Annen, Türkiye’de yaşananların Almanya’daki birçok vatandaşı hareketlendirdiğini belirttiği yazısında ‘Başarısızlığa uğrayan darbeden sonraki rahatlamanın yerini ülkenin gidişatına yönelik endişeler aldı. Alman medyası Erdoğan’ın kendisini darbeci olarak görmeye başladı’ dedi.
DARBE ÜLKENİN BİRLİĞİ İÇİN ŞANS OLMUŞTU
‘Darbenin yenilgiye uğratılması iç politikada yeni bir yol belirlenlenmesi ve ülkenin birliği için şans olabilirdi’ diyen Annen, parlamentodaki partilerin birliği ve sokaklarda yaşananların etkileyici olduğunu ifade etti.
Bu durumun Türk demokrasini gelecekte güçlendirebileceğini belirten Annen, Erdoğan’ın toplumsal barışı sağlayan gerçek bir devlet adamı büyüklüğü tarihe geçebilme şansını elde ettiğini belirtti.
SPD’li siyasetçi Erdoğan’ın farklı bir yol tercih ederek ülkeyi bölmeyi tercih ettiğini belirterek ‘bu durum çok şaşırtıcı olmadı’ değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan’ın darbe girişiminin kazananı olduğunu ancak demokrasinin bunun için büyük bir bedel ödeyeceğini belirtti.
Darbecilerle mücadelenin doğal olduğunu belirten Annen yazısında şu ifadeleri kullandı: ‘‘Ancak sadece bir gün sonra binlerce hakim ve savcının açığa alınması daha sonraki günlerde on binlerce devlet memurunun tutuklanması ya da açığa alınması hukuk devletinin işleyine net bir şekilde aykırıdır. Darbe girişimi aralarında sadece Gülen Hareketi üyelerinin olmadığı, farklı düşünenlerin üzerine gitmek için memnuniyetle karşılanan bir imkan oldu. Tutuklamalar ve görevden almalar Türk güvenlik güçlerinin hareket kabiliyetini zayıflatmış ve saldırı riskini artırmıştır. İç politik duruma etki etme imkanımız sınırlı. Sorunlara yönelik net bir şekilde konuşacağız. Türkiye’deki demokratik ve şiddetten arınmış, fikir ve basın özgürlüğünü savunan ve bu günlerde ciddi güvensizlik hissi içerisinde olan muhalefet temaslarımızı artırmalıyız.’’
OLAĞANÜSTÜ HAL ÜÇ AY İLE SINIRLI KALMALI
Olağanüstü halin üç ay ile sınırlı kalması için tüm demokratik güçler çaba göstermesi gerektiğini belirten Annen ‘OHAL’in darbe ile ilişkisi olmayan Erdoğan muhaliflerine karşı istismar edilme tehlikesinin gerçek olduğu görülmektedir.’ ifadelerini kullandı.
Yazısında Almanya’nın Türkiye’de reform yapılan dönemlerde tam üyelik perspektifinden ‘imtiyazlı ortaklık’ söylemine geçmesini iki ülke arasındaki yabancılaşmanın sebeplerinden birisi olarak niteleyen Annen ‘Daha sonra Suriye krizi sonrası oluşan yakınlaşma opportünist ve güvenilmez olarak görüldü.’ tespitinde bulundu.
TÜRKİYEDE YAŞANANLAR BİZİM İÇİN ÖNEMSİZDİR DENEMEZ
Niels Annen yazısının son kısmını iç politikadaki gelişmelere ve Türkiye’nin dış politikadaki pozisyonuna ayırdı. Annen iç politikadaki gelişmeleri şu ifadelerle değerlendirdi: ‘Kürt sorunun tekrar askeri boyutta ele alınması, Türk parlamenterlerin dokunulmazlıklarının kaldırılması, bağımsız medyaya baskı ve Gülen taraftarlarına takip ülkede kutuplaşmayı artırdı. Bu politikanın etkileri Almanya’daki türk toplumunda da görülmektedir. Almanya’da yaşayan ve Türkiye’deki iktidarı eleştirenler türkiye’deki akrabalarının güvenliği endişesi ile geri duruş sergilediler. Sadece bu durum bile ‘Türkiye’dekiler bizim için önemsizdir’ denemeyeceğini gösterir.
BERLİN ZAMAN