ARİF ASALIOĞLU
Dünya İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara odaklanmışken, Çin’in başkenti Pekin’de Bir Kuşak Bir Yol formu düzenlendi. Çok sayıda ülke liderinin katıldığı bu foruma ana konuk olarak bizzat Şi Jinping tarafından davet edilen, Rusya Devlet Başkanı Putin’de gitti. Son yıllar Çin ve Rus liderlerin bir araya gelmesi büyük değişimlerin de başlangıcı oluyor. İki ülke bu süreç içerisinde ilişkilerini derinleştirdi ve hatta taraflar, birbirlerini destekleyen müttefikler haline geldi. Özellikle Rusya’ya uygulanan ağır yaptırımlar ve 2022’nin son ayında yürürlüğe konulan petrol ve gaz ambargoları Rusya’yı hiç olmadığı kadar Çin’e muhtaç hale getirdi. Rusya Dış Politika Konsepti, Batı ile entegrasyon yerine Doğu ile entegre şeklinde değiştirildi. Genel olarak Doğu ve Batı rekabetinde bu çok önemli bir kırılma noktası.
Rusya bu değişimden sonra Çin, Hindistan, İran, Türkiye gibi Asya ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirdi/güçlendiriyor. Elbetteki bu gelişen ilişkilerde tarafların hepsi için kendi çıkarları adına fayda gözetiliyor. Bu beklenti kurumsal organizasyonların hem güçlenmesine hem de sayı olarak artmasına neden oldu. Avrasya Ekonomik Birliği, Şangay İşbirliği Örgütü, BRICS, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) bunlardan bazıları.
Bu dönemde, önde gelen Rus devlet adamları “Batıyla ilişkiler artık eskisi gibi olmayacak!” yaklaşımını merkeze koyarak ekonomiden, güvenliğe, bilimsel çalışmalardan kültürel etkinliklere kadar her alanda, ikili ilişkilerde Çin ve Hindistan gibi ülkeleri öncelikli olarak öneme aldılar. 2022 yılı bu iki ülke ile Rusya arasında ticari rekorlarla bitti. Bu yıl ise aynı artan tempoda devam ediyor. Mesela Rusya-Çin ticaret hacmi bu yıl sonu itibariyle 200 milyar dolar öngörülüyor. Önemli bir husus olarak Moskova ve Pekin tarafından sık sık dillendirilen çok kutuplu dünya düzeni ve Amerika hegemonyasına karşıtlık söylemi zaten ortak bir siyasi eyleme dönüşmüş vaziyette. Ayrıca çok sayıda Afrika ülkesi ve Hint-Pasifik bölgesinin, Çin ve Rusya ile bu söyleme katıldıkları ve pragmatik bir çıkar ilişkisine sahip oldukları bir gerçek.
Moskova ve Pekin jeopolitik kırılmaları stratejiye dönüştürme çabasında
Rusya’nın enerji, tahıl, orman ürünleri ve değerli madenler ihracatında yönünü Çin ve Hindistan’a dönmesiyle bu ülkeler hammadde kaynaklarına daha rahat ve ucuz ulaşır oldu. Rusya’nın ithalatında yüzde 40’lara varan Çin ağırlığı, Rusya ile ihracat-ithalat dengesinde elini güçlendirdi. Rusya bu yıl Çin’in doğalgaz ithalatında Katar ve Türkmenistan’ın önüne geçip lider konumuna yükseldi. Ayrıca Rus petrolünün en fazla satıldığı ülkelerde yine Hindistan ve Çin oldu.
Çin Gümrük İdaresine göre iki ülkenin ticareti, ilk dokuz ayda yüzde 29,5 artarak 176,4 milyar dolara yükseldiğini, Çin'in Rusya'ya 81,4 milyar dolar ve Rusya'nın da Çin'e 94 milyar dolar olduğu belirtildi. Haliyle Rusya’nın Çin’e en büyük ihracatı petrol ve gazdan oluşuyor. Gazprom başkanı Aleksey Miller, Rus devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, Gazprom'un yakın gelecekte Çin'e boru hattı üzerinden yapılan gaz ihracatının Batı Avrupa'ya yapılan ihracatı geçeceğini söyledi.
Ocak 2023 itibarıyla Rusya, gaz boru hattı yoluyla ve sıvılaştırılmış formda (LNG) yapılan ihracatlar da dahil olmak üzere Çin'in en büyük doğal gaz tedarikçisi haline geldi. Bu yıl sonu itibariyle taraflar bu ticaret hacminin 200 milyar doları geçeceğinde mutabıklar. Artan rakamlar, Batı tarafından izolasyona tabi tutulan Moskova lehinde ve ekonomisini rahatlatıcı bir ivmede. Yine önemli olarak Sibirya'nın Gücü-2 gaz boru hattı gibi bazı projelerin halen kuruluş aşamasında olduğunu da eklemek gerekiyor.
Çin’in artan ihracatı içerisinde elektronik ürünler, makine, otomobil, yedek parça, teçhizat ve çok farklı ürün tedariği bulunuyor. Mesela Çin'den Rusya'ya binek otomobil ihracatı 7 kat arttı. Ayrıca askeri amaçlı farklı ürünlerin satışı da rakamsal olarak sürekli gelişiyor. Yani her iki lider kendi ülke çıkarları kapsamında jeopolitik kırılmaların yaşandığı yeni gerçeklikte, stratejik ortaklığı ekonomi ve politika üzerinden bölge ve dünya piyasasına daha başarılı erişim adına kullanma amacıyla hareket ediyor.
Dış faktörler ve ortak tehditler
Moskova ile Pekin arasında gelişen ve iyi bir ivme kazanmış ilişkilerin seyri, Çin’in Dünya ile entegrasyonunda yürüttüğü en büyük uluslararası proje olan “Bir Kuşak ve Bir Yol” hakkındaki forum esnasında ayrıca bir motivasyona girdi. Onlarca yeni anlaşma metni imzalandı. Çok sayıda ülke lideri ile yukarıda anlatılanlar çerçevesinde ikili görüşmeler yapıldı. Bu proje için Pekin yönetimi on yıldır altyapı çalışması yapıyor. Çok sayıda ülkede karayolu, demiryolu ve liman hazırlıkları içeren anlaşmalar imzaladı. Bir Kuşak ve Bir Yol Projesi Çin için aynı zamanda ABD ile stratejik rekabet adına da çok önemli görülüyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'le yaklaşık 3 saat süren görüşmede Ortadoğu'daki durumu, Ukrayna'daki gelişmeleri ve diğer güncel konuları ele aldıklarını söyledi. Görüşmede Çinli liderle ele aldıkları tüm konuların dış faktörler ve ortak tehditler olduğunu, bunların Rusya-Çin işbirliğini yalnızca güçlendirdiğini söyledi. Rusya ve Çin başbakanlarının yakında Bişkek'te bir araya gelerek Moskova ve Çin arasında 2030 yılına kadar gerçekleştirilecek etkileşimi öngören planı imzalayacağını da ifade etti.
Sonuç olarak Moskova ile Pekin arasında stratejik ve ticari ilişkiler ABD/Batı rekabeti ekseninde gelişiyor. Günümüz jeopolitik konjonktür göz önünde bulundurulduğunda bu gelişme iki başkent arasında kaçınılmaz bir hale dönüştü diyebiliriz. Geçen hafta iki lider bunu açık ve net şekilde tekrar dillendirmiş oldu. Putin, Rusya ve Çin'in uzun vadeli ekonomik ilerleme ve sosyal refahı hedeflediğini, iki devletin dünyada eşit, karşılıklı yarara dayalı işbirliği hedefini paylaştığını söyledi. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ise, ülkesinin "ideolojik çatışmaya, jeopolitik oyunlara veya blok siyasi çatışmaya" dahil olmadığını belirterek, Çin’in tek taraflı yaptırımlara, ekonomik baskıya ve bağların kopmasına karşı olduğunu dile getirdi.