Almanya’nın Offenbach şehri yakınlarındaki Mühlheim am Main kasabası anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Offenbach ve çevresinde faaliyet gösteren Mosaik Sosyal Eğitim ve Kültür Derneği’nin gönüllüleri bir kiliseyi ziyaret etti. Buluşmada iki farklı kültürün temsilcileri birbirlerini yakından tanıma fırsatı buldu. Sunum ve konuşmaların ardından birlikte öğle yemeği yenildi. Dernek gönüllülerinin evlerinde hazırladığı yemekler kilise üyelerinin beğenisine sunuldu. Türk mutfağının yemeklerini çok beğenen katılımcılar, hem sunumlar hem de öğle yemeği için defalarca müteşekkir olduklarını ve mutluluklarını ifade ettiler.
Hazırlıklar sabahın erken saatlerinde başladı. Kiliseyi ziyaret ederek yaşadıkları şehirde farklı bir dinin mensuplarıyla tanışacak olmanın heyecanıyla evlerinde işe koyulan Mosaik gönüllüleri, çorbaları, yemekleri, salataları, tatlıları ve elbette kilisede yapacakları sunumları hazırladı. Günler öncesinden görevler paylaşılmış ve kimin neyi getireceği belirlenmişti. Kilisedeki heyecan ise daha bir başkaydı. Merak içindeydiler. Acaba Türkiye’den göç eden müslüman misafirleri kendileri için neler hazırlamıştı, onlara neler anlatacaklardı!
GELİN TANIŞ OLALIM…
Ve beklenen an geldi. Kilisede her hafta olduğu gibi pazar ayini vardı. Onlar ayinlerini tamamladıktan sonra sözü konuklarına verdiler. Aslında o gün kimin konuk kimin ev sahibi olduğu tam da belli değildi. Mosaik Derneği adına konuşan Ümit Yaşaroğlu bu belirsizliği kendi bakış zaviyesinden şu sözlerle açıklığa kavuşturdu: “Bugün burada bulunan herkes hem misafir hem ev sahibi. Çünkü herkes birbirine kalbinin kapılarını sonuna kadar açtı.”
Dernek adına ilk sözü 6 yıl önce Türkiye’den Almanya’ya göç etmek zorunda kalan Enis Canpolat aldı. Entegrasyon sürecini büyük ölçüde tamamlayan Canpolat şimdilerde belediyeye bağlı bir kreşte öğretmenlik yapıyor. Canpolat, günün anlam ve önemini kelimelere döktüğü konuşmasında, bu buluşma vesilesiyle içinde yaşadıkları toplumun diğer mensuplarıyla daha yakından tanışmak istediklerini ifade etti. Yunus Emre’nin sözünü alıntılayan Canpolat dinleyicilere; “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” şeklinde seslendi. Canpolat, konuşmasının ikinci bölümünde Türkiye’den Almanya’ya ve diğer pek çok ülkeye göç etmek zorunda kalan göçmenlerin hikayelerine değindi. Sonrasında sözü kendi gibi bir ‘yeni Almanyalı’ olan Ümit Yaşaroğlu’na verdi.
‘ASİMİLE OLMADAN ENTEGRE OL’
Yaşaroğlu, yeni vatanında bir yandan asıl mesleğini gönüllü olarak sürdürüyor diğer yandan da yeni edindiği mesleği Sosyal Asistanlık ile ailesinin geçimini sağlıyor. İşinden arta kalan vakitlerde, ilk geldikleri zaman ona ve arkadaşlarına kucak açan Mosaik Derneği’nde gönüllü olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Çocuk, genç ve yetişkinler olmak üzere her yaş ve cinsiyet grubundan katılımcıları bulunan Mosaik, Türklerden ve farklı milletlerden pek çok insanla kurduğu diyalog köprüsüyle, ortak değerler paydasında barış içinde yaşanabilecek bir dünyanın hayal değil uygulanabilir bir pratik olduğunun örneklerini sergiliyor. Ümit Yaşaroğlu konuşmasının ilk bölümünde katılımcılara, Mosaik Derneği için Almanca hazırlanan sunum videosunu gösterdi. Devamında Türkiye’den Almanya’ya gelen, toplumun yeni üyeleri olarak entegre olmaya çalıştıklarını ifade eden Yaşaroğlu, önemli bir prensibin altını çizdi: Asimile olmadan entegre ol ve yaşadığın toplum için değer üret!
Konuşması zaman zaman alkışlarla kesilen Ümit Yaşaroğlu, sunumunun son bölümüne geçmeden önce Mosaik Derneği’nin çağrısı üzerine katıldıkları önemli bir çalışma hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Almanya’nın batı ve kuzeyindeki iki eyalette yaklaşık 3 yıl önce yaşanan sel felaketinin ardından çok sayıda Mosaik gönüllüsü sel bölgesindeki insanların yardımına koşmuştu. Arama, kurtarma, enkaz kaldırma, temizlik, yemek ve içme suyu organizasyonu başta olmak üzere önemli görevler üstlenen Mosaik Derneği’nin çalışmaları, bölgede yaşayanlar tarafından büyük bir takdirle karşılanmıştı. Ümit Yaşaroğlu, işte bu konuda daha önceden hazırlanmış olan bir videoyu katılımcılara sundu. Görenleri o acı günlere tekrar götüren video salondakiler tarafından dikkatle takip edildi.
‘NE OLURSAN OL, BEN SANA GELİRİM’
Video gösteriminin ardından Ümit Yaşaroğlu konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Tanınmış bir alim olan ve yaşadığı dönemde adeta bir deniz feneri gibi insanlara doğru yolu gösteren Mevlana Celaleddin Rumi, ‘Ne olursan ol, yine de gel’ demişti. ‘Günümüzün Mevlanası’ olarak da ifade edebileceğimi düşündüğüm tanınmış vaiz Fethullah Gülen ise ‘Ne olursan ol, ben sana gelirim. Kalbinizde herkese bir sandalye ayırın kimse ayakta kalmasın.’ diyor. En başta da ifade ettiğim gibi şu anda bu çatı altında bulunan kimse ayakta kalmadı. Herkes birbirinin kalbinde kendine bir yer buldu. Barış dolu ve huzurlu bir dünya için sahip çıkılması gereken kilit 2 kavram: Saygı ve empati.”
Son olarak Ümit Yaşaroğlu’nun sürpriz çağrısı üzerine bir diğer Mosaik Derneği gönüllüsü Candan Güldemir sahneye çıktı ve dinleyicilerle hikayesini kısaca paylaştı. 4 yıldan fazla bir süre haksız yere cezaevinde kaldıktan sonra ailesiyle beraber Almanya’ya göç eden Güldemir, kendisine gönül kapılarını açan herkese teşekkür etti.
Yemeğe geçilmeden önce tekrar söz alıp kürsüye çıkan Pastör Frank Aichele, sunumlar için kendi adına ve kilise üyeleri adına teşekkür etti. Aichele, Mosaik Derneği çatısı altında yürütülen etkinlikleri beğeniyle izlediklerini vurguladı. Özellikle Ümit Yaşaroğlu’nun ‘Asimile olmadan entegre olmak’ sözlerine dikkat çeken Aichele; “Türkiye’den buraya göç etmiş yeni hemşehrilerimiz olarak sizlerin kendi kültürünüzden kopmadan yeni yaşadığınız topluma entegre olma ve değer üretme çabalarınızı saygıyla karşılıyoruz ve destekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
YEMEK SOFRASINDA KEYİFLİ SOHBETLER…
Sunumların ardından sıra yemeğe geldi. Herkes sırayla istediği yemeklerden tabaklarına bir miktar alıp masalara geçti. Kilise üyeleri ve Mosaik Derneği gönüllüleri karışık bir şekilde masalara yerleşti. Birlikte oturdukları kişilerle yemek eşliğinde keyifli sohbetler yapan misafirler, bu sayede birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı buldu. Sohbet güzel olmasına güzeldi ancak artık veda vakti gelmişti. İsteyenler birbiriyle telefon numaralarını ve elektronik posta adreslerini paylaştı. Mümkün olan en kısa sürede yeniden görüşebilmek dileğiyle herkes evinin yolunu tuttu.
KARANLIKTAN ŞİKAYET ETMEK YERİNE…
Bu anlamlı etkinliğin ardından dile getirilmesi gereken çok önemli bir hakikat var: Kötülüğün ve karanlığın temsilcilerinin dünyaya hakimiyet hırsıyla esirdikçe esirmelerine inat iyiliğin ve nurun temsilcileri, karanlıktan şikayet etmek yerine bir mum yakarak çevresini aydınlatabilmiş olmanın huzuruyla yeni dirilişin muştularını terennüm ediyor ve ettiriyorlar. Onlar, hiç durmadan yürüyecekleri bu yolda, şimdiden bir sonraki aksiyonları üzerine zihin sancısı çekmeye başladılar bile…