Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm süreciyle ilgili, "Çözüm sürecinin devam etmesi, HDP'nin üzerine düşeni fazlasıyla yapması, örgütle, şiddetle, silahla işbirliğini kestiğine dair kamuoyunu inandırıcı beyanda bulunması bunun bir işareti. Mutabakat denilen şey, haşa, Allah'ın emri değil. Orada hükümetimizi temsilen bakanlar iyi niyetli temennilerini dile getirmiş, ama sözünde durmayan HDP kanadı olmuştur." dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrası basın mensuplarına açıklamalar yaptı.
'ÇÖZÜM SÜRECİ RASYONEL BİR ŞEKİLDE DEVAM ETMELİ'
Gazetecilerin, "Ceylanpınar'daki saldırının PKK tarafından üstlenilmesi çözüm sürecini nasıl etkiler?" sorusuna Arınç, "Ceylanpınar'daki olan olayla ilgili çok yönlü bir soruşturma var. En ince detaylarına kadar inceleniyor. Bütün bunlardan sonra ortaya çıkacak olan elbette terör örgütlerinin faaliyetlerine devam ettikleri konusudur. Günahsız insanları alçakça şehit eden bu gruplara karşı, teröristlerle mücadelemiz dün de devam etti bugün de artarak devam edecektir. Çözüm süreci demek; bütün terör örgütlerinin eylemine devam etmesi, buna göz yumulması demek değildir. Bunu herkes böylece bilsin. Çatışmasızlık sürecinin devam etmesi için silahtan arındırılmaları gerekir. Yoksa 'silah bizim her şeyimizdir, hem terör eylemi yapacağız, hem yakacağız. Her istediğimizi yapacağız. Ama çözüm süreci de lafta devam etsin' diyorlarsa, artık böyle bir şey yok. Bunu kafalarına soksunlar. Bu eylemleri yapanlara acımasız bir şekilde karşılıkları verilecektir. Bütün bunlarla birlikte çözüm sürecinin rasyonel bir şekilde devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kamu düzeni ve güveninin esas olduğu, örgütün silahtan mahrum bırakıldığı ve eylemlerine tamamen son verdiğini ilan etmesini anlayabiliriz. Eğer böyle bir şey yapılacak olursa, bundan sonraki süreçte hangi hükümet kurulursa kurulsun çözüm süreci konusunda rasyonel hareket edecektir. Türkiye'nin bütünlüğünü, bölünmezliğini, bayrağımızı, devletimizi asla gölge altında bırakmayacak eylemlere hiçbir zaman fırsat verilmeyeceğidir." cevabını verdi.
Başka bir gazetecinin, "Cumhurbaşkanı, Dolmabahçe mutabakatını tanımadığı yönünde açıklama yaptı. Hükümet olarak bu açıklamanın arkasında mısınız?" sorusuna ise Arınç, şu cevabı verdi: "Dolmabahçe mutakabatı diye nitelendiriliyor. Hükümet ve HDP kanadından bazı arkadaşlarımız bir araya gelmiş ve iki tarafın açıklamaları oldu. Bu açıklamanın 28 Şubat'ta olmasının tek bir sebebi vardı. O da Nevruz günü Öcalan tarafından yapılacak açıklamanın içeriğinin ve sınırlarının belli olması. Oradaki temennilerin dışında bu 28 Şubat'tan bu yana bakıldığında, o 28 Şubat'taki iklim, Nevruz günü değişmiştir. Çünkü üzerinde mutabık kalınan açıklama, sözler tutulmadığı için Nevruz'da mutabık kalınmayan mektup okunmuştur. Seçim sürecinde de HDP verdiği sözlerin aksine her türlü tehdidi ve baskıyı uygulamıştır. Yüzlerce sandıktan -birkaç bin sandıktan bahsediyorum- yüzde 98'in üzerinde oy alan bir HDP söz konusu. Sözleri tutmayanlar onlardır. Biz çözüm sürecinde masadan kalkmıyoruz. Ama 'çözüm süreci' diyerek bu kanunsuzluklara göz yummamız mümkün değil. Daha önceki görüşmelerde olumlu noktalara varılmıştır ve onlar devam edecektir. Ama Nevruz'da açıklanan mektup ve son gelişen olaylar karşısında bizi çözüm sürecindeki mutabakata aykırı hareket etmekle suçlayan bir Demirtaş'a bunları tekrar hatırlatıyorum. Çözüm sürecinin devam etmesi, HDP'nin üzerine düşeni fazlasıyla yapması, örgütle, şiddetle, silahla işbirliğini kestiğine dair kamuoyunu inandırıcı beyanda bulunması bunun bir işareti. Başbakanımızın 4 partiden talep ettiği deklarasyona imza atmakla mümkün olabilir. Bundan sonrasında da kamu güvenliği esas olduğu, silah bırakılması ve buna yönelik adımların atılmasıdır. Bunu şu anki başbakanımız da takip ediyor, kurulacak hükümetin başbakanı da mutlaka takip edecektir. Mutabakat denilen şey, haşa, Allah'ın emri değil. Orada hükümetimizi temsilen bakanlar iyi niyetli temennilerini dile getirmiş, ama sözünde durmayan HDP kanadı olmuştur." CİHAN