Evet, artık anlaşıldı. Bir ‘lapsus’ (istenmeden ağızdan kaçan söz) sonucu, ülkeyi bir A.Ş- Anonim Şirket gibi yönetmeyi ne denli istediğini açıklayan Cumhurbaşkanımız (ama aynı zamanda başbakan, aklınıza gelecek tüm bakanlar, ayrıca her yerin valisi, belediye başkanı ve her konunun uzmanı olarak!), her yere artık AKP’nin de değil, kendisinin kişisel damgasını vurma telaşı içinde proje üstüne proje açıklıyor, beyanat üstüne beyanat veriyor.
Ülkenin ve dünyanın en önemli meselelerini, örneğin haftalık muhtarlar toplantısı gibi en seçkin ve elit bir kesimin önünde ele alıyor, mesajlar yağdırıyor. Maliye Bakanı’ndan Merkez Bankası Başkanı’na, Obama’dan Hollande’a herkese ne söyleyeceği varsa, önce muhtarlara açıklıyor. Hadi bizimkiler neyse, ama yabancı devlet adamlarına nerede, hangi toplantıda bizimkinden zılgıt yediklerini açıklamaya kalksanız, beceremezsiniz!... Sahi, muhtarın İngilizcesi neydi?
Bu arada İstanbul için düşünülenler ve bunlardan açığa çıkanlar gerçekten ürpertici. Bu kentte özellikle tüm bir Cumhuriyet tarihinin, kökenleri elbette Osmanlı’ya dek uzanan ve ortak bellek denebilecek şeye mâl olmuş özellikleri, mekânları ve yapıları sinsice bir gayretle yok ediliyor.
Sırf yok etmek değil, aynı zamanda o alanları, o mekânları olabildiğince sermayeye peşkeş çekmek, rant kapısı haline getirmek. Ve bunu yaparken de aileyi, eşi-dostu, yakınları ve yandaşları gözetmek...Yani tam bir ticari şirketin yapacağı biçimde, o mantıkla....
Yalnızca geçen Pazar ve sadece Hürriyet gazetesinde açıklanan projeler korku vericiydi. Örneğin ‘Sirkeci Değişiyor’ başlıklı geniş haber... Ne imiş? Tüm bu alan ve tren hattı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devrediliyor. Trafik yeraltına inecekmiş, banliyö trenleri kalktığından sadece sembolik bir tren hattı kalacakmış: Süs gibi... Sirkeci Garı ve diğer yapılar Kent Müzesi ve ‘butik otel’ olacakmış. Denize kazık çakılarak oluşturulacak platformda ‘konser alanı’ yapılacak, 4 bin metrekarelik alanda gezi alanları oluşturulacak. Ama dikkat: Tüm bölgede tek katlı ticari alanlar, yani açıkçası dükkanlar ve kafeler de öngörülüyor.
Tüm bunları iyi ve hayırlı şeyler saymak için, gerçekten saf olmak ve önceki AKP damgalı uygulamaları bilmemek gerekiyor. Neresinden başlamalı?
(...)