AK Parti'ye karşı olan iç ve dış güçler, onu İslamcılık üzerinden eleştiri nesnesi haline getiriyorlar. Dış güçlerin “İslamcılık”tan anladığı “İslamist” imgesine yükledikleri “aşırılık, şiddet, terör”dür. Böyle olunca AK Parti de en azından “aşırılığa kaçan parti” olarak hedef tahtasına oturtulmuş oluyor. İçeridekilerin bir bölümü ise AK Parti'nin “İslamcılık” yapıp Türkiye'yi bu hale getirdiğini, dolayısıyla otoriterleşme eğilimlerinden dış politikadaki başarısızlığa kadar her konuda İslamcılığın iflas ettiğini öne sürüyorlar. Bir bölümü de AK Parti'nin İslamcılığı bitirdiğini söylüyor.
Her İslamcılık tartışmasında altını çizdiğim hususlar şunlar: AK Parti “İslamcı siyasete yakın Milli Görüş gömleğini çıkardığını; İslamcı parti olmadığını, takip edeceği politikalarda dini referans almayacağını; muhafazakâr-demokrat kimliği benimsediğini” beyan ederek siyaset sahnesine girdi. Bir partinin ne olduğuna hükmetmek için a) Benimsediği siyasi kimliğe, isme; b) Referans aldığı siyaset felsefesine veya doktrine; c) Takip ettiği politikalara bakmak lazım. Bu yönüyle AK Parti ne İslamcıdır, ne politikalarında İslam'ı referans almaktadır. AK Parti'yi İslamcılıkla özdeşleştirenler, hem İslamcılığa hem AK Parti'ye haksızlık ediyorlar.
Ancak AK Parti 13 senedir iktidarda ve elbette eleştirilecektir. Eleştirenler Batıcı-laikler, liberaller, solcular, milliyetçiler ve bazı Nurcu, dindar gruplardır. Bu gruplar öteden beri İslamcılığa da karşıdırlar. Şu var ki her bir grubun eleştirisi farklı sebeplere ve gerekçelere dayanmaktadır. Batıcı-laiklere göre AK Parti, Türkiye'yi Batı'dan koparıyor, AB sürecini baltalıyor; liberallere göre Batı'yla ilişkileri bozması yanında piyasa ekonomisini yeterince işletmiyor; solculara göre dine dayanıyor, bedeni merkeze alan özgürlükleri kısıtlıyor; milliyetçilere göre Türkiye'yi İran ve Araplara yaklaştırıyor; ulusalcılara göre Atatürkçülüğe zarar veriyor, bölgede BOP'a hizmet ediyor; Nurculara göre “siyasî İslam” yapıyor vs.
Mümtaz'er Türköne'yle süren tartışmamızda bir noktada anlaştık: AK Parti İslamcı değil ama İslamcılığa zarar verdi. Ona göre İslamcılığı bitirdi, bana göre yürüyüşünü durdurup Üçüncü Neslin önünü kesti. AK Parti'nin İslamcılıkla ilişkisi ve bugün gelinen nokta, ilk aşamada Müslüman Kardeşler'i kanlı darbe ile deviren küresel güçler için de dikkate değerdir. Sürgit kanlı darbelerle İslamcılığı bitirmek mümkün olmadığına göre, hareketi sistemin temel varsayımlarını kabul edebilir hale getirmek için reformlara zorlamaktadırlar. Pilot bölge Ürdün İhvan'ı seçildi. İhvan içinden çıkan Zemzem Hareketi, devlet İslamcıları destekli olarak sözde İhvan'ı liberalleştirecek, devletle uzlaştıracak ve merkezi İhvan'la ilişkisini kesip millileştirecek. Proje Ürdün'de tutarsa başka yerlerde de uygulanacak.
İslamcılık meselesinin merkezinde AK Parti yatmıyor. AK Parti yakın siyasi tarihimizde İslamcılığın uğradığı menzilde bir durak, tarihsel yürüyüşümüzde bir virgül hükmündedir. Kendisi, siyasetçileri ve taraftarları bugün var, yarın yok. Biz de öyleyiz. Ama İslam dini ve İslamcılık hep var olacaktır. Bu bölge, içine girdiği kaostan Batı'nın merhametine ve tarihinden neş'et etmiş politik ve idari doktrinlerine sığınarak çıkamaz. Bölgenin ortak paydası İslam'dır, İslam gayrimüslimlerin de onurlarıyla ve özgür topluluklar olarak birlikte yaşayabilecekleri bir model sunma potansiyeline sahiptir.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ