Anayasa Mahkemesi (AYM), Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezasına mahkum edildikten sonra TİP’ten Hatay milletvekili seçilen avukat Can Atalay’la ilgili hak ihlali kararının gerekçesini açıkladı.
AYM, Atalay hakkındaki yargılamayı durdurmayan Yargıtay’ın içtihada aykırı davrandığını, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak Atalay’ın anayasal haklarını ihlal ettiğini belirtti.
Resmi Gazete’de yayınlanan 35 sayfalık gerekçeli kararda HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven ile CHP’li Enis Berberoğlu’nun milletvekillikleri düşürülmesiyle ilgili AYM’nin verdiği ihlal kararları hatırlatıldı. Kararın öne çıkan kısımları şöyle:
‘Müdahale yargılamaya devam edilmesiyle başladı’
Yargılamaya ve tutukluluk halinin devamına karar verilmesiyle birlikte başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkına müdahale edilmeye başlandığı kabul edilmiştir.
Bugüne kadar hangi suçların Anayasanın 14’üncü maddesinin ikinci fıkrası dahil olduğunun ikinci fıkranın genel ifadelerinden hareketle tutarlı biçimde belirlendiğini söyleyebilmek zordur. Anayasa’nın 14’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir” hükmüne yer verilmiştir. Kanun koyucu ceza kanunlarında birçok suç tipini düzenlemiş olmasına karşın bu suç tiplerinden hangilerinin Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamında olduğu TBMM iradesinin ürünü olan bir kanunla belirlenmiş değildir.
Anayasa’nın 14’üncü maddesinde maddesindeki durumlar: Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
İçtihadın değiştirilme gerekçesi yok
Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi kararında Yargıtay’ın önceki içtihatlarından farklı olarak Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamında kaldığı düşünülen suçlar sayma yoluyla gösterilmiş, ancak içtihadın neden değiştirildiğine, Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki “Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar” ibaresi maddenin tümüne atıf yaptığı halde bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarının niçin tamamen değerlendirme dışında bırakıldığına ilişkin makul bir gerekçeye yer verilmemiştir.
‘Yargıtay kararları belirsizliği ortadan kaldırmakta yetersiz’
Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin başvuruya konu kararında Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar” ibaresine ilişkin olarak bu madde metni üzerinden yaptığı yorumların kuralda bir belirlilik ve öngörülebilirlik sağladığını söylemek mümkün değildir. Yargıtay kararları söz konusu belirsizliği ortadan kaldırmakta yetersiz kalmaya devam etmektedir. Belirliliği sağlama görevi kanun koyucunundur.
Mevcut uygulama orantısız müdahaleleri önlemiyor
Mevcut uygulama, milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına bir ceza soruşturma veya kovuşturmasıyla yapılabilecek keyfi ve orantısız müdahaleleri önlemeye elverişli değildir. Milletvekillerinin gereksiz müdahale kaygı ve baskısı taşımalarına neden olacak olan bu uygulama, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarına ağır bir müdahale biçimidir ve dokunulmazlığın meclisçe kaldırılması veya yargılamanın milletvekilliği görevinin sonuna kadar bekletilmesi gibi daha güvenceli diğer başka usuller varken kanun koyucu bu alanı anayasal güvenceleri sağlayan bir kanunla düzenlediği müddetçe başvurulmaması gereken bir yöntemdir.
‘Yorum yasağına aykırı hareket edildi’
Anayasa’nın açık hükmüne ve AYM’nin açık içtihadına rağmen temel hak ve özgürlüklerin Anayasa’da belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandıran bir yorum tercih edilerek Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerinin kötüye kullanılmaması” başlıklı 14’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yorum yasağına aykırı hareket edilmiştir.
‘Bireysel başvuru yolu etkisizleşir’
Kamu gücünü kullanan organların aynı ihlallerinin devam etmesi, AYM’nin iş yükünü artırarak bireysel başvuru yolunu etkisizleştireceği gibi kararların sonuçlarının yalnızca somut olaya uygulanması bireysel başvurunun temel hak ve özgürlükleri koruma işlevini de olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle kamu gücünü kullanan organlar gerektiğinde, ihlalin tekrarlanmamasına yönelik genel tedbirler almak ve AYM kararları doğrultusunda bu ihlalin hukuk aleminde sebep olduğu sonuçları telafi etmek zorundadır.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir.
Gerekçeli kararda, Atalay hakkındaki ihlal kararının yapısal bir sorundan kaynaklandığı aktarıldı. Kararın bu nedenle Atalay’ın yargılandığı Gezi Parkı davasının esasına ilişkin bir değerlendirme içermediği belirtildi.
Karşı oy kullananlar
AYM Başkanı Zühtü Arslan da dahil olmak üzere dokuz üyenin hak ihlali kararına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı üyeler Yıldız Seferinoğlu, Basri Bağcı, İrfan Fidan ve Muhterem İnce ile Abdullah Gül döneminde atanan Muammer Topal katılmadı. İnce dışındaki üyelerin karşı oy kullanmalarının gerekçesi şöyle:
“Can Atalay’ın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk görüşüne AYM’nin Gergerlioğlu kararına eklenen farklı gerekçe ve Leyla Güven kararına karşı kullanılan karşı oy içeriğinde dile getirilen görüşler çerçevesinde iştirak edilmemiştir”
Muhterem İnce’yse “Bu kararda tartışılan temel anayasal sorunla aynı mahiyetteki sorunun tartışıldığı Leyla Güven kararında karşı oy kullanan üyelerin karşı oylarında belirttikleri gerekçelerle mahkememiz çoğunluğunun tespit ettiği ihlal sonucuna katılmıyorum” dedi.
Ne olmuştu?
Gezi Parkı davasından bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan avukat Can Atalay, Hatay’dan TİP milletvekili seçilmişti. Avukatları, Atalay’ın mazbatasını alarak tutukluluğun bitmesi için başvuruda bulunmuş ama Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi bu talebi reddetmişti.
AYM, Atalay’ın bireysel başvurusunu önceki gün değerlendirmiş, ‘seçilme ve siyasi faaliyette bulunma’ hakkı ve ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının’ ihlal edildiğine hükmetmişti. 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine de hükmeden AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına, yargılamada durma kararı verilmesine ve hükmün infazının durdurularak Atalay’ın tahliye edilmesine karar vermişti. AYM, söz konusu kararı dün geç saatlerde İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti.
Mahkeme kaynaklarından edinilen bilgiye göre, mahkeme başkanı Mesut Özdemir dün (26 Ekim) başka duruşmaları bitirdikten sonra öğle saatlerinde adliyeden ayrıldı ve dönmeyeceğini söyledi. Mahkeme kaynakları, daha sonra başkan Özdemir’in adliyeye döndüğünü ve odasında heyetle görüşme yaptığını aktardı. Özdemir’in odasında heyetin daha önce AKP’den milletvekilliğine soyunan üyesi Murat Bircan ve başka bir üye hakimin bulunduğu gözlendi.