Amerikaninsesi.com'da yer alan Dorian Jones'a ait değerlendirmeye göre Maliye Bakanı Berat Albayrak, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda, yere göğe sığdırılamayan orta vadeli ekonomik planını açıkladı. Albayrak, borç destekli büyümeyi kısma, finansal kemer sıkma politikasını güçlendirme ve yatırımcıların yıllardır yakındıkları “katma değerli” ekonomiyi yeniden şekillendirme sözü verdi.
Artan beklentiler nedeniyle Albayrak’ın konuşmasından önce Türk lirası değer kazandı. Ancak konuşmadan sonra, Türk bankalarının dış borçları konusundaki kaygılar ve yatırımcıların planın ayrıntılarının bilinmediğine dair eleştirilerinin ardından TL, yeniden değer kaybetti.
Türk özel sektörünün önümüzdeki 12 ayda ödenmesi gereken yaklaşık 100 milyar dolarlık dış borcu olduğu tahmin ediliyor.
Global Source Partners’dan uzman Atilla Yeşilada, ekonominin yüzde 5 ila 6 civarında daralacağını, ancak bu süreçte her ne şekilde olursa olsun ithalatın süreceğini ve bunun karşılığında ihracatın arttırılarak borcun ödeneceğini söylüyor. Ancak Yeşilada’ya göre bu son derece acı verici bir süreç olacak ve bu noktada IMF bu acıyı biraz olsun dindirebilir.
Türkiye, 1990 ve 2000’li yıllarda yaşadığı ekonomik krizlerde IMF’den yardım aldı. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şu an IMF desteği alternatifini reddediyor.
İstanbul’daki araştırma şirketi EDAM’dan uzman Sinan Ülgen, hükümetin IMF’e olan bağlılığın bitirilmesinin en büyük başarılardan biri olduğunu defalarca dile getirdiğini, bu nedenle de IMF’le yeniden anlaşma konusunda bir sıkıntı olduğunu söylüyor. Ülgen, bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden IMF’yle anlaşma istemediğine dikkat çekiyor.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Soli Özel’e göre bu noktada, Washington ve Ankara arasındaki sorunlar nedeniyle IMF, Türkiye’ye fon sağlama konusunda çok da istekli olmayabilir.
Özel, Amerikan Kongresi’nden geçen ve Amerikan kurumlarına ve uluslararası kuruluşlara Türkiye’ye fon sağlanmamasıyla ilgili yasayı hatırlatıyor. Özel, bunun son derece önemli ve hasmane bir tavır olduğunu belirtiyor.
Amerikan Kongresi yasayı Türkiye’de rahip Brunson’ın terör suçlaması nedeniyle tutuklu bulunması yüzünden çıkarmıştı. Washington iddiaların temelsiz olduğunu söylüyor.
Uzmanlar, Amerika’nın IMF kararlarında herhangi bir veto hakkı olmadığını, ancak Washington’un olası bir anlaşmayı geciktirebileceği ya da zorlaştırabileceğini belirtiyor.
Gözlemcilere göre Ankara, AB’yi, özellikle de Berlin’i siyasi olarak kabul edilebilir bir finansal destek kaynağı olarak görüyor. Ülgen, bunun Avrupa Birliği başkentlerinde de tartışılan bir konu olduğunu söylüyor.
Ülgen, AB’nin IMF’in alternatifi olabileceğini, ama bu noktada yanıtlanması gereken çok sayıda soru olduğunu belirtiyor. Ülgen’in burada dikkat çektiği noktaysa Avrupa Birliği’nin benzer durumlarda, örneğin Yunanistan finansal krizinde, IMF’yle birlikte bir konsorsiyum şeklinde hareket ettiği, tek başına böyle bir yöntem uygulamadığı.
Uzmanlar bu noktada Ankara’nın stratejik önemini masaya süreceğini söylüyorlar. Eski Türk diplomat Aydın Selcen, Türkiye’nin göçmenlerin Avrupa’ya akışını önlemede önemli bir rol oynadığına dikkat çekiyor ve bunun önemli bir başlangıç noktası olduğunu söylüyor.
İki yıl önce Ankara ve Belçika, bir yılda Avrupa Birliği’ne giren göçmen sayısında yüzbinlerce kişilik azalmaya neden olan bir anlaşmaya imza attı.
Ülgen, göçmen anlaşmasının devamının Berlin tarafından bir gereklilik olarak görüldüğünü söylüyor. Ülgen’e göre Almanya, Türkiye’deki ekonomik istikrarsızlığın siyasi istikrarsızlığa yol açmasından ve bunun da göçmen anlaşmasını tehlikeye düşürmesinden kaygı duyuyor.
Buna karşın, Türkiye’ye verilecek finansal bir desteğin milyarlarca dolar seviyesinde olduğu bu noktada da Berlin’in ve AB’nin geri kalanının tek başına hareket edip etmeyeceği konusunda soru işaretleri bulunuyor.
Nomura International Finansal Hizmetler’den İnan Demir’e göre Avrupa, her durumda finansal kaynak konusunda IMF’in de devreye girmesini isteyecek.
Demir, IMF olmasa bile sağlanacak finansal destek paketinin şartlarının IMF’in şartlarıyla benzer olacağını, bunun da Türkiye’de hükümetin kabul edebileceği nitelikte olacağı konusunda şüpheleri olduğunu belirtiyor.
Uzmanlara göre, olası bir finansal anlaşmanın koşulları arasında Erdoğan’ın mega inşaat projelerinin durdurulması, yargı bağımsızlığının sağlanması konusunda reform çağrıları bulunması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’sa reformlar konusunda direniyor.
Amerikaninsesi.com