CHP’li ve DEM Partili belediyelere kayyum haberleri de peşpeşe geliyor. Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Astrolog Hilal Saraç ile BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen başta olmak üzere birçok kişi birkaç aylık süre zarfında tutuklandı.
Yargıda yaşanan gelişmeler siyasi iktidarın toplum üzerinde baskı kurması olarak değerlendirilirken Cumhuriyet’e konuşan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum, tedbir anlamındaki tutuklamanın cezalandırılmaya dönüştüğüne dikkat çekti.
"BENZER BİR DÖNEM"
Ülkede dönem dönem yargılama süreçlerinin cezalandırılmaya dönüştüğünü belirten Batum, “91-94 yılları arasında Seyfi Oktay Adalet Bakanı olarak gözaltı sürelerinin kısaltılması, hukuka aykırı tanıklıklar ve kanıtlar gibi önemli konularda düzenlemelerle bu sorunun çözümü için önemli adımlar atmıştı. Bu değişiklikler tam olarak uygulanamasa da Avrupa Birliği’ne uyum süreci kapsamında da yine bazı değişiklikler yapıldı, ancak sonra yine benzer bir noktaya dönüldü” dedi.
17-25 ARALIK HATIRLATMASI!
Batum, “17-25 Aralık’ta yaşananlarla iktidar, bu tarz uygulamaların kendisine de uygulandığını gördü ve onlar da bazı değişikliklere gitti. Ancak şimdi yeniden benzer bir dönem yaşanıyor” dedi.
"BEDELİNİ ÜLKE ÖDER"
İddialara ilişkin soruşturma açılmasının gayet olağan olduğunu söyleyen Batum, yargı sürecinin usul ve esasına ilişkin ise şunları söyledi:
“Bir kişi hakkında ağır bir suç işlediği iddiası ileri sürülebilir. Bu kapsamda elbette soruşturma da açılabilir. Sorun bu değil. Ancak bu sürecin nasıl yürütülmesi gerektiği hukuk çevresinde bellidir. Gözaltı süreci 4 günü geçemez. Katalog suçlar dahil delil karartma şüphesi, kaçma şüphesi toplumdan ayrılması gerekecek bir tehlike şüphesi yoksa bu kişinin tutuklanması için şartlar olgunlaşmamış demektir. Soruşturma için objektif ve ortalama bir kişiyi ikna edecek seviyede verilerin olması gerekir. Ancak tutuklama için çok daha açık ve zorlayıcı verilerin olması gerekir.
AİHM kararları da ortadadır, bir kişinin tutukluluk süreci, kapsamlı gerekçe belirtmeden ve yeni gelişmeler yaşanmadan uzatılamaz. Ayrıca bir kişinin sosyal medya paylaşımında toplumsal tehlike yaratacak bir içerik varsa bunun işlemi de 10 yıl sonrasında yapılmaz. Ergenekon sürecinde yaşanan bir süreci yeniden yaşıyoruz. Aynı çukura bir kez daha düşülmesinin bedelini en çok yine ülke öder. Yanlıştan bir an önce dönülmeli. Hukuk devleti olmanın gerekleriyle ve devlet ağırlığıyla hareket edilmeli.”