Almanya’nın son yıllarda izlediği aktif dış politikanın mimarlarından olan Frank-Walter Steinmeier, Türkiye’ye yönelik olumlu bakışıyla Ankara ile yakın diyaloğu savunmasıyla tanınıyor.
Steinmeier, Alman hükümetinde Türkiye dosyasına en fazla hâkim olan isim. Sosyal Demokrat Partili politikacı hem Türk göçmenlere yönelik tutumu hem de son 20 yılda Türk-Alman ilişkileri ile Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine sağladığı olumlu katkılarıyla biliniyor.
Ancak Steinmeier Türkiye'de son yıllarda demokrasi ve insan hakları alanında yaşanan gerilemelerin yol açtığı büyük hayal kırıklıklarını artık gizlemiyor.
Türkiye’ye destek vermişti
Uzun yıllar boyunca Türkiye’nin AB sürecini destekleyen Steinmeier, Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik operasyon, HDP milletvekillerinin tutuklanmasının ardından Türkiye’nin geleceği konusunda bir yol ayrımında olduğu görüşünde. Steinmeier, AB içinde Avusturya’nın ve bazı siyasetçilerin dile getirdiği, Türkiye’nin müzakerece sürecinin askıya alınması çağrılarına destek vermiyor. Bununla birlikte eskisine göre daha az umutlu konuşuyor.
Oysa Steinmeier, eski Başbakan Gerhard Schröder’in Türkiye’nin AB üyelik hedefine destek vermesini sağlayan, tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklıktan yana olan Angela Merkel'in iktidarı döneminde de açılan kapıların kapanmaması için ağırlığını koyan isimler arasında.
Krizler eksik olmadı
Ancak siyasi kutuplaşmanın tırmanmasıyla Türkiye'deki demokratik reform sürecindeki duraksama, Gezi olayları sonrasında siyasi ve iktisadi reformlarda yaşanan gerileme, Avrupa'daki Türkiye karşıtlığını güçlendirirken, Türkiye'nin AB üyeliğinden yana olanların elini zayıflattı. Steinmeier de eli zayıflayan, söylemi değişen isimlerden biri.
Bu arada mülteci krizi esnasında Başbakan Angela Merkel, çözüm için harekete geçmiş, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ile yakınlaşmayı mülteci mutabakatı izlemişti. Steinmeier'in bu sürece olumlu bakmadığı, geri planda kalmayı tercih ettiği bir sır değil.
Bir diğer dönüm noktasını da 2 Haziran tarihinde, 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak tanımlayan tasarının Federal Meclis’te kabulü oluşturuyor. Gerçi Alman hükümeti, soykırım kararının “yasal bağlayıcılığı olmadığı” yönünde açıklama yaparak Ankara’yı rahatlattı. Ancak Türkiye’deki iç siyasi gelişmelerin Almanya'da yol açtığı Erdoğan karşıtlığı, federal hükümet üzerindeki Türkiye baskısının artmasına yol açtı ve ilişkilerdeki gerilim dinmedi.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında soruşturmaların muhalefeti hedef aldığı ve hukuk devleti ilkelerinin ihlal edildiği yönünde oluşan kanaat, Steinmeier’ın olumlu Türkiye söylemlerinde değişime yol açtı. Steinmeier, demokratik özgürlüklerin sınırlandırılmasını, hukuk devleti ilkelerinin ihlalini eleştirdi.
Yeni dönemde Steinmeier'in rolü
Türk-Alman ilişkilerinde zorlu bir süreçten geçilirken Steinmeier’in cumhurbaşkanlığı döneminde de uluslararası anlaşmazlıkların giderilmesi, ikili ilişkilerde karşılıklı güven ve diyaloğun güçlendirilmesi konularında, uzun yıllara dayanan diplomasi tecrübesini kullanması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un geçen dönemde demokrasi ve insan hakları konularında Türkiye’ye yönelik eleştirileri, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sert tepkisine yol açmış, iki devletin zirveleri arasında uzun süre gerginlik hâkim olmuştu.
Almanya’daki Türklerin sevdiği isim
Bu arada Steinmeier, Almanya’da göçmenlere yönelik olumlu bakışı, çoğulculuğu ve çeşitliliği savunması, aşırı sağcı popülist hareketlere karşı tavır almasıyla da dikkat çeken bir politikacı. Steinmeier’in göreve gelmesinin ardından Dışişleri Bakanlığı’nda attığı ilk adımlardan birisi, 35 yaşındaki Filistin asıllı Savsan Chebli’yi Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcılığı’na atamak olmuştu.
Ayrıca Alman Dışişleri Bakanlığı, bu yıl daha fazla göçmen kökenli memur istihdam etmek için yeni program başlattı, Türk-Alman Akademisyenler Platformu üyeleri de bu çerçevede bakanlıkta ağırlandı, diplomat olabilmenin koşulları hakkında bilgilendirildi. Steinmeier’in bu açılımlarını cumhurbaşkanlığı döneminde de sürdürmesi bekleniyor.