İslamî camia içinde devletin eleman kullanması kadim teamüllerdendir. Sadece İslamcılar veya dinî gruplar içinde değil, her siyasî hareketin içinde bu türden eleman var. Sol, sosyalizm, milliyetçi, sağcı, liberal, mezhep endeksli hareketlerde devlet eleman bulundurur. Dahası devlete karşı silahlı mücadele veren örgütler de bundan hali değildir. 2012'de patlak veren 7 Şubat MİT'in KCK içindeki yapılanması meselesi hâlâ aydınlanmış değil. Uğur Mumcu'nun katline yol açan hakiki sebep “dini hamiyet” değil, devletin PKK ile olan kirli ilişkisini tespit edip deşifre etmeye hazırlanmasıydı.
Bizim mahallenin pirüpak olduğunu düşünmek safdilliktir. Mesele devletin 150 yıllık İslamî akımları manipüle etmeye veya dinî hayatı-dinî oluşumları denetim altında tutmaya çalışması değil, İslamcı akımların ve dindarların bu türden manipülasyonlara karşı feraset ve basiret içinde olmamalarıdır. Müslüman'ın “devleti kutsaması” ile bu türden söylentilere maruz kalanlar hakkında “hüsn-ü zan” beslemesi, mahalleyi yerli-yabancı istihbaratçılara açık hale getiriyor. Müslümanlar bu devletin nasıl bir nesne olduğunu iyi bilmiyorlar. Devletin nev'i şahsına münhasır refleksleri var; muhalif hareketlere karşı kavi ve esnektir.
(...)