İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yetik, prematürlerde körlüğe neden olan “prematüre retinopatisi” hastalığının tedavisinde çığır açan yeniği imza attı. Prematüre bebek sahibi anne babalar kadar tıp camiasında da etki uyandıran gelişmeyi Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) değerlendiren Yetik, prematüre retinopatisinde bu zamana kadar tedavi yöntemin göze lazer yaparak gerçekleştiğini, bunun da retinayı yakma anlamına geldiğini söyledi. Bu yöntemin hastalar için acılı bir süreç, hekimler için de risk taşıdığını belirten Yetik, “Yani çocuğun görme sahasının bir kısmını kaybederek bir kısmını kazanmak demekti. Bu tedavide ise hiç kayıp olmadan, normal bir retina elde etmek. Çocuk muayene edildiğinde bu hastalıktan geçtiğine ilişkin en küçük bir emare kalmıyor. Tamamen normal bir retine elde ediliyor.” dedi.
Yeni yöntemde iki önemli unsur bulunduğunu belirten Yetik, sadece monoterarpi ile ilave lazere gerek olmadan gözleri yüzde 100 tedavi edebildiklerini ifade etti. Göze intravitral enjeksiyon tekniği adı altında yapılan işlemi özetleyen Yetik, “Görüntüleme ve aydınlatma altında bu işlemin yapılacağını söyledik. Gözü sabitleme gerekmez, damla anestezisi altında yapılır. Mikroskoba da ihtiyaç duymadan bu yöntemle o kadar emniyetli olur ki gözün içinde hem iğneyi, hem verilen ilacı görürsünüz.” ifadesini kullandı.
‘BAĞIRA BAĞIRA LAZER VERMEK ZORUNDA KALIYORSUNUZ’
Yöntemin en önemli kazanımlarından birinin yoğun bakımdaki hasta bebeği küvezden çok kısa süre dışarı çıkarak yoğun bakım ortamında kalarak tedavi etmek olduğunu anlatan Yetik, aksi durumda çocuğun anestezi verilerek ameliyathane ortamına sokulduğunu, bunun da çocuğun sistemik olarak etkileneceğini dile getirdi. Yetik, yöntemin hem ailelerin hem de tıp dünyası temsilcilerinin memnuniyet duyacakları bir gelişme olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Özellikle yeni doğan bölümünde çalışan arkadaşlarımız mutlu. Çünkü çocuğu küveze koyup ambulansla ilgili merkeze götürüyor. Anestezi verip yarım saat boyunca çocuğun gözüne lazer yapıyorsunuz. Bağıra bağıra ister anestezi ister lokal çocuklar alt üst oluyorlardı. Burada saniyeler içinde işlemi yapıyorsunuz. Sistemik yönden çocuk riske girmiyor. Gerçekten çok ciddi bir kırılmadır bu.”
Literatürde yayınlanmış haliyle 122 olguda 253 enjeksiyon yaptıklarını belirten Yetik, ancak gerçek vaka sayısının bunun bir kaç katı olduğunu söyledi. Kesin bir dille ameliyat edilmesi gerektiği bir çok hekim tarafından söylenen çok sayıda hastası bulunduğunu ve yöntemi başarı ile uygulayarak gözü kurtardıklarını belirten Yetik, şu ifadeleri kullandı: “Daha geçen hafta bir hasta vardı. Farklı tedaviler yapılmış, çocuğun gözü ameliyat olacak denilmiş. Oysa hasta geldi, iğne yaptık ve düzeldi. Farklı merkezlerde ‘bu göz gitti, kör olacak, mutlaka ameliyat yapmak lazım’ denilen hastalarımız da var. Bir kaç hekime giderek bu söyleniyordu. Biz iğne yaptık, sonrasında meslektaşlarımız da gördüğünde şaşırmışlardı. Öyle gözler var ki baktığınızda bu göz mutlak kör dersiniz. Düzelemez dersiniz. Çünkü retinanın bir miktar gelişmesi lazımdı. Çocuğun birinci zonu olmalıydı ki göz görmeye başlayacak temel karakteristiği kazandıktan sonra olanı, gelişine kurtarmaya yönelik tedaviler yapardık. Lazer buydu. Bu yöntem ‘gitmiş, kör’ dediğimiz gözleri kurtarıyor. Bu tedaviyi bugün geç kalmadığınız sürece uyguladığımız hiç bir gözü şu ana kadar kaybetmedik. Mükerrer enjeksiyonlar yaptık ama hepsi kurtuldu.”
Yetik, yurt dışından, Amerika’dan meslektaşlarının kendisini aradığını ve yöntemin hasta üzerinde uygulanışı hakkında bilgi istediklerini de belirterek, yeni yöntemin hem üniversite, hem de Türkiye için önemine işaret etti.
CİHAN