İşte Alman Medyasında bugün Türkiye ile ilgili çıkan haberlerin özetleri 

Cumhurbaşkanı ordunun başarısızlığa uğrayan kalkışmasını ülkesini diktatörlüğe dönüştürmek için kullanıyor. Batı için birçok tehlike mevcut ancak Türkiye’yi çok daha kötüsü tehdit ediyor.

Türkiye askeri darbeyi savuşturdu ve bir kan gölünü engelledi. Devlet organı görevden alma dalgalarıyla işlemez hale geliyor, ekonomi sarsılıyor.

Ordu isyan içerisinde; ne ikinci bir darbe ne de bir iç savaş ihtimal dışı. Batı’daki siyasetçiler yaşananları hayretle takip ediyor.

Türkiye global güvenlik mimarisinin köşe taşlarından birisi. Şimdi IŞİD ile mücadele ne olacak? Erdoğan darbeyi ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak adlandırdı ve bu hediye tüm rakiplerini ve eleştirenleri devre dışı bırakma imkânı sağlıyor.

Başarısız darbe girişimi sonrası eleştirel kamuoyunun kalan kısmı da ortadan kaybolabilir. Darbe gecesinin detayları ve darbenin arkasında kimin olduğu hala belli değil.

Erdoğan öç almak istiyor ancak her kavga sonrası yeni rakipler dâhil oluyor. Darbenin arkasında olduğunu söylediği Gülen, Gezi protestolarına kadar dosttu.

Deniz Aykanat, Minh Thu Tran und Markus Mayr’ın birlikte kaleme aldıkları yazıda şu ifadeler geçiyor: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün tekrar yeni ve güçlü bir basite indirgeyen ve tahrif eden bir iki kutupluluk için uğraş veriyor. Artık sadece ‘biz’ ve ‘onlar’, yani Erdoğan yanlıları ile ona karşı olanlar var. Ona karşı olanlar devletin başının düşüncesine göre otomatik olarak Gülen Hareketi’nin destekçisi olduğu gerekçesiyle düşman ilan ediliyor. Artık Türkiye’de resmi bir tanım ve İslam vaizi Fethullah Gülen’e atfedilen her şeyle ilgili olarak kullanımda. Bu tanımlama medyanın çoğu tarafından da eleştiriye tabi tutmadan kullanılır oldu. Tutuklananların hangi siyasi görüşe, dini inanca ait oldukları, bir ideolojinin taraftarı olup olmadıkları pek önem taşımıyor.

Geri çekilen yatırımcıların sayısı artıyor 2013 yılındaki Gezi protestolarının bastırılması, susturulan muhalif gazetecilerin sayısının artması, Kürtlere karşı tekrar savaş başlatılması ve nihayet mayıs ayında yüzü Batı’ya dönük olan Davutoğlu hükümetinin açığa alınması ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülke ekonomisinin gelişmesinin karşısında siyasi bir engel haline geldi.

Yabancı yatırımcılar giderek artan bir şekilde kendilerini geri çekiyorlar. Onları ürkütmek çok büyük bir hata. Çünkü Türkiye onlara muhtaç. Sadece verim bilançosu açığının kapatılması açısından değil, aynı zamanda ülkeye bilgi ve tecrübenin girmeyecek olması açısından da büyük bir hata.

Die Welt Deniz Yücel Türkler birinci sınıf demokrasiyi hak ediyor Deniz Yücel’in yazdığına göre Taksim’de bu kez Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk portreli sayısız bayrak dalgalandı.

Hoparlörden de Erdoğan’ın seçim kampanyası şarkıları yerine de İtalyan partizan marşı ‘Bella Ciao’ çaldı. Kalabalık ‘Allahu Ekber’ yerine ‘Türkiye laiktir laik kalacak’ nidalarını yükseltti.

Yücel’e göre bu, kat’i biçimde AKP’ye karşı düzenlenen bir miting değil. CHP, bu mitinge ‘Cumhuriyet ve Demokrasiyi Savunuyoruz’ sloganıyla çağrıda bulunan AKP ile anlaştı.

Ancak taraftarlarının çoğu bu çağrıya uymadı. Şu kesin: Bu miting, Türk solunun darbeden sonraki en büyük mitingi. Sol örgütlerin, sendikaların flamaları tabloya eşlik ediyor.

Eksik olan ise Kürt siyasetinin temsilcisi olan HDP. Bu parti bir gün öncesinden askeri ve siyasi darbelere karşı kendi mitingini başka bir yerde düzenledi.

Ve bu aynı zamanda Türk solunun ve liberal solunun daimi sembolü olan bu meydanı geri fethetme denemesi. Modern Türkiye’nin bir yüzü, 1 Mayıs 1977 yılında işlenen katliamın gerçekleştiği yer ve 2013’teki Gezi isyanının başlangıç yeri olarak!