Anayasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç'a öğrenciler, konuşma yaparken yumurta atmışlar. "
Öğrenciler" kelimesi bu cümlede lâf olsun kabilinden bir mânâ taşıyor; güvenlikçilerin hemen toparladığı üç kişinin sıradan öğrenci olmadığı, tâbir yerindeyse profesyonel öğrenci oldukları hükmüne varıyorum.
Kılıç konuşurken ayağa kalkıp, "Siz burada yargı reformundan bahsediyorsunuz ama üniversite öğrencileri tutuklanıp cezaevine gönderiliyor" diye alternatif
bildirilerini sunan öğrencilerimiz, tebliğin altını birkaç yumurta ile imzalamışlar.
Yumurtalar Haşim Kılıç'a isabet etmemiş; buradan alternatif yumurtalı korsan bildiri sunan öğrencilerin iyi birer atıcı olmadıkları sonucuna varıyoruz. Diğer taraftan başkanın korumaları, alternatif yumurtalı korsan tebliğ servisi başlayınca hemen şemsiyelerini açarak bir nevi
füze kalkanı
savunma sistemi oluşturmuşlar. Hmm, acaba, başkanın yumurtalı saldırıya uğrayacağı konusunda ihbar mı almışlardı, yoksa halka ve özellikle profesyonel öğrencilere açık bu gibi toplantılarda söz alacak hatiplerin, yumurtalı
eleştiri ihtimaline karşı şemsiyelenmeleri gerektiğini mi anlamalıyız, bilemiyorum. Aklım karıştı.
Peki, alternatif yumurtalı korsan bildirinin özü nedir; inceleyelim. İki cümlelik bildirinin özü şudur: "
Üniversite öğrencileri tutuklanıp cezaevine gönderiliyor!" Bu bir şikâyet ve eleştiri cümlesidir ve mefhumun muhalifinden şunu anlıyoruz: Öğrenciler tutuklanmamalı ve cezaevine gönderilmemelidir! Neden? Çünkü onlar öğrencidir! Hukuk fakültesi öğrencisi olduklarını tahmin ettiğim bu gençlere, "Cezai
ehliyet"in sınır ve kapsamını hatırlatmaya gerek görmüyorum; zaten bilirler fakat belli ki üniversite öğrencilerine mahsus özel bir kovuşturma ve
yargılanma dokunulmazlığı istiyorlar.
Ne hakla ve hangi sebeple? Çünkü onlar gençtir, öğrencidir, üniversite öğrencisidir... Beğenmedikleri konuşmacıya yağlı urgan, yumurta,
çürük domates atabilir, ıslıkla
protesto edebilir, yuh çekebilirler.
Bu çocuklara bir noktada hak veririm; hâlâ bu gençlere, "Siz gençsiniz, ne yapsanız yeridir; üniversiteye polis giremez, size kimse dokunamaz. Bir ok atsanız kebab olur be!" diye gaz veren çevreler var.
Çevre dediğime bakmayınız efendim; yaşı altmışı devirmiş "Aah 27
Mayıs, ne günlerdi azizim" diye sayıklayıp duran bir kıt'a kırçıl yazar.
Hani, gerçekten fikir hürriyetini savunuyor olsalar gam yemem; fikir dedikleri, sadece kendilerinin savunduğu şeyler. Karşı düşünce, onlara göre dayakla, sopayla susturulması, kampüsten defedilmesi gereken zararlı atıklardır.
Ayol sizin kerâmetiniz nereden menkûl; hangi hukuk içtihadından, hangi fikri doktrinden derliyorsunuz bu romantik saçmalıkları?
Kanunların suç saydığı fiili işlerseniz, karşılığını görürsünüz gençler. "Ama o fiil aslında suç değildi amca" diyorsanız oturup uslu uslu izah eder, derdinizi anlatır, demokratik eleştiri hakkınızı kullanırsınız. Yumurtayla bildiri yazmaya kalktığınızda, şekil A'da görüldüğü gibi iki saniyede derdest edilip dışarı çıkarılır;
kuzu kuzu ifade verip fotoğrafınızı çektirdikten sonra akşama doğru serbest kalıp örgüte gider, "Nasıl
eylem koyduk ama" diye hava atarsınız.
Breh breh breh...
O gençler ki, kendisi gibi düşünmeyen birinden aynı tarzda bir yumurta yese, atanı öldürmeye kalkışır; çünkü bilir ki yumurta eleştiri değil; aşağılama, istiskâl,
hakaret...
Not: Böyle şeyler yapmakta zevk bulan örgütler ve azmettirdikleri çocuklara bir tüyo vereyim; 6008 sayılı "Yumurta atan çocuklar" kanununu nazarı dikkate alırlarsa daha iyi ederler. Neticede çocuk mahkemesine gideceklerdir ve asıl gitmeleri gereken yer de orasıdır netice itibariyle...