bağlamlarından kopararak yaptıkları iktibasları temsil iddiasında bulundukları dinin ruhuna tamamen zıt şekilde kullanıyorlar.
İslami geleneğin yanlış anlaşılan ve terörist gruplar tarafından suiistimal edilen başka bir yönü ise tedafüi mahiyetteki savaşları düzenlemeye matuf olan hükümleridir, Kur'an-ı Kerim mütecaviz savaşları tecviz etmez. Tedafüi savaşları düzenlerken de silahlı çatışmalardan mümkün oldukça kaçınmayı, kaçınılamazsa insan kayıplarını en aza indirmeyi ve kaçınılamayan çarpışmalarda yara alan insani ilişkileri tedaviyi hedefler.
Terörist grupların Müslümanca davranmadığını veya gayrimüslim bazı çevreler tarafından manipüle edildiğini söylemekte yetinip kendi mesuliyetimizden kaçamayız. Bu gruplar neticede bizim cemiyetlerimiz içinden eleman devşiriyorlar ve bunu yaparken İslami kaynakları suiistimal ediyorlar. Müslümanların geçmişte emperyalist devletler elinde çektikleri veya günümüzdeki bazı devletlerin menfi uygulamaları, bizim terörist grupların barbarca saldırılar karşısında sessiz kalmayı ve tel'in etmemeyi tecviz etmez. Müslümanlar, zulmü durdurmak gibi meşru bir hedefe giderken savaşmayan sivilleri öldürmek gibi gayrimeşru yolları kullanamaz.
Modern zamanlarda Müslümanlar demokrasi ve devlet seviyesinde laiklik gibi kavramlara tatbikattaki kusurlar ve bu kelimelerin başka diller kökenli olması gibi sebeplerle tepki gösterdi, eğer demokrasinin sacayakları cemiyetin bütün fertlerini kendi konumunda kabul kabul etmek, adalet ve hukukun üstünlüğü, temel insan hakları ve hürriyetlerinin korunması gibi şeylerse onu İslami değerlere zıt gibi görmek doğru değildir.
Son olarak, terörizm problemine çözümler aranan masalarda Müslümanların bir sandalye sahibi olması azami ehemmiyete haizdir, Müslümanlar’a karşı korku ve şüpheyle şekillenen günümüz atmosferinde bunu yapmak çok zordur; ancak zorluğuna rağmen gelecek nesillerin cemiyetleriyle sağlıklı ilişkiler içinde olabilmesi için vazgeçilmez bir vazifedir.
Küreselleşen dünyamızın Müslüman olmayan vatandaşlarının da sunu görmesi gerekir ki ISIS, Bako Haram veya El Kaide gibi grupların arz ettiği terörizm belasından kurtulmak orta direk Müslümanlarla pozitif bir angajmana girmeden mümkün değildir, Müslümanların toplumlarından yabancılaştırılmaması için nefret tellalları ve korku zihniyetli fanatiklerin marjinalleştirilmesi için herkes gayret sarf etmelidir.
Bu konferans insanlığın iki önemli grubunun temsilcilerini bir araya getirerek ve aralarında çok geç kalmış bir diyaloga zemin hazırlayarak önemli bir problemi çözümler aramayı hedeflemiştir. Ümit ve duam odur ki burada dile getirilen fikirler ve bunları uygulama adına yapılacak faaliyetler sadece Belçika'da değil, ayni zamanda Avrupa'da ve bütün dünyada barış ve sosyal uyuma hizmet etsin.”