Partisinin 1. Olağan Isparta Merkez İlçe kongresinde konuşan DEVA Partisi lideri Babacan, ülkede son zamanlarda siyasal şiddetin yeniden diriltildiğini söyleyerek Erdoğan'a çağrıda bulundu:
"Derhal siyasal şiddete karşı sağlam bir duruş ortaya koyun."
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Isparta’da partisinin 1. Olağan Merkez İlçe Kongresi’nde konuştu. İçişleri Bakanı Soylu ve Babacan hakkındaki iddiaları hatırlatan Babacan, "İddialara göre; suç örgütlerinin liderleri, siyasetçiler, bürokratlar, iş insanları ve medya mensupları arasında akla hayale sığmayacak bir düzen kurulmuş. Televizyonlarda sıkça görünen bir gazeteci, bir iş insanı ile adli makamlar arasında arabuluculuk yapmaya kalkmış. Devlet içi kliklerden söz ediliyor. Deniyor ki o gazeteci 10 milyon euro istemiş" diye konuştu.
Babacan, ''Bir ülkede adalet anlayışı bittiyse, hukuk anlayışı bittiyse, Cumhurbaşkanı makamını siyasi rakiplerini bertaraf etmek için siyasi rakiplerini medya yolu ve diğer yollarla güçsüzleştirmek için kullanan bir Cumhurbaşkanı varsa o ülkedeki kurumların hareket alanı daralır. Buradan Sayın Erdoğan'a çağrı yapıyorum. Derhal siyasal şiddete karşı sağlam bir duruş ortaya koyun'' dedi.
Babacan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
''Bir süredir ülkemizin gündeminde vahim iddialar var. Bir suç örgütünün başındaki şahıs tüyler ürpertecek iddiaları sürekli olarak ortaya atıyor. Bölüm bölüm videolar tweetler paylaşıyor. Ne yazık ki ülkemizin suç örgütlerinin oyun alanına çevrildiğini kaygıyla izliyoruz. Dahası bu ülkeyi yönetenlerin bir yandan vatandaşlarımızı korku yemenin hapsederken diğer yandan da suç örgütlerine ayrıcalık tanıdıklarını üzülerek öğreniyoruz.
Hukuku hiçe sayanların ülkemizi nasıl bir bataklığa soktuklarını artık anlıyoruz. Hukuka uymayanların bizzat ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından korunması Hangi sorundan bahsedersek bahsedelim sorunun kökenine inmek lazım. Sorun nedir biliyor musunuz? Sorun kirli bir siyaset alışkanlığının varlığıdır. Sorun bu kirli siyaset alışkanlığının hukukun üstünlüğü ilkesini katletmesidir. Sorun kirli siyaset anlayışının yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına kastetmesidir. Sorun basın özgürlüğüne ağır bir darbe vurulması, sivil toplumun sindirilmesi ve susturulmasıdır.
Çok sayıda iddia ortaya saçılmakta ama yargı sus pus. Üstelik yargı üyelerine yönelik iddialar da ortada dolaşıyor. Çünkü işin en başındakiler ülkeyi yönetenler sus pus. Milletin karşısına çıkıp iddialara cevap verecekleri yerine ne yapıyorlar? Devletin bekası söyleminin arkasına sığınarak insanların aklıyla alay ediyorlar. Kimse kusura bakmasın bu milletin bekası mafyayla, suç örgütleriyle işbirliği yapılarak sağlanamaz. Bu ülkenin bekası hukukla, adalet içinde kalarak sağlanır.
Bir söylem var biliyorsunuz, ne diyorlar 'Mesel vatansa gerisi teferruattır'. Hepimiz bu vatanı çok seviyoruz. Ama vatan sevgisini istismar edip gerisi teferruat diyerek, hukuku ayaklar altına almak, mafyayla çeteyle suç örgütleriyle iş birliği yapmak vatanı sevmek değildir. Hukuk devleti çerçevesinden çıkmanın hiçbir mazereti olamaz. Şu anda meclis hükümetin elinde değil mi? İsteyip de çıkaramadıkları hangi yasa var? Bugün Cumhurbaşkanı'nın talimat verip de meclisi yapamayacağı ne var? Atılacak her adımın hukuk çerçevesinde yapılması lazım.
İddialara göre, suç örgütlerinin liderleri, siyasetçiler, bürokratlar, iş insanları, medya mensupları arasında akla hayale sıçmayacak bir düzen kurulmuş anlaşıldığı kadarıyla. Televizyonda sıkça görünen, halkımızın hemen hemen her gün ekran başına geçip izlediği gazeteci bir iş insanı ile adli merciler arasında arabuluculuk yapmaya kalkıyor. Ortada milyon liralar havada uçuşuyor.
Gittiğimiz her ilçede işçilerimiz işsizim diyor, emeklilerimiz 1500 lirayla nasıl geçineyim diye bize soruyor. Bir yandan da hukuk dışında bu kirli siyaset anlayışında milyon liralık paralar havada uçuşuyor. Bu işin finansmanı da bir devlet adamı tarafından sağlanmış. Bu vahim iddialar ne anlama geliyor biliyor musunuz? Basını, hukuku susturmuşlar. Basının çetelerle işbirliği yaptığı yerde demokrasi olmaz. Özgür basın hayat kurtarır. Televizyona çıktılar iki defa. Soru soran da işin içinde cevaplayan da işin içinde. İddiaların tam ortasında adı geçen o bakanın yükünü Sayın Cumhurbaşkanı nasıl çekiyor ben anlamıyorum.
Kendisine sormak istiyorum Sayın Erdoğan siz bu yükü taşımaya devam edecek misiniz? Bu ülkenin iç güvenliğini sağlamakla görevlendirdiğiniz bu kişinin, kendisinin bir güvenlik sorunu olmasına ses çıkartmayacak mısınız? Burada da inadınıza ısrar mı edeceksiniz? Yoksa dizinin devamında farklı şeyler olabilir diye mi harekete geçmiyorsunuz? Ortada dolaşan rakamlar, iddialar, ortadaki paralar bu milletin alın teri. Bu millet bunu haketmedi, biz bunu kabul etmiyoruz. Halkımız bu rezilliğe, hukuksuzluğa layık değil. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını ona buna peşkeş çekemezsiniz. Biz bu hukuksuzluğa göz yummayacağız. Cumhurbaşkanı susuyor. Pek çok kişi ve kurum susturuluyor. Biz susmayacağız.
Sayın Erdoğan; siz içinde kliklerin, lobilerin olduğu bir devletin mi başkanısınız? Sizin yönetiminizde bakanlar, yargı mensupları veya bürokratlar devlet içinde çete faaliyeti mi gerçekleştiriyor? Sizi desteklemek için yapılan haberlerin finansmanı usulsüzlüklerle mi sağlanıyor? Sizi medyada bazı tetikçiler mi savunuyor? Sizin yönetiminizde kamu kaynakları iktidara yakın dar bir zümreye mi aktarılıyor? Bu sorularıma çıksın ‘hayır’ diye cevap versin. Cevap vermiyorsa, sükût ikrardan gelir. Bu soruları sadece DEVA Partisi adına sormuyorum, Sayın Erdoğan’ı destekleyen, oy veren aziz milletim adına da soruyorum.
Ülkede şiddet konuşuluyor. Daha dün yaşanılanı gördük. Türkiye'yi bir siyasi partinin il binasında gündüz gözüyle cinayet işlenen bir ülke haline getirdiler. Türkiye'yi öyle bir hale getirdiler ki krizlerin ortağı Sayın Bahçeli'nin çabalarıyla mafyaya özel af çıkarılıyor. Bu kişi cezaevinden çıkarılınca Bahçeli ile poz veriyor. Bu güçle sağa sola tehditler savuruyor. Yargı hareket etmiyor. Siyasal şiddet her sokak başında karşımıza çıkıyor. Gazetecilere karşı şiddet, siyasetçilere karşı şiddet maalesef bu hükümet siyasal şiddeti bu ülkede yeniden diriltti. Buna ortam sağlayan bir dil var. Siyasetin dili siyasal şiddete ortam sağlıyor.
Daha geçenlerde bir siyasi partinin Genel Başkanı Rize İkizdere'de şiddet ile karşı karşıya kaldığında ülkenin tüm güvenliğinden sorumlu Cumhurbaşkanı ne dedi? 'Daha bunlar iyi günlerin dedi. Şiddete bir hoşgörü var. İçten içe şiddeti olumlayan bir bakış var. Şiddete iklim sağlayan bir duruş var. Bir ülkede adalet anlayışı bittiyse, hukuk anlayışı bittiyse, Cumhurbaşkanı makamını siyasi rakiplerini bertaraf etmek için siyasi rakiplerini medya yolu ve diğer yollarla güçsüzleştirmek için kullanan bir Cumhurbaşkanı varsa o ülkedeki kurumların hareket alanı daralır. Buradan Sayın Erdoğan'a çağrı yapıyorum. Derhal siyasal şiddete karşı sağlam bir duruş ortaya koyun. 'Eyy' diyerek ona buna ayar vermeye çalışıyorsunuz. Bir 'Eyy' narası da mafyaya çeteye çekiverin ne olur.
2018 seçiminde Türkiye büyüyecek dediniz. Türkiye söyledikleri gibi büyümedi zayıfladı. Ama Sayın Erdoğan'ın yanında kümelenen gruplar zenginleşti. Devlet sistemi çürüyor. Ülke sürüyor. Sayın Erdoğan siz içinde lobilerin olduğu ülkeyi mi yönetiyorsunuz? Sizi medyada bazı tetikçiler mi savunuyor? Sizin makamınız suskunluk makamı değildir. Ben bu soruları aziz milletim adına soruyorum. İktidarınız bugün çete ve mafyalarla anılıyor. Bu millet sizi umut olarak görmüş bunun için desteklemişti. Siz umudunu AK Parti'ye bağlayan aziz millete verdiğiniz sözü tutmuyorsunuz, gençlerin umudunu yok ediyorsunuz, adliye koridorlarında hak hukuk ile savaş veren güzel insanlarla iktidara geldiniz. Ama ne yazık ki ülkemizi yoksulluk, yolsuzluk çukuruna düşürdünüz.
Dün Merkez Bankası'nın toplanma günüydü. Bu yeni başkan da 3. para politikası toplantısında faizi sabit tutacağını söyledi. Bu yüksek faizi enflasyon düşene kadar sabit tutacağım dedi. 4. başkan ve hala faiz yüzde 19. Sayın Erdoğan ne diyordu? 'Faizi indireceksin ki enflasyon düşsün' diyordu. O dönem faiz yüzde 8-9 iken o dönemdeki bürokratları yuhalatıyordu. Peki ne oldu? Yüzde 19 faiz. Avrupa'nın en yüksek faizi, Dünya'da da 7 sıradayız. Pik birinciliğine yürüyoruz. Peki niye Merkez bankasına dönüp şu faizi düşür demiyor. Eğer tezi doğruysa faizi düşürtmesi lazım. Enflasyonun da düşmesi lazım. Tezi doğruysa yıllarca meydanlarda yuhalattığı tertemiz bürokratlardan özür dilemeli. FED toplantısı ve MB toplantısından çıkan sinyaller faizin yükseleceğinin göstergesidir. Merkez Bankası kendi elindeki dövizi sıfırladığı kalmadı dışardan aldığı borcu da sıfırladı. 150 milyar borcu birikti o yüzden eksi 60 a düşmüş durumda. Biz o dönem 126 milyar dolardan alıp 130milyar dolara çıkarmıştık.
Olası piyasa durumunda dış güçler bize saldırıyor diyecekler. Sen savunma mekanizmanı sıfıra düşür koruma kalkanlarını bitir sonra dış güçler saldırıyor de. Sayın Erdoğan yetkiyi tek elde tutmayı isteyen siz değil miydiniz? Yetkiyi tek elde topla sorumluluğu ona buna yık. Yok öyle ya ama. Artık bu ülkenin hiç bir sorununa çözüm bulamıyorsunuz. Biz Türkiye'yi o çukurdan çıkaracağız. Biz bu yola baş koyduk. Asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye'yi mafyanın suç örgütlerinin cirit attığı ülke olmaktan çıkaracağız.''