Almanya'nın doğusunda birinci, ülke genelinde ise ikinci parti çıkan aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerindeki başarısını kutluyor.
DW Türkçe'nin haberine göre partinin eş genel başkanları sonuçları büyük zafer olarak nitelendirdi. Tino Chrupalla, iktidardaki koalisyon partisini oluşturan Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Hür Demokratlar'dan daha çok oy aldıklarına dikkat çekerek seçim başarılarını "tarihi" olarak tanımladı. Alice Weidel de "Tüm kıyamet kehanetlerinden sonra, son birkaç haftanın yaylım ateşinden sonra, en güçlü ikinci güç biziz" açıklamasını yaptı.
Weidel, bu sözlerle AP seçimlerinden önce partinin liste başı aday Maximilian Krah ve listede ikinci sırada yer alan aday Petr Bystron ile ilgili patlak veren skandalları kastetti.
AfD'li Krah, seçim kampanyası sırasında provakatif çıkışları ve kadın düşmanı sloganları ile dikkatleri üzerine çekmişti. Krah'ın bir çalışanının seçimlere kısa bir süre kala Çin için casusluk yapmak suçlamasıyla gözaltına alınması da büyük yankı uyandırmıştı. Petr Bystron ise Rusya'dan rüşvet almakla suçlanmış, hakkında soruşturma başlatılmıştı.
AfD, parti içindeki bazı oluşumların demokrasi karşıtı görüşleri ve faaliyetleri nedeniyle iç istihbarat kuruluşu Anayası Koruma Teşkilatı (BfV) tarafından izleniyor. Yani aslında parti, Almanya'nın anayasal düzenine tehdit oluşturabilecek bir siyasi yapı olarak değerlendiriliyor.
Peki tüm bunlara rağmen AfD bir önceki AP seçimlerine kıyasla oy oranlarını nasıl yaklaşık yüzde 5 oranında artırdı? Almanya'nın en güçlü ikinci siyasi partisi konumuna gelmesinde ne rol oynadı?
AfD'ye artan desteğin gerisinde ne yatıyor?
Kamuoyu araştırma şirketi "infratest dimap" tarafından yürütülen anket sonuçları bu sorunun yanıtlarına ışık tutuyor. Anket sonuçlarında toplumda belli konularda artan kaygıların seçmenlerin AfD'ye oy vermesine yol açtığı görülüyor.
Örneğin Almanya'ya çok fazla yabancının geldiğini düşünenlerin oranı yüzde 53. Bunu düşünenlerin oranı beş yıl öncesine kıyasla yüzde 19 oranında artmış durumda.
Alman seçmenlerin yüzde 46'sı da AfD'nin yabancıların ve sığınmacıların Almanya'ya göç etmesini sınırlandırmak istemesini olumlu buluyor. Bu oran 2019'da yüzde 33'tü.
Yine Almanların yüzde 45'i, "AfD'nin İslam'ın Almanya'ya nüfuzunu sınırlandırmak istemesini doğru bulduğunu" söylüyor. Bu, 2019 yılına kıyasla yüzde 9'luk bir artış olduğu anlamına geliyor.
AfD'nin aşırı sağcı olması seçmeni caydırmıyor
Seçmenlerin yüzde 71'i AfD'yi aşırı sağcı bir parti olarak görüyor, AfD'ye oy verenlerin ise sadece yüzde 5'i bunu kabul ediyor.
Ancak asıl dikkat çekici sonuç AfD seçmeninin büyük bir bölümünün bunu umursamaması. AfD'ye oy verenlerin yüzde 85'i "Doğru konulara değindiği sürece AfD'nin bazı çevrelerce aşırı sağcı olarak görülmesi umurumda değil" diyor.
Bu arada AP seçimleri öncesinde Mannheim kentinde bir Afgan'ın İslam karşıtı "Pax Europa Yurttaş Hareketi"nin standına düzenlediği saldırıda yaralanan polis memurunun ölmesi, toplumsal gerilimi artırmış, göç tartışmalarını alevlendirmişti. Siyasi gözlemciler artan gerilim ve kutuplaşmanın aşırı sağcı AfD'yi güçlendirebileceğine işaret etmişti.
Mannheim kentinde bir Afgan'ın İslam karşıtı "Pax Europa Yurttaş Hareketi"nin standına düzenlediği saldırıda yaralanan polis memuru hayatını kaybetti. Mannheim kentinde bir Afgan'ın İslam karşıtı "Pax Europa Yurttaş Hareketi"nin standına düzenlediği saldırıda yaralanan polis memuru hayatını kaybetti.
Seçim anketine göre seçmenlerin yüzde 74'ü suçun artmasından endişe ediyor. Bu oran, beş yıl öncesine kıyasla yüzde 22'lik bir artışa tekabül ediyor.
AfD'ye oy veren gençlerde dikkat çeken artış
Almanya'da 16-24 yaş ve 25-34 yaş aralığında AfD'ye oy verenlerin oranının artması, bu seçmenlerin SPD ve Yeşiller'den fazla, AfD'ye oy verdiğini gösteriyor.
Bu seçimde 16-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 16'sı AfD'ye oy verdi. Bu, 2019 seçimlerine kıyasla yüzde 11'lik bir artışı yansıtıyor.
25-34 yaş aralığındakilerin ise yüzde 18'inin oyu da AfD'ye gitti. Bu da yine bir önceki AP seçimlerine kıyasla yüzde 7'lik bir artış demek.
AfD, artık sadece tepki nedeniyle oy verilen bir parti olmaktan çıkmış gibi görünüyor. Seçmenlerinin yüzde 51'i "AfD'nin sorunları çözme yetkinliğinden emin olduğu için bu partiye oy verdiğini" söylüyor.
AfD endişesi artıyor
AfD'nin seçimlerden ikinci parti çıkması, toplumun pek çok farklı kesiminde tepki ve endişeye yol açtı.
Almanya Türk Toplumu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında gelinin noktadan demokratik partilerin de sorumlu olduğuna dikkat çekti, "Aşırı sağcılar, demokratik partiler arasındaki kavgadan faydalanıyor" ifadelerine yer verdi.
Almanya Yahudiler Merkez Konseyi Başkanı Josef Schuster de AfD'nin bu denli güçlenmiş olmasından büyük endişe duyduklarını açıkladı.
Almanya Gazeteciler Birliği (DJV) ise AfD'nin Avrupa seçimlerindeki başarısının ardından basın mensuplarına yönelik şiddetin artacağı uyarısında bulundu. DJV Ulusal Başkanı Mika Beuster, "Basın düşmanlarının üstünlüğü ele geçirmesi nedeniyle, özellikle Brandenburg, Saksonya ve Thüringen'de başlamak üzere olan eyalet seçim kampanyalarında medya çalışanlarına yönelik saldırıların artmasından korkuluyor" açıklamasını yaptı.
Uzmanlar ne diyor?
Doğu Almanya'daki Dresden kentinde yaşayan siyaset bilimci Werner J. Patzelt'e göre, seçimlerde göç sorunu belirleyeci rol oynadı. Patzelt, Doğu Almanya'daki halkın göçün sınırlandırılması hatta tamamen sonlandırılmasını istediğine işaret etti.
Sosyolog Matthias Quent ise "AfD'yi şeytanlaştırmanın" işe yaramadığını, aksine sağ popülistlerin "mevcut potansiyeli harekete geçirmelerine" yol açtığını savundu. "Çok çetin" bir süreç yaşanacağına dikkat çeken Quent, Anayasa'nın değerlerinin korunması için mücadele edilmesi gerekeceğini kaydetti.
AfD seçmenleri arasında aşırı sağcılardan oluşan sert bir çekirdek olduğunu, çok iyi politikalarla da bu kesime ulaşılamayacağını vurgulayan Quent, "Ama son seçim başarısı sadece bu çekirdek ile açıklanamaz. Diğer partiler tarafından temsil edilmediklerini düşünen birçok mavi ve beyaz yakalı da AfD'ye oy verdi" dedi.