ANKARA (CİHAN)- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kendisi için istifa çağrısı yapan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e sert yanıt verdi. Bakanlar Kurulu sonrası konuşan Arınç, "Bu terbiyesizce bir açıklamadır. Benim görevden alınmamı isteyecek kadar haysiyetli bir insan değildir. Ben konuşmalarımdan sonra benim aleyhimde yazı yazacak benim aleyhimde konuşacak herkesi biliyorum. Biz kimin nerede havlayacağını, kimin neler yazacağını kimin bizi itibarsız hale getirmek için hangi işlerin içinde olacağını biliriz. Biz gözü açık adamız." dedi.
Bakanlar Kurulu bugün ilk kez Çankaya Köşkü'nde toplandı. Toplantının ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bir basın toplantısı düzenledi. Burada Arınç'a ilk olarak Cumartesi ve Pazar günü yaptığı ve kamuoyunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hükümet arasında anlaşmazlık varmış şeklinde yorumlanan açıklamaları soruldu. Arınç, ilk olarak "Cumartesi günü Barış Kenti Kudüs ile ilgili bir toplantıdan sonra pazar günü de Yeni Dünya Vakfı'nda üniversite öğrencilerine yönelik verdiğim konferanstan sonra bildiğiniz gibi konuşmalar yaptım. Bu konuşmalar kamuoyunun malumudur. Burada bir kısım basın Sayın Cumhurbaşkanımız ile hükümetimiz arasında veya bendeniz ile Cumhurbaşkanımız arasında bir çekişme, bir ihtilaf veya karşı karşıya gelme durumu olduğunu belirten yazılar yazdılar, dedikodular yaptılar. Arınç fevri çıkış yaptı, duygusal tepki verdi, paralel devlet tartışmalarında ayrı düşmüşlerdi. Şimdi intikam alıyor gibi çok basit çok sığ terbiye dışı şeyler konuşuluyor." ifadelerini kullandı.
"ERDOĞAN İLE DUYGUSAL POLEMİKLERE GİRECEK TIYNETTE DEĞİLİZ"
Arınç, "Arkadaşlar ülke ve millet meselelerine biz duygularımızı karıştırmayız. Yeni bir siyasetçi değilim. Yıllardan beri parlamento içinde ve dışında meclis başkanlığında devlet hükümet yönetiminde bulunmuş bir insanım. Tecrübelerimle kalbimden geçenleri birleştirerek birşeyler söylersem elbette bunun tartışmasını kamuoyu yapabilir. Ama bunların kötü niyetli bir tartışma olduğunu söylemek için sözlerimi ya anlamak veya yanlış anlamak gibi bir kaygıdan kaynaklandığını söyleyebilirim. Biz Sayın Cumhurbaşkanımız ile duygusal polemiklere girecek tıynette insan değiliz. Ona karşı bir nezaketsizlik yapmayı hiçbir zaman aklımızdan geçirmeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı ile hukukumuzun yıllar öncesine dayandığını ve ateş çemberlerinden geçerek bugüne geldiğimizi herkesin bilmesi alazım. Rahat yataklarımızda ayaklarımızı uzatarak evlerimizde sadece bunların lafını ederek bugünlere gelmiş değiliz. Türkiye'nin her tarafının köyleriyle kasabalarıyla Avrupa'nın her yanı düşündüğümüz inancımızı ve ülke için gördüğümüz hayırlı işleri anlatarak geçirmiş cezaevlerinden DGM'lerden siyasi yasaklı olmaktan cuntacılıklardan bugünlere kadar süzüle süzüle safiyetle samimiyetle gelmiş insanlarız. Cumhurbaşkanlığı ile olan hukukumuzun bir kardeşilik hukuku bir dava arkadaşlığı hukuku olduğunu herkesin bilmesi lazım. Birileri bilmeyebilir, tekrar söylüyorum: Cumhurbaşkanımız devletin başıdır. Milletimizin birliğini temsil eder. O Anayasa'daki konumudur. Bunun dışında da bizim liderimizdir, yıllarca başbakanlığımızı yapmıştır, çile insanıdır ve örnek bir aile reisidir. Milletini candan seven bir insandır ve halkımızın kahramanıdır. Bunları her zaman bilen ve gözyaşlarıyla bu sevgiyi takdir eden bir insanım." diye ekledi.
"KONUŞMAM POLEMİK DEĞİLDİ"
Cumhurbaşkanının bazı konularda düşüncelerini ifade ettiğini belirten Arınç, şöyle devam etti: "Eğer o düşünceler yanlış kanaate, eksik bilgiye, yanlış yönlendirme gayretinde olan insanların adeta hoşuna gidecek bir noktaya geliyorsa, bize düşen haşa onu eleştirmek değil onu yanlış bulduğumuzu söylemek değil onu bilgilendirmektir, olayın eksik kalan yönlerini anlatmaktır. Benim iki gün üstü üste yaptığım konuşmaları tek ek analiz ederseniz en ufak bir saygısızlık polemik göremezsiniz, muhatap almak polemik göremezsiniz. Ben hükümetin bir üyesiyim, hükümetimi belli konularda elbette savunurum yanlış anlamalara yol açabilecek eksik bilgileri tamamlamak da benim görevim olur. O günkü yaptığım konuşmaların ben samimi olarak karşılandığını bundan artık diyalog yollarının ve kanallarının daha çok açılması gerektiğinden hareket ederek bugün geldiğimiz noktayı faydalı yararlı bir nokta olarak görüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı ile ilişkilerinin sadece anayasal çerçevede, cumhurbaşkanlığı ve hükümet ilişkilerini belli bir noktada götürmek değil aynı zamanda Türkiye için çağ atlatacak noktada en büyük gelişmelerde imzası bulunan toplumsal kardeşliğimizi pekiştiren ülkenin maddi kalkınmasında en önemli hizmetleri yapmış bir insanın vatandaşlarımızın yurttaşların fakirlerin yoksulların kimsesizlerin sevgilisi gelmiş bir insanlar saygıya ve sevgiye dayalı bir arkadaşlığımız da vardır. Benim sözlerimi o yanlış anlamaz ben de onun sözlerini bugüne kadar kadar küçültücü insanlara karşı söylenmiş alçaltıcı bir ifade olarak kabul etmem."
"HİÇBİR AKÇELİ İŞTE BENİM İSMİM GEÇMEZ"
Söylediği sözlerin arkasında kimsenin birşey aramamasını söyleyen Arınç, "Evet, çözüm süreci ve diğer konularda sayın cumhurbaşkanımızı eksik bilgilendirmişsek belli konularda görüşlerine düşüncelerine layık-ı vechiyle karşılık vermemişsek kusuru kendimizde ararız. Ama kamuoyu bazı şeyleri tartışmaya başlamışsa o zaman da bunun en güzel şekilde ifade etmek bizim vazifemiz olur. Benim adım Bülent Arınç. Söylediğim sözler ortadadır. Bunların arkasında kimse birşey aramasın. Ben cam gibi adamım, önüm arkam bellidir. kimsenin adamı değilim kimsenin çantasını taşımadım. Ben siyasi hayatımın sonunda iki ay sonra başım dik alnım ak olarak gezeceğim. Hiçbir akçeli işte benim ismim geçmez. Hiçbir dürüst olmayan işte ismim geçmez. Ben hayatını sevgisini aşkını gençliğini çocukluğunu evlatlarını bu dava için harcamış tüketmiş bir insanım. Her sözümün arkasından kimse 'acaba neden bunu söyledi' diye herhangi birşey aramasın. Başkaları için arayabilirsiniz. Ama ben bu hesapları yaparak bugünlere gelmiş bir insan değilim. 8 Haziran'da sokağa çıktığım zaman bu adam dürüst namuslu vicdanlı bir adamdı, doğru söylerdi, doğru söylediği için de dokuz köyden kovulmuştu helal olsun' diyeceklerini biliyorum. Başkaları için teminat veremem. Ama benim için böyle denmesi milyarlara trilyonlara sahip olmaktan çok daha değerlidir." ifadelerini kullandıç
"BENİM ADIM BÜLENT ARINÇ"
Arınç Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bu konuları görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine ise şu cevabı verdi: "Arkadaşım soruyor, 'Başbakanla bunun öncesinde görüştünüz mü?' Bütün şerefimle temin ediyorum. Cumartesi ve Pazar günleri yaptığım konuşmada konuşacağımı değil ki içindeki içeriğini konuşmuş olayım. Sayın Başbakanımızla sanıyorum perşembe ve cuma akşamlar genel merkezde bir araya geldik. Bunun bir tek sebebi var. Bir Bursa ile ilgili seçim çalışmaları konusunda bilgime müracaat etti. Ben de Bursa'yı kendilerine ifade ettim. İkincisi; partimize gelmesi arzu edilen veya talep üzerine kendisi ile konuşmam gereken bir bir kişiyle görüşmem olmuştu. Onun sonuçlarını Başbakanımıza arz etmek için gittim. Bunun dışında Sayın Cumhurbaşkanımız böyle konuşuyor, ben böyle cevap vereceğim…Bunları söylemiş değilim. Sayın Ahmet Davutoğlu bu konuda tamamen masumdur. Ben böyle bir şeyi kendisine bildirmedim. Bu suç değil ki masumiyetten bahsetmiş olayım. Hayır. Ama birileri bizim o görüşmelerimizi dışarıya başka türlü nakletmiş olabilirler. İçeriğini size söyledim. O gün konuşurken hükümet sözcüsü sıfatıyla mı konuştunuz bilmem ne sıfatıyla konuştunuz. Benim adım Bülent Arınç, başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsüyüm. Her mikrofon uzatıldığında bunu aynen açıklamak zorunda mıyım? Bak bu benim kişisel düşünemdir ha altını büyük bir şekilde çizelim. Bak şimdi hükümet sözcülüğüne sıra geldi o sıfatla konuşuyorum. Ben uzatılan mikrofondan 40 yıldır kaçmamış bir insanım. Başkaları sağda solda saklanırlar ben hamdolsun ki cevap vermem gereken bir yerde siz de basın mensuplarını hiçbirinizi kırmamışımdır. O güne kadar bu konularda görüşmemiştim sorulduğu zaman da düşüncelerimi ifade ettim. Bunların hangi anlama geldiğini herkes çok iyi anladı, tashih etmeye gerek duymuyorum."
"İÇERİDE 'GÖKÇEK KİM SİZ KİMSİNİZ' DİYENLER OLDU"
Arınç, son olarak da Gökçek'in istifa çağrısını değerlendirdi: "Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek benimle ilgili bazı tweetler atmış. Sonunda da 'biz seni istemiyoruz artık istifa et veya gereğini başbakan veya cumhurbaşkanı yapsın' demiş bildiğim kadarıyla. Bu terbiyesizce bir açıklamadır. İçeride bazı arkadaşlarıma buna nasıl cevap vermem gerektiğini sorduğumda, 'muhatap almayın Gökçek kim siz kimsiniz' diyenler oldu. Ama hiçbir şey söylemeden de buna karşılık vermeden de bugünü geçmemek lazım. Şu anda hükümet sözcüsüyüm ve başbakan yardımcısıyım. Benim görevden alınmamı isteyecek kadar haysiyetli bir insan değildir. Ben görevimin başındayım. Bu görevden bugüne kadar da zamkla yapışmış koltukta oturan bir insan değildim. Bunu kendisi çok iyi bilir. Onun istediği noktaya ben siyasi hayatımda çok defa gelmişimdir, her şeyi de feda etmişimdir. Ama benim bir sevdam var, O sevda koltuk sevdası mevki makam sevdası çıkar para ilişkisi adam kandırma değil, birilerinin yaptığı gibi. Ben burada bir dava için varım. Bu dava için ömrümü feda ettim. Ülkeme milletime hizmet etmek için bu görevleri üstlendim. Allah kısmet ederse seçimlerden sonra bu görevde olmayacağım. Şerefimle yaşayacağım. Sadece emekli maaşı ile geçinen ama kalbi huzur içinde bir insan olarak Ankara sokaklarında dolaşacağım. Buna herkes emin olsun. Beni istifaya davet etmek, beni görevden almak için birilerine çağrıda bulunmak senin hakkın da değil haddin de değil.
BENİM ONUN DEĞERLİ EŞİ NEVİN HANIMA SAYGIM VAR
Gökçek'e okkalı cevaplar vermeyi aklıma getirdim. Ama iki sebepten bunu yapamayacağım. Birincisi benim Gökçek'e değil ama onun değerli eşi Nevin hanımefendiye büyük saygım var. Ben eşimle birlikte Nevin hanımı çok beğenir ve severiz. Hayırsever bir kadındır, dindar bir hanımefendidir. Ankara'daki öksüzlerin yetimlerin başını okşayan bir insandır. Belki de eşinin başarılarında en çok katkısı olan bir hanımefendidir. Bugün burada Gökçek hakkında birşey konuşursam herhale Nevin hanımı üzmüş olacağım. İkincisi yeni bir tartışma konusu ortaya atarak seçimlerden önce kafaları karıştırmak istemem. O yüzden Gökçek ile ilgili yüz konuyu, sekiz Haziran'dan itibaren ömrüm vefa ederse konuşmak isterim. Ama o gün gelinceye kadar hükümetimi yıpratacak AK Parti'yi yıpratacak bir sözün bir işin içinde olmam.
BİZ KİMİN NEREDE HAVLAYACAĞINI BİLİRİZ
Şunu sadece söyleyeyim. Ben bu Cumartesi ve Pazar konuşmalarımdan sonra benim aleyhimde yazı yazacak benim aleyhimde konuşacak herkesi biliyorum. Bunların çetelesi elimizde var. Hatta arzu ederseniz size gizli bir mektupla bunu veririm, 7 Haziran'dan sonra açmanız kaydıyla. Biz kimin nerede havlayacağını kimin neler yazacağını kimin bizi itibarsız hale getirmek için hangi işlerin içinde olacağını biliriz. Biz gözü açık adamız. Siyaseti de biliriz. Medyanın içinden de siyasetin içinden de AK Parti'nin içinden de dışından da kimlerin cumartesi Pazar konuşmalarını bir şekilde itibarsız kılmak ve bizim mahkum etmek için el ele nasıl çalışacağını çok iyi biliriz. Ateş çemberinden geliyoruz biz. Her şeye davamız adında güzel insanlar adına katlanıyoruz. O yüzden Gökçek, bakın sayın demiyorum, bu yazdıkları ile bir tek şeyi amaçlıyor. Bir; bir yerlere yaranmak istiyor. İkincisi; oğlunun milletvekili adaylığını garantilemek istiyor. Daha fazlasını bana söyletmesin. İçinde yazdığı konular, paralelci, damadı, eşi, çocukları…Benim aileme girmek haysiyetsizliğini göstermesin. Bunlar bel altı işlerdir. Özel hayata bir saygının da olması gerekir. Ahmet Hakan denen kişi, benimle ilgili ailemle ilgili olarak bir yazıyı yazmış, onu kendisine delil olarak kabul ediyor. Şunu buradan söyleyeyim: Ben Ahmet Hakan beyi Sayın Gökçek'ten çok daha öncesinden beri tanıyorum. Kanal 7'den beri de kader arkadaşlığımız vardır. Son geldiği noktayı çok eleştirmiş bir insanım. Karşı karşıya gelmemeye de çok gayret eden bir insanım. Ama biliyorum ki Sayın Hakan, Gökçek'ten çok daha haysiyetlidir, namusludur. O gazetecilik yapıyor. Bunun yaptığıysa tetikçiliktir. Benim cemaat denen olguya karşı sevgimi ve sempatimi 78 milyon insan bilir. Ama şunu da çok iyi bilir ki eğer bu paralel yapı 17 ve 25 Aralık sahtekarlıkları ortaya çıktığı günden itibaren ben hükümetin yanındayım. Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın yanındayım. Sadece ben değil eşimle ailemle biz paralel devlet yapılanmasının bir milli güvenlik meselesi olduğunu bilip bununla mücadele eden insanlarız. Ben buyum. Her şeyimle ortadayım. Amerika'ya giden benim, olimpiyatlara koşan benim. Bu hizmetlerin ne kadar iyi olduğunu anlatan benim. Ben bunları gizlemeledim ki. Ama Gökçek bunlardan daha fazlasını yapmıştır. Belediye başkanlığı adaylığında ve seçimlerde oy isterken bu yapının kucağında oturmuştur. Ve bu yapıya Ankara'yı parsel parsel satmıştır. Yurt yerleri vermiştir, zengin işadamlarına okullar yaptırmıştır. İmar planlarında değişiklikler yaptırmıştır. 30 Mart seçimlerine kadar da ağzından bu paralel yapıyla ilgili bir tek kötü cümle çıkmamıştır. Vakta ki çok zor seçimi kazandıktan sonra birilerine yaranmak için mücadele ediyor görünmektedir. Kanunen vermiş olduğu yerlerin hepsini iptal etme kaygısıdır. Mahkemelerde boğuşmaktadır. Biz o zaman hiçbir zaman Ankara'yı veya devletin imkanlarını bu yapı için onların eline kucağına bırakmadık.
GÖKÇEK'İN ADAYLIĞINA İTİRAZ ETTİM
Ben 2009 ve 2014 seçimlerinde sayın Gökçek'in adaylığına itiraz ettim. Partinin MYK toplantısında o zamanın sayın Başbakanı ile arkadaşlarımla artık yeter dedim. Ankara'ya yakışmıyor dedim. Bundan fazla yapabileceği birşey yok dedim. Ankara'da yeni bir büyükşehir belediye başkanına ihtiyacımız var dedim. Ama benim siyasette bildiğim bir tek dürüstlük vardır. Bu benim düşüncemdir. Partim farklı bir karar verirse ben o kararı benimser ve o karar için çalışırım Benim sözlerim mutlak doğru değildir. Nitekim 2009 ve 2014'te de partim onun adaylığı üzerinde karar verince eleştirilerimi bıraktım onun seçilmesi için de çalıştım. Bir AK Partiliye yakışan da bu olmuştu. Dolayısıyla o günden kalan hıncını çıkarmaya çalışıyor. 8 Haziran'a kadar müsaade. Bir; bunu kişisel olarak yaptığını düşünüyorum, 8'inden sonra hesabını sorarım. Ama birileri arkadan kuklacılık yaparak bunu kullanmak istemişse benim kulaklarım iyi duyar, onları da teşhir ederim. Onlar da şimdiden korkmaya başlasınlar. Bana bunu saldırtan kişi veya kişileri, 8'inden sonra Allah'ın izniyle ortaya çıkarırım. Ama yüzde 99 kendi inisiyatifiyle bunu birilerine yaranmak duygusuyla yaptığını düşünüyorum. Tekrar eşinden ve onu sevenlerden özür diliyorum. Bana böylesine hayasızca hakaret eden şahsa herhalde bunları söylemem gerekirdi."
CİHAN