Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasına sert tepki gösteren Akşener, partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Anayasada, kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. deniliyor." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin İstanbul Sözleşmesi'ni 2011 yılında tüm partilerin onayıyla, milli bir uzlaşı ile kabul ettiğini hatırlatan Akşener, Cumuhurbaşkanı Erdoğan'ın 'oy devşirmek için bu yola başvurduğunu' dile getirdi.
"Ya kadınları korumayı seçeceksiniz ya da kadın katillerine cesaret vereceksiniz"
Akşener, "Sırf çarpık zihniyetli bir azınlığa şirinlik yapacağım diye Türkiye'de şiddet gören, istismar edilen tacize, tecavüze uğrayan kadınlarımızın, çocuklarımızın güvenliğini, kutsal aile yapımızı kurban ediyor. İşin özü budur. İstanbul Sözleşmesi'nin hedefi belli; kadınları, çocukları ve aileyi koruyup kollamaktır. Ya kadınları korumayı seçeceksiniz ya da kadın katillerine cesaret vereceksiniz. Ya çocuklarınızı kollamayı seçeceksiniz ya da çocuk tacizcilerine yol vereceksiniz. Ya ailelerinize sahip çıkacaksınız ya da yuvaların yıkılmasına göz yumacaksınız. Sayın Erdoğan'ın siyaset anlayışı korumak ve kollamaktan anlamaz. Onun zihniyeti kavgadan, kargaşadan anlar. Onun siyaseti nefretten, düşmanlıktan beslenir. Kimseyi bulamazsa geçer aynanın karşısına kendiyle ve icraatlarıyla kavga eder. Şimdi kendi elleriyle imzaladıkları İstanbul Sözleşmesi'ni karşı mücadele ediyorlar. Bizim de bu tiyatroyu onaylamamızı bekliyorlar. Sözleşmeyi imzalarken kime şirinlik yapma peşindeydiniz? Bu işler öyle gece yarısı kararnameleriyle, abuk sabuk konuşan vekillerle, tabela kovalayan trollerle olmaz. Niye imzaladın, şimdi niye vazgeçiyorsun?" sözleriyle tepkisini dile getirdi.
"Birkaç oy uğruna 7 yaşındaki kızlarımızı evlendirmeyi seçtiler"
"Türkiye'de son bir yılda 304 kadın öldürüldüğünü dile getiren Akşener, şu şekilde konuştu:
"Her gün ülkemizin dört bir yanından artık sokak ortalarına kadar taşan kadına yönelik şiddet görüntüleri geliyor. Çocuklarımız bile şiddetin, tacizin, tecavüzün mağduru. Boşanmalar çığ gibi artıyor, aile yapımız sarsılıyor ve şiddetin bundaki payı büyük. Biz diyoruz ki, devlet kadınları, çocukları ve aileyi korumak zorundadır. İstanbul Sözleşmesi tam da bunun için var. Onlar birkaç oy uğruna 7 yaşındaki kızlarımızı evlendirmeyi seçtiler. Kadına el kadıranın karşısına dikilmeyi değil 'o saatte ne işi varmış' vicdansızlığını seçtiler. Kadının iş hayatını önünü açmayı değil 'çalışan kadın fuhuşa hazırlanıyor' ahlaksızlığını seçtiler. Ne kadınları, ne çocuklarımızı ne de aile yapımızı korumak gibi dertleri yok. Tüm hesapları iktidarlarını sürdürmek. Tek öncelikleri koltuklarını korumak. Memlekete ne olursa olsun, yeter ki koltukları korunsun. İktidar istediğini söylesin, ama biz biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır."
"Devlet, Anayasa ve kanunlar.. Hepsi önemsiz birer detay haline geldi"
Devletin, Anayasa'nın, kanunun artık hepsinin önemsiz birer detay haline geldiğini ifade eden Akşener, "Kendilerini, saray sefasına öyle kaptırdılar ki; Millet iradesini umursayan, memleketin geleceğini düşünen aralarında hiç kimse kalmadı. Bu anlayışla yönettikleri Türkiye'de, sayın Erdoğan'ın paşa gönlü ne istiyorsa o oluyor, o yapılıyor. Sadece canları istedi diye uluslararası bir anlaşmayı kendileri adına feshedebiliyorlar. Sırf canları istedi diye gecenin bir yarısı itibarı bağımsızlığından gelen Merkez Bankası'nın, bir başkanını daha görevden alabiliyorlar. Sırf canları istedi diye, Türk Milleti'nin kutlu iradesini hiçe sayıp, demokrasinin, hukukun, devlet insanlığının gereklerini yerle bir ediyorlar." ifadelerini kullandı.
"Türkiye, Erdoğan'ın aldığı şuursuz kararların acı reçetesini ödüyor"
Türkiye'yi yönetenlerin ne içeride ne de dışarıda yatırımcıya güven vermediğini söyleyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Merkez Bankanı Başkanı'nın görevden alınmasını eleştirdi:
"Piyasalar için istikrar ve güvenin adresi olması gereken Merkez Bankası'nı yazboz tahtasına çevirdiler. Daha dört buçuk ay önce damat bakanı göndermek pahasına göreve getirdikleri MB Başkanı da cuma gecesi itibarıyla gitti. Damadı affettik diyorlardı, onun gidişine sebep olan başkan 'görevden alındım' dedi. Görevden alındığı için bir de teşekkür etti. Burası çok önemli, zaten nedense her giden bir rahatlıyor, her gidende bir huzur, bir ferahlık. İnsan soruyor, sizi nasıl bir ateşe atıyorlar ki ekonomideki tablo aslında ne kadar kötü ki görevden alınınca rahatlıyor, üstüne bir de şükranlarınızı sunuyorsunuz? Böyle ekonomi yönetimi olur mu? Durumumuz bu kadar kötüyse çıkıp milleti bilgilendireceksiniz. Devlet insanı öyle metin arası mesajlarla sağa sola sinyal vermez. Merkez Bankası Başkanını 4,5 ay sonra görevden almak ekonomiyi uçuruma sürükleyen bir adımdır. Türkiye, Sayın Erdoğan'ın düşünmeden aldığı şuursuz kararlar sonucunda hem yüksek faizin acı reçetesini ödüyor hem de yükselen kur ve artan enflasyonla boğulmaya mahkum oluyor."