Allah izin verir, bir gün huzur ortamı oluşursa...

İnsan bir yolcudur. Alem-i ervahdan rahm-ı madere, anne karnından dünyaya, sonra çocukluk, gençlik, olgunluk, ihtiyarlık, kabir, sırat, mizan, mahkem-i kübra ve nihayet cennet veya cehennem. Evet, bu minval üzere Hz. Adem’den bugüne devam etmiş ve kıyamete kadar da bu yolculuk devam edecektir. İnsan istese de istemese de, bastığı toprağın altına mutlaka girecektir.
Bu yolculuk, uçakla, otomobille, trenle, ne ile yapılırsa yapılsın netice değişmemektedir. İnsan her ne kadar ölmek istemese de, onu hatırlamaktan kaçsa da; dünyanın sultanı da olsa, ya da bir kapıda dilenci de bulunsa, dünya hayatının son durağı olan kabre girmekten kurtulamayacaktır. Hz.Mevlana Hazretleri, 'Ey insan Kafdağı kadar yüksekte olsan da, bir kefene, tabuta sığacak kadar küçüksün' buyurmuştur.
Onun içindir ki, Kur’an-ı Müciz-ül Beyan Ankebut suresi 57.ayette, “Her nefis ölümü tadacaktır/tadmaktadır. Sonunda bizim huzurumuza getirileceksiniz” hakikatini, Efendimiz Hz.Muhammed (sav) şu hadisi şerifleriyle hatırlatmaktadır: “Lezzetleri acılaştıran ölümü çok zikrediniz.” (Tirmizi, Nesâi, İbn-i Mâce)
Rabbimiz Kur’an-ı Azimüşşan’da Haşir suresi 18.ayette, “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının. Herkes yarın ahireti için ne gönderdiğine dikkat etsin. Allah’a karşı gelmekten sakının! Çünkü Allah her şeyden haberdardır.” buyurmaktadır.
İnsan yürüyeceği yola dikkat etmeli, şeytan ve nefs-i emmarenin tuzaklarına yakalanmamalıdır. Bu yolculuk Allah'ın rızası gözetilerek, ilmi ile âmil, hâlis, muhlis bir mürşidin rehberliğinde olmalı ki, insan engellere takılıp kalmasın.
Bu yolda Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihler yürümüşlerdir. Mü’minler de doğru olduğuna inandıkları bu yolda, kitap ve sünnete muhalefet etmeden, sırat-ı müstakim üzere olmalı; geriye adım atmadan, sürekli Allah ve Resulü’ne müteveccih bulunmalıdırlar. Mü’min bu yolda kime intisab ederse etsin; asıl murad,
Bu haberler de ilginizi çekebilir

ŞERİF ALİ TEKALAN

KADİR GÜRCAN

ABDULLAH AYMAZ

KEMAL GÜLEN







