At bakıcısı

Samanyoluhaber.com Prof. Dr. Şerif Tekalan'ın yazısı

SHABER3.COM

PROF. DR. ŞERİF ALİ TEKALAN

Konuşma ve konferanslarıyla meşhur bir adam, davet edildiği şehre uçakla gelir, havaalanından da taksiye binerek konferansın yapılacağı salonda ilan edilen zamanda bulunur. Çok büyük bir salon tutulmuştur. Sahneye çıkınca koskoca salonda ön sırada oturan bir tek kişi vardır. Morali bozulur. Derhal salonu terk etmek ister. Ön sırada oturan tek kişiye; “Bu konferans, aylar önce planlandı, afişler hazırlandı, gazetelerde ilanlar verildi, ben de başka bir şehirden geldim ve tam zamanında buraya yetiştim. Ama görüyorum ki senden başka kimse yok. Bu duruma moralim bozulduğu için çekip gitmek istedim, ama bir tek sen gelmişsin, sana sorayım da öyle gideyim diye düşündüm. Ne dersin benim çekip gitme düşünceme” der.

 Ön sırada oturan kişi, “Efendim ben bu işlerden anlamam , size de bir şey diyemem.’’ der. Sonra devam eder: ‘’Ben at bakıcısıyım. Ahırımda altı tane atım var. Bunlardan beş tanesi kaçsa, kalan o bir tanesine yem vermemezlik etmem“ der. Konuşmacı, kendi kendine, “Bu insan bilge bir insana benziyor, ben gitmeyeyim, tek bu insan bile olsa konferansımı vereyim“ diye düşünür. Sonra da daha önceden hazırladığı konuşmasının tamamını bitirir.

 Ön sırada oturan kişiye, “Konuşmamı nasıl buldunuz, fikriniz nedir?“ diye sorar. At bakıcısı da; “Efendim ben bu işlerden anlamam, ben at bakıcısıyım, benim ahırımda altı tane atım var. Bunlardan beşi kaçsa, kalan birine diğer beşinin de yemini vermem” der.

 Değişik vesilelerle bulunan yerlerde, bazı insanlar yerli yersiz, konuşulan konuyla da ilgili olmayan, aynı zamanda da çok uzun olan konuşmalar yaparlar. Dinleyiciler, bir yandan yorulurlar, bir yandan da bir şey diyemezler. Ama konuşma yapan bu insana  kafalarında bir not verirler. Daha sonra bu kişiyle ikinci bir yerde karşılaştıklarında, ya orayı terk ederler, ya da iradi olarak konuşmacının konuşmasını keser ve başka konulara girerler.

 İnsan, hem kendisini küçük düşürücü hem de başkalarını rahatsız edici, bu şekilde yerli yersiz  uzun konuşmalar yapmamalıdır.

 Nerede, niçin, ne kadar, hangi üslupla konuşulması gerekiyorsa, bunlara dikkat ederek konuşabilmek, ölçülü olmak, ilgili konulara girebilmek çok önemlidir.

 Uzun ve o andaki konuyla ilgili olmayan konuşmalar, bir konuyla ilgili ne kadar önemli olursa olsun insanlar tarafından asla dinlenmezler ve kritiğe tabi tutulurlar.

 Gerek davetli, gerekse davetsiz, insanların arasında bulunulduğu zaman, mümkün mertebe, yeri de gelirse uzatmadan ve çok kısa konuşmak gerekir. Sorular olsa bile yine onların cevapları mümkün olduğunca kısa olmalıdır. Yoksa uzun konuşmalarıyla insanları yoran ve bıktıran kişiler, bir bakıma insanlar tarafından onların kafalarında ayrı bir yere konulurlar. Haklı ve doğru olduğu konularda bile, insanların kafasında bu insana karşı hep soru işareti oluşur.

 Yıllar önce bir dostumun şu şekilde dediğini hatırlıyorum: ‘’Bu şekilde, adeta virgülsüz ve nefessiz konuşan birisi, ‘Sizi ziyarete geleceğim’ diye bana telefon ettiğinde, ben onun konuşması esnasında, onu kıracak bir söylem ve davranışta bulunmamak için yüksek dozda sakinleştirici alıyorum. Çareyi ancak bu şekilde bulabildim” demişti.

 Söylem tarzları ve takınılan tavırlar da süre kadar önemli

 Konuşmalar esnasında, süre bu kadar önemli olduğu gibi, konuşma konuları, bunları ele alış şekilleri, kişinin bunları söylem tarzları, takındığı tavırlar da en az süre kadar önemlidir. Çok değerli bir  malı satmaya çalışan insanın, onu anlatırken ki yanlış söylem ve tavırları durumunda o malın satılamayacağı gibi, herhangi bir konuyu bu şekilde yanlış takdim etme de yine o konunun anlaşılamayacağı anlamına gelir.

 İnsanın bu gibi durumlardan ders çıkarması, kendisinin bu hataları yapmaması, güzel örneklerden istifade etmesi, alçakgönüllü ve beklentisiz olması, onun konuşmalarını karşıdakiler tarafından daha değerli kılar. Ve bu değer, kalıcı olur.

 Konuşmalar uygun ve makul nüktelerle zenginleştirilmeli

 İnsanlar, bu tip kişileri, daha çok istifade edebilmek için tekrar tekrar dinlemek isterler. Böyle bir istifadeye kapı aralayabilmek için de herhangi bir yerde, bir konuda konuşacak insanların, önceden kafalarında iyi bir plan yapmaları, zamanı uzatmamaları, uygun ve makul nüktelerle konuşmalarını zenginleştirmeleri, seslerinin şiddetini yükseltmemeleri, ama çok da kısık bir sesle konuşmamaları, görüşmeleri daha verimli kılar.

 Güzel bir söz vardır: ‘’İnsan giyimi kuşamı ile karşılanır, davranış, fikir ve konuşmalarıyla da uğurlanır.‘’  İnsanın zaten zamanı sınırlı olduğu için, kısıtlı zaman dilimlerinde daha verimli olunması açısından da bu noktalara dikkat edilebilirse, dinleyenler daha çok istifade ederler ve bunların devamının gelmesini beklerler.

 Kaçırmak değil de merakla beklenme modunda olmak, olmaya gayret etmek gerekir.

ÖNE ÇIKAN HABERLER