Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğü Şiddeti Önleme Merkezi(ŞÖNİM) psikologu Emine Anadol, gözleri önünde annesinin dövüldüğünü gören çocuklarda ömrünün sonuna kadar babalarına karşı kin duyduklarını söyledi.
Antalya Barosu Manavgat Kadın Hakları Komisyonu tarafından Manavgat Belediyesi İbrahim Sözen Gençlik Merkezi'nde Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi eğitim semineri verildi. Eğitim seminerini ŞÖNİM psikologu Emine Anadol ile İstanbul Barosu avukatlarından Hülya Gülbahar verdi.
Psikolog Emine Anadol, gözleri önünde annesinin dövüldüğünü gören ve buna karşı bir şey yapamayan çocukların babalarına karşı içlerinde küçük yaşta kin ve nefretin oluştuğunu söyledi. Gözleri önünde babası tarafından gözleri önünde şiddete maruz kaldığını gören bir çocuğun 'güçsüz olmasına bağlı' annesini koruyamama nedeniyle içinde kin oluşacağını altını çizen Anadol, çocuk gençlik çağına geldiğini kendinde güç ve kuvveti gördüğü andan itibaren annesine yapılan şiddeti babasına uygulamaktan hiç çekinmeyeceğini kaydetti.
Küçük yaşta gözleri önünde annelerinin çaresizlik içinde dayak yediğini gören çocukların ruh dünyalarında kin, nefret ve korkuya bağlı derin izler bırakacağını vurgulayan Anadol, "Güçsüzken annesini koruyamayan çocuk gençliğe eriştiğinde gücü kendinde bulduğu andan itibaren içindeki kinle babasına şiddet uygulamaktan hiç çekinmeyecektir. Annesinin sürekli babasından dayak yediğini gören çocuk da sürekli şiddete uğrama korkusu oluşacaktır. Buda okula uyum sağlama ve okulda arkadaşlık kurmada sıkıntı yaşayacaktır. Anneyi koruyamamaya bağlı şiddeti görme çocukların ruh dünyasında gelecekte onarılması zor yaralar açıyor. Her zaman bir şiddete uğrarım korkusu yaşıyorlar." diye konuştu.
Yapılan istatistik araştırmaya göre eşine şiddet uygulayan her 100 erkekten 38'nin çocukluğunda şiddete maruz kaldığını belirten Anadol, yine aynı şekilde eşinden şiddet gören her 100 kadından 48'nin de kendi çocuğuna şiddet uyguladığını ifade etti.
Birleşmiş Milletler kadın şiddeti raporlarında dünyada her üç kadından birinin fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığını dile getiren Anadol, ülkede kadına şiddet ve cinayetlerinin başlıca sebeplerinin berdel, namus ve töre, erken evlendirme, başlık parası, kadın ticareti, cinsel organ sakatlanması, eğitimde ayrımcılık, cinsel taciz, cinsel saldırı, zorla evlendirme, bekaret kontrolü, erkek çocuk tercihi, kumalık ve aile içi tecavüz olduğunun altını çizdi.
Duygusal şiddetin fiziksel biçimde olmadığı, görüntüde iz bırakmadığından az önemsendiğini belirten Anadol, "Duygusal şiddet örtülü biçimde olduğu için fiziksel şiddet kadar önemsenmiyor. Toplumda duygusal şiddeti en iyi anlatan söz 'dil yarası geçer de gönül yarası geçmez' sözüdür. Ülkemizde her 2 kadından biri duygusal şiddet görüyor. Ülkemizde şiddete uğrayan her 2 kadından biri şiddete uğradığını söylemiyor. 'Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmemek, kızını dövmeyen dizini döver, nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir' sözleri duygusal şiddet içeren sözlerdir." ifadesini kullandı.
İstanbul Barosu avukatı Hülya Gülbahar da yaptığı açıklamada, kadına şiddetin çoğun zaman ilk bakışla başladığını bu ilk bakışta öfkenin önüne geçilmesi halinde eşler arası iletişim kanallarının açılarak ikili diyaloğun farklı bir şekilde gelişebileceğini vurguladı.
Öfkenin ilk geldiği anda öfkeyi bastırmanın çok önemli olduğunun altını çizen Gülbahar, bunun önlenmemesi ve önüne geçilememesinin için bir fasit daire ve içinden çıkılmaz bir bataklık olacağından tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
Çoğu zaman bir bakışla başlayan anlık gelişmelerin önüne geçmenin yegane yolun o ilk ana dur demekle olacağına dikkat çeken Gülbahar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ne yazık ki ülkemizde koca eşine şiddet uyguluyor eşinin gözü ve yüzü mosmor oluyor, sokağa çıkmada utanan ise yine kadın oluyor. Şiddeti uygulayan koca ise hiç bir şey olmamış gibi takım elbisesini kravatını takarak apartman çıkarak işine gidiyor. Dayak yiyen eşi ise morarmış gözü ve yüzünü göstermemek için dışarı çıkamıyor. Esas utanması sokağa çıkması gereken ise eşine dayak atan kişi. Fakat ülkemizde bunun tam tersi oluyor. Kadına şiddetin en önemli temellerinden birinin de kadınların hizmet edecek ve itaat edecek kişiler olarak görülmesi. Ülkemizde öyle şiirler var ki şaşarsınız. Bir şiirde dağ gibi erkek evlatlar doğurdum, dal gibi kız evlatlar doğurdum deniliyor. Bu şiir aslında toplumdaki kadın ayrımcılığı en açık şekilde özetliyor." CİHAN