AYM’ye göre MİT, aylar öncesinden ByLock sunucusunu ele geçirip üzerinde uzun süre çalışmamış, oluşturduğu isim listesini Mayıs 2016’da ilgili kurumlarla paylaşmamış ve ByLock bilgilerini elde eder etmez hemen savcılığa teslim etmiş. Ancak ByLock’un elde edilmesinden, 9 Aralık 2016’da savcılığa teslimine kadar geçen süre en az 1 yıl.
MAHKEME KARARINDAN ÖNCE VERİLER DEĞİŞTİRİLMİŞ
Ayrıca resmi bilirkişi raporunda, incelemesi talep edilen 113 GB’lık verinin, 26 Ekim 2016 tarihinde ‘değiştirildiği’ tespiti yer alıyor. Rapora göre söz konusu değişiklik MİT tarafından yapılmış. ByLock verilerinin imajının alınmasına ilişkin mahkeme kararı 9 Aralık 2016! Verilerin bilirkişilere teslim tarihi ise 13 Aralık 2016! Yani mahkeme kararından ve bilirkişilere tesliminden 1,5 ay önce dijital materyal üzerinde çalışılmış. Dolayısıyla veriler orijinalliğini yitiriyor.
Daha önce de ByLock listesinin, program henüz hukuksuz olarak ele geçirilmeden 17 Ağustos 2016’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği ortaya çıkmıştı. Kısaca, ByLock delili tamamen çöp hükmünde…
AYM, HUKUKSUZLUĞU ÖRTMENİN DERDİNDE
İnsan Hakları Hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, AYM’nin Ferhat Kara kararıyla ilgili önemli paylaşımlarda bulundu. “Tıpkı, Ceza Genel Kurulu’nun ByLock Kronoloji Raporunda yaptığı gibi AYM’de ByLock’la ilgili algı oluşturmaya çalışırken ‘baltayı taşa vurmuş’ ve tek bir paragrafla ByLock’la ilgili söylediklerinin gerçeği yansıtmadığını itiraf etmiştir.” ifadelerini kullanan Güneş’in paylaşımları şöyle:
“Bahsini ettiğimiz karar, AYM’nin Bylock verilerinin hukuka uygun elde edildiğini belirttiği Ferhat Kara başvurusudur. Bu kararda AYM, Bylock’u aklayabilmek için her türlü manipülasyonu yapmış, Bylock verilerinin CMK’nın 134. maddesi yerine, MİT Kanununa uygun şekilde elde edildiğini anlatmıştır. Zira AYM’de çok iyi bilmektedir ki, Bylock CMK’ya aykırı ele geçirilmiştir.
VERİLER ELE GEÇİRİLDİKTEN 1 YIL SONRA MAHKEMEYE TESLİM EDİLİYOR
AYM’ye göre; MİT aylar öncesinden Bylock sunucusunu ele geçirip üzerinde uzun süre çalışmamış, oluşturduğu isim listesini Mayıs 2016’da ilgili kurumlarla paylaşmamış ve Bylock bilgilerini elde eder etmez hemen savcılığa teslim etmiştir.
AYM’nin böyle bir anlatım yolunu seçmesinin ve Bylock’un ne kadar tehlikeli ve örgütsel(!) bir uygulama olduğunu sayfalarca anlatmasının sebebi ‘cambaza bak’ taktiği, yani Bylock’un CMK’nın 134. maddesine aykırı elde edildiği gerçeğini perdelemektir.
Oysa ki, Bylock’un elde edilmesinden, 09/12/2016’da savcılığa teslimine kadar geçen süre en az 1 yıldır. Savcılığın aldırdığı resmi bilirkişi raporunda, Bylock verilerinin tesliminden önce üzerinde değişiklik yapıldığı (26/10/2016) ve yapısının bozuk olduğu ortaya konulmuştur.
AYM’DEN AKIL ALMAZ MANİPÜLASYON
Yani, AYM’nin söylediği gibi Bylock verileri hemen teslim edilmemiş, üzerinde uzun bir süre çalışılmıştır. Yine bunu bilen AYM, bu sebeple 4. Sulh Ceza Hakimliğince sonradan verilen ve hukuken hiçbir karşılığı olmayan aşağıdaki kararın tarihine hiç yer vermemektedir.
Eğer yer verse, çelişkisi ve yaptığı çarpıtma ortaya çıkacaktır. Zira MİT’in basın açıklamasındaki bilgiler ve savcılığın aldırdığı bilirkişi raporundaki verilere müdahale edilme tarihi, Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/12/2016 tarihli kararından aylar öncesine aittir.
AYM, Ferhat kararının 27 ila 32. paragrafları arasında uydurduğu senaryoyu gerekçelendirmeye çalışsa da, 33. paragrafta bu söylediklerinin gerçeği yansıtmadığını itiraf etmiştir.
Şöyle ki; 33. paragraf ile; 26. paragrafta Bylock verileri ve isim listesini teslim eden ve süreçteki rolü sadece Bylock verilerini savcılığa teslim etmek olarak gösterilen MİT’in fonksiyonunun hiçte öyle olmadığı ve sürecin her aşamasında yer aldığı ikrar edilmiştir.
O HALDE SORALIM; İSİM LİSTELERİ NASIL OLUŞTURULDU?
O zaman biz de bu paragraftan hareketle AYM’ye soralım;
MİT, Bylock verileri üzerinde çalışmayıp hızlı bir şekilde bu verileri teslim ettiyse, 26. paragraftaki “isim listesi” nasıl oluşmuştur?
Bylock sunucusu içinde ayrı bir isim ve kullanıcı listesi olmadığına ve14093Dr. Gökhan Güneş@GkhanGnes8·13s12. bu liste ancak Bylock sunucusuna bağlantı yapan IP adreslerinin kimlere ait olduğunun tespitiyle oluşturulabileceğine göre, Bylock verileri üzerinde çalışılmadan bu liste nasıl ortaya çıkmıştır?
LİSTEYİ NEDEN MİT OLUŞTURDU?
Yine, Bylock’la ilgili süreç MİT’in elindeki bilgi ve belgeleri teslimiyle başladıysa ve adli kolluk görevi olan Emniyet KOM Dairesi üzerinden devam ettiyse, detaylı çalışma yapılarak güncellendiği belirtilen abone listesini neden KOM değil de MİT oluşturmuştur?
Bu sorunun cevabı, Bylock bilgilerini teslim etmeden önce GSM firmalarından aldığı CGNAT kayıtlarıyla isim listeleri oluşturan MİT’e, CMK’ya takılmadan isim listelerini hızlı şekilde güncelletmek midir? MİT bu verileri savcılığa teslim etmemiş midir?
MİT HANGİ VERLERİ GÜNCELLEDİ?
Eğer kararda belirtildiği gibi teslim ettiyse MİT hangi veriler üzerinde çalışarak bu güncellemeyi yapmıştır? MİT’in güncellemeyi yapmasının yasal dayanağı nedir? CMK’daki usul kurallarına uymadan her türlü bilgi ve belgeye kendi kanununa dayanarak ulaşabilen MİT’in çalışmalarına göre soruşturmalar yürütülecekse ve MİT adli kolluk gibi hareket edecekse, CMK’ya ve adli kolluk birimlerine ne gerek vardır?
Delilde güncelleme yapılmasına ilişkin CMK’da bir hüküm var mıdır? Güncelleme adı altında yapılan müdahale sonucu veri bütünlüğü bozulan dijital malzemelerden elde edilen bilgiler delil olarak kullanılabilir mi?
33. Paragraf, AYM’nin imaj ve imaj alma usulünü hiç bilmediğinin ve 27 ve 28.paragraflarda imaj almayla ilgili yazdıklarının da gerçeği yansıtmadığının ispatıdır. Zira AYM’ye göre imaj alma; veri bütünlüğü bozulmuş dijital materyal üzerinde ‘kamara eşliğinde’ yapılan bir işlemdir.
Öyle değil AYM!
BOZULAN VERİLERDEN İMAJ ALINMAZ!
İmaj, söylediğiniz gibi değil, konu Ergenekon olunca hatırladığı hukuku Bylock’ta unutan 16. CD’nin Ergenekon davasında belirttiği şekilde alınır! Yani, MİT’in üzerinde aylarca çalışarak veri bütünlüğünü bozduktan sonra 09/12/2016’da teslim ettiği dijital materyalden geriye dönük olarak imaj alınmasının nasıl bir anlamı yoksa, üzerinde tekrar çalışıp isim listesini güncellediği materyaller üzerinden de imaj alınmasının bir anlamı yoktur. Zira bunun adı imaj almak değil,her şeyin hukuka uygun yapıldığı imajını! vermektir?
AYM’NIN SARILDIĞI YARGITAY KARARI, HUKUKSUZLUĞUN İSPATI
Yine AYM, Bylock’un elde edilişinde hukuka aykırılık olmadığını belirtirken, daha önceki kararlarından farklı olarak, CMK’nın 134. maddesiyle ilgili hiçbir değerlendirmeye girmemiş ve Bylock’un elde ediliş yöntemini Yargıtayın hukuka uygun bulduğunu belirtmiştir.
Başvurucuların ihlal iddialarını değerlendirmesi gereken AYM, bunun yerine sadece Yargıtay kararlarına atıf yapacaksa bireysel başvuru yoluna ne gerek vardır? İşin ilginci, AYM’nin atıf yaptığı karar, Bylock verilerinin imajının sulh ceza hakimliği kararından 10 gün önce alındığının itirafı niteliğinde olan ve Bylock Kronoloji Raporuna da yer verilen Ceza Genel Kurulunun 20/12/2018 tarihli kararıdır. Yani, AYM’nin hali tam da “şıracının şahidi bozacı” durumudur.
Kısaca, Bylock’u aklamaya çalışan AYM Bylock’la ilgili daha önemli bir ifşaatta bulunmuştur. AYM ne karar verirse versin, Bylock hukuka aykırı delildir ve yargılamada kullanılamaz. AYM’nin diğer kararları gibi bu kararı da AİHM tarafından suratına çarpılacaktır.”