12 Aralık 2019'da Çin’in Wuhan şehrinde ilk yeni tip Koronavirüs (Covid-19) vak'asının tespit edilmesinin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti, ancak salgın dünya genelinde etkisini artırmaya devam ediyor.
Sadece 3 hafta gibi kısa bir süre içerisinde küresel vaka sayısı 40 milyondan 50 milyona ulaştı. Bu hızlı tırmanıştan Türkiye’ye de pay düştü. Ülkedeki vak'a sayıları bilinmese de; hasta ve ağır hasta sayıları hızla artıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı 'resmi verilere' göre 10 Kasım itibariyle ağır hasta sayısı 3 bini geçti.
Salgını kontrol altına almak için kısıtlı önlemler yeterli mi?
Türkiye gibi hasta sayısının hızla arttığı Avrupa ülkeleri birer birer, ulusal karantina tedbirlerine geçiş yaptı. Fransa 30 Ekim, İngiltere de 5 Kasım itibarıyla sokağa çıkma yasakları uygulamasına geri döndü. Aynı şekilde Almanya’da da sokağa çıkmada kısıtlamalar getirildi.
İtalya’da da belirli şehirlerde gece sokağa çıkmak yasak hale geldi. Bu esnada Türkiye’de ise paket servis hariç olmak üzere lokanta, restoran, kuaför, düğün salonu, yüzme havuzu, halı saha, tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri iş yerlerinde hizmetlerin saat 22.00'de sona ereceğini duyuruldu.
‘Eylül ayının son haftasından bu yana Türkiye en kötü döneminde, Nisan’daki tepe noktayı geçmiş olabiliriz’
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Türkiye’nin Koronavirüs yönetimini, ülke genelinde gelinen noktayı ve salgınla mücadele için yapılması gerekenleri Sputnik Ajansı'na anlattı.
Ülkenin Eylül ayının son haftası itibarıyla “en kötü döneme” giriş yaptığını aktaran Prof. Dr. Pala şunları söyledi: “En kötü döneme giriş, Eylül ayının son haftasında oldu. Biz bunu kendi ağımızdan gelen bilgilere dayanarak söylüyoruz. Çünkü Sağlık Bakanlığı, doğrulanmış olguları açıklamıyor. Bizim kendi gözlemlerimize göre Eylül ayının üçüncü haftasından sonra bir hızlı artış oldu. Sonrasında, özellikle son 2 haftadır biz de bu artışlardaki eğilimi daha dramatik olarak gözlüyoruz.
Bizim gözlemlerimiz şu anda Türkiye’deki olgu sayısının Nisan’daki tepe noktasına ulaştığı kadarki dönem kadar ya da daha fazla olduğunu düşündürecek biçimdedir. Bunu bir tek İstanbul ile sınırlı olarak söylemiyorum. Bu tablo, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa başta olmak üzere pek çok şehir için geçerli.”
‘Türkiye’de 2 binin biraz üstünde olgu sayısı gerçekten değerlendirmeye alınabilecek durumda değil’
Prof. Dr. Pala “Kasım’ın ilk günlerinden itibaren Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan günlük ağır hasta sayısı, o gün için açıklanan bugünkü hasta sayısının üstüne çıktı. Dolayısıyla ağır hasta sayısının günlük hasta sayısından fazla olması bize 2 şeyi gösteriyor. Birincisi, gerçekten hasta sayılarında ciddi bir artış var. İkincisi, Sağlık Bakanlığı bu ciddi artışa rağmen kendisinin hasta diye nitelediği doğrulanmış olgularda topluma sunduğu sayıyı daha da azaltarak karşımıza çıkarmaya başladı.
Bir somut örnek vereyim. Birkaç gün önce Fransa’da bir günde 80 binin üzerinde olgu saptanmışken, Türkiye’de 2 binin biraz üstünde olgu sayısı gerçekten değerlendirmeye alınabilecek durumda değil. Dolayısıyla son 2 haftadır daha da artan bir şiddette hasta sayısıyla ve tamamı açıklanmıyor olmasına rağmen Sağlık Bakanlığı tarafından açıklandığı kadarıyla bile günlük ölüm sayısına biz de tanık oluyoruz” diye devam etti.
‘İstanbul ve Bursa’da yatak bulmak giderek zorlaşıyor’
Türkiye’de halihazırda alınan önlemleri de değerlendiren Prof. Pala, “Ülkenin hangi tedbirleri alması gerekir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Biz tedbir alınmasının gerekliliğini Eylül’ün son haftasından itibaren söylüyoruz. Toplumsal hareketliliği sınırlandıracak önlemler alınmadıkça bu salgına karşı Türkiye’deki sağlık sisteminin yanıt verme kapasitesi giderek azalacak. Bugün itibarıyla İstanbul ve Bursa’da hem yoğun bakım hem de hasta yatağı bulmak giderek zorlaşmış durumda. Buna karşın sağlık müdürleri böyle bir sıkıntının söz konusu olmadığını söylüyorlar ama siz bir medya mensubu olarak gidip kamu hastanelerinde, acilde yatış bekleyen hastalara bakın.
Türkiye’de böyle bir rakam açıklanmadığı için sanki sorun yokmuş gibi düşünülüyor ama özellikle İstanbul ve Bursa’da kamu hastanelerinde çok sayıda hasta yatış endikasyonu olduğu halde yatak veya yoğun bakım yatağı olmadığı için sırada bekliyor durumda. 112’lerde çalışan meslektaşlarımızdan bize gelen bilgiler ambulansların hasta taşıma çağrılarına yetişemediği biçiminde. Siz de sosyal medyada görüyorsunuzdur, aile hekimleri artık isyan halinde.
Ne kendilerine verilen pozitif vakalara telefonla ulaşmak için zaman bulabiliyorlar ne de kendilerinin sevk etmek istedikleri hastalar için ambulansın zamanında gelmesine tanık oluyorlar. Dolayısıyla ciddi bir problemin varlığı karşımızda duruyor.”
‘Birkaç hafta içinde sağlık sistemi tamamen artık yanıt vermekten uzaklaşabilir, Aralık ayına çok kötü girebiliriz’
Önlemler artırılmazsa birkaç hafta içerisinde sağlık sisteminin talebe yanıt veremez hale geleceğini söyleyen Prof. Pala “Önümüzdeki 1-2 hafta içinde sağlık sistemi tamamen artık yanıt vermekten uzaklaşabilir. İnsanlar, bugün itibariyle bir miktar gözlediğimiz hastanede yatması gerekirken evlerine gönderilen bazı vak'alar daha yüksek oranda hastane tedavisinden yoksun kalabilir.
Özellikle sağlık çalışanlarının yorgunluğunu ve nüfus başına kıyaslandığında bütün OECD ülkelerine göre daha düşük sayıda olduğunu göz önüne alacak olursak okulların açılmasıyla birlikte çocuklarda da hastalığın hem daha da arttığını hem de bazı çocuk vakaların bile daha ağır seyrettiğini de bilecek olursak artık gerçekten sağlık sistemi, hekimler, hemşireler, sağlık teknisyenleri bu süreçte pandemiye yanıt vermekte giderek zorlanmaya başladılar. Biz etkin önlem alınmazsa önümüzdeki haftaların daha zor olacağını ve Aralık ayına çok daha kötü koşullarda girme olasılığımız olduğunu söyleyebilirim” diye devam etti.
‘DSÖ, hükümetlerin resmi dairesi gibi çalışıyor’
Dünya Sağlık Örgütü yetkilisinin ‘Türkiye’nin belli kategorilerde koronavirüsle mücadele sürecini iyi yönettiği’ yönündeki açıklamasını da eleştiren Prof. Dr. Pala “Çok net söylüyorum, Dünya Sağlık Örgütü hükümetlerin resmi dairesi gibi çalışıyor. Söylediklerinde gerçeklik payı çok düşük.
Dünya Sağlık Örgütü halkın yararına bir örgüt olsaydı eğer, Türkiye için en başta ‘Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz, bütün vakaların ülkenize açıklayın’ derdi. Bunu söyleyemeyen Dünya Sağlık Örgütü’nün başka şeyleri söylemesinin hayatta bir karşılığı yok. Türkiye’nin salgını bir takım ülkelerden daha iyi yönettiğini hangi parametreye göre söyledikleri belli değil. Ortaya bir kanıt koysunlar” ifadelerini kullandı.
‘Maske, mesafe, hijyen’ demek sorunu çözmüyor, sorumluluk bu şekilde indirgenemez’
Koronavirüs tablosunun dünya genelinde giderek daha vahim hale geldiğine işaret eden Prof. Dr. Pala “Birkaç gün önce 600 bine yakın vaka bir günde kayıtlara geçti ki Türkiye ve belki onun gibi başa ülkeler de vaka sayısını bildirmezken… Bu pandemiye karşı kısa vadede bir aşı çözümü olmayacağı için merkezi hükümetin, yerel yönetimlerin, kamu ve özel sektörün ivedilikle önlem alması gerekir.
Yani ‘maske, mesafe, hijyen’ demenin bu sorunu çözmediği, İstanbul örneği başta olmak üzere karşımızda çok canlı bir şekilde duruyor. Bu önlemleri almadan bu hastalıkla ilgili mücadelenin sorumluluğunu yalnızca yurttaşa, bireye indirgeyerek bu sorunla baş edemeyiz. Sağlık sistemimizin yanıt verme kapasitesini çok zorlayan bir noktadayız. Ben yetkilileri ivedi olarak önlem almaya çağırıyorum” diye ekledi.