DW Türkçe'den Değer Akal'ın haberine göre Alman Federal Meclisi'nde görüş bildiren hukukçular, uzmanlar ve insan hakları savunucuları "Standartlara uymayan kulüpten atılmalı" diyerek Avrupa Konseyi'nin artık Osman Kavala'yı serbest bırakmayan Türkiye'ye karşı daha sert tutum takınması gerektiği savundu.
Federal Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) yürürlüğü girmesinin 71'inci ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilmesinin 76'ınci yıldönümü vesilesiyle Berlin'de özel bir oturum düzenledi.
Pazartesi günü düzenlenen oturumda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Konseyi'nin AİHS'nin uygulanmasının güvence altına alınmasında oynadıkları rol masaya yatırıldı.
Türkiye'nin Konsey'in güvenirliğini zedelediği uyarısı
Oturuma davet edilen hukukçular, uzmanlar ve insan hakları savunucuları hem sözlü hem de yazılı olarak komisyonun sorularını yanıtladı.
Yöneltilen sorular arasında "AİHM'in rolünün güçlendirilmesi için ne yapılmalı?", "Kararların etkin bir şekilde uygulanması nasıl sağlanabilir?", "AİHS'nin etkili bir şekilde uygulanması için Avrupa Konseyi kurumlarının elinde bulundurduğu araçların kullanımını nasıl değerlendiriyorsunuz?" gibi sorular yer aldı.
Uzmanlar, bu sorulara verdikleri yanıtlarda iş insanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavala ile HDP'nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın serbest bırakılması yönünde AİHM'nin verdiği kararları uygulamamakta direnen Türkiye'ye de dikkat çektiler. AİHM kararlarını uygulamamakta direnenlerin "demokrasiler kulubünden" çıkartılması gerektiğini savunan uzmanlar, aksi takdirde Avrupa Konseyi'nin güvenirliğini yitireceği uyarısında bulundu.
"AİHM kararlarını uygulamayanlara daha sert yanıt verilmeli"
Oturuma katılan uzmanlardan biri olan Dr. Günter Schirmer, Türkiye gibi AİHM kararlarını uygulamayanlara daha sert karşılık verilmesi gerektiğine işaret etti.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komisyonu Sekretaryası Başkanı Schirmer, Avrupa Konseyi'ne üyelik için hukukun üstünlüğü gibi belirli asgari standartların yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Avrupa Konseyi'ne AİHS'de tanımlanan insan haklarının mümkün olan en iyi şekilde uygulanmasını sağlama iradesine sahip ülkelerin üye olması gerektiğine dikkat çeken Schirmer, bu iradeyi paylaşmayan ülkelerin artık bu kulübün bir üyesi olamayacağını, "Kendisine saygı duyan her kulüp, kırmızı çizgiler çizer. Bunlara riayet etmeyenler üye olamaz ya da üye kalamaz" sözleriyle aktardı.
Günter Schirmer, değerlendirmesinde üyelerin AİHM kararlarına uymasını sağlamak için öngörülen prosedürler bulunduğunu, bunların da uygulanması gerektiğini savundu. Schirmer, Türkiye'ye dikkat çekerek şu görüşe yer verdi:
"Kanaatimce Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, özellikle de Türkiye'nin Kavala davasında yaptığı gibi, bir devletin bir kararı uygulamayı açıkça reddetmesi halinde, kararların uygulanmamasına daha sert tepki verebilir ve vermelidir."
Bazı üye ülke hükümetlerinin, ülkelerinde insan haklarının içinde bulunduğu durumun eleştirilmesini olabildiğince önlemeye çalıştıklarını söyleyen Schirmer, bu hükümetlerin Avrupa Konseyi üyeliğini itibar ve aynı zamanda yatırım çekmek için hukuk güvenliği ile hukukun üstünlüğünü belgeleyen bir tür temiz kağıdı gibi kullanmaya çalıştıklarına işaret etti, "Bunu da ucuza, yani kendi iktidarlarını tehlikeye atmadan almak istiyorlar" dedi.
Günter Schirmer, Avrupa Konseyi kurumlarının ise "bu temiz kağıdını" ancak gerçek hukuk devleti reformları, özellikle de işleyen ve her şeyden önce bağımsız bir yargının yeniden inşası, düşünce özgürlüğünün de korunması şartıyla vermesi gerektiğini savundu.
"Standartlara uymayanlar kulüpten atılmalı"
Avrupa İstikrar İnisiyatifi Başkanı Gerald Knaus da AİHM kararlarını yok sayan ve uygulamayan üyelere karşı daha kararlı bir tutum sergilenmesi gerektiğini savunuyor.
Avrupa Konseyi'nin geçmişte AİHM kararlarını sistematik olarak uygulamayan Azerbaycan ve Rusya'ya karşı çok tutarsız yaklaşım sergilediğine, Almanya'nın uzun süre tüm olumsuzluklara rağmen Rusya'yı Konsey'de tutmaktan yana tavır aldığına işaret eden Knaus, bunun Konsey'e büyük zarar verdiğine, bu hataların tekrarlanması gerektiğine vurgu yaptı.
Knaus, bu hataların yol açtığı "güvenirlik krizinin" nasıl aşılabileceğine ilişkin değerlendirmelerini de aktardı. Avrupa Konseyi'nin bir "demokrasiler kulübü" olduğunun üyelere hatırlatılması gerektiğini belirten Knaus, standartlara uymayan ülkelerin de kulüpten atılması gerektiğinin altını çizdi.
"Türk makamları isteksiz"
Federal Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun sorularını yanıtlayan bir diğer uzman da Uluslararası Af Örgütü Almanya'nın Genel Sekreter Yardımcısı Christian Mihr'di. Mihr, giderek daha az sayıda hükümetin Avrupa insan hakları sistemine bağlılık sergilemesinin son derece endişe verici olduğunu söyleyerek Türk hükümetine işaret etti.
Rusya'nın Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkartılması kararınında geç kalındığına, bunun AİHM kararlarını hiçe sayan diğer üyelerde tekrarlanmaması gerektiğine vurgu yapan Mihr, Avrupa Konseyi'nin Türkiye hakkında başlattığı ihlal sürecine rağmen Osman Kavala'nın halen tutuklu olduğunu anımsattı.
Türkiye'nin Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın serbest bırakılmasına ilişkin AİHM kararlarını da henüz uygulamadığını hatırlatan Mihr, "Bağlayıcı AİHM kararlarına rağmen Kavala, Demirtaş ve Yüksekdağ'ın tutukluluk hallerinin devam etmesi, Türk makamlarının uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uyma konusunda isteksiz olduklarını ortaya koymaktadır" görüşünü kaydetti.
Türkiye gibi uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye reddeden ülkelere karşı gerekli adımların atılması gerektiğini savunan Mihr, Alman milletvekillerine tavsiyede bulundu:
"Burada hem Avrupa Konseyi'ne hem de üye devletlerine görev düşmekte. Örgütün tüm birimleri mahkeme kararlarının ve Avrupa Konseyi organlarının tavsiyelerinin uygulanmasını sağlamakla yükümlü. Mahkeme kararlarının göz ardı edilmesinin ya da sivil topluma ve bağımsız yargıya yönelik saldırıların sonuçları olacağı açıkça ifade edilmelidir. Bunların Türkiye ile ikili ilişkilerde de sonuçları olacağı mesajı verilmelidir. Aksi takdirde AİHM'nin otoritesi ve bir bütün olarak Avrupa insan hakları sistemi zarar görecektir."
"Türkiye'nin ihraç edilmesi mümkün"
Geçmişte AİHM'de yargıç olarak görev yapmış olan Prof. Dr. Angelika Nussberger de oturumda Alman milletvekillerinin "Siyasi tutukluların olmadığı bir Avrupa hedefine ulaşmak için neler yapabilir?" sorusunu yanıtlarken Türkiye'ye değindi.
Köln Üniversitesi Avrupa İnsan Hakları Koruma Akademisi Direktörü olarak görev yapan Nussberger, Bakanlar Komitesi'nin AİHM'in Kavala kararını uygulamayan Türkiye'ye yönelik gerekli tedbirleri alması gerektiğine işaret ederek "Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nden ihraç edilmesi de mümkün olabilir" görüşünü kaydetti.
Bakanlar Komitesi'nin kararları uymamakta direnen ülkelere öngörülen siyasi tedbirleri uygulamayarak insan hakları koruma sisteminin genelinin zayıflamasına yol açtığına dikkat çeken Nussberger, "Ancak burada yine, her zaman olduğu gibi, şu sorun ortaya çıkmakta: Özellikle çok sayıda insan hakları ihlali ile suçlanan devletler Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkartılmak istenmiyor, çünkü bu, ilgili devletin iç işleyişine olumlu etkide bulunma imkanının kaybedilmesine yol açabilir."